Örgü evi sahibi Şeyma Tabur'la söyleşi

Örgü evi sahibi Şeyma Tabur'la söyleşi

Alışveriş(benim için söyleşi) yapmak için girilen bir dükkândan ziyade daha çok bir ev oturmasına katılıyormuşuz hissine kapıldığımız bir yer Şeyma Hanım’ın örgü evi.

 Aydınlık, ferah bir ortamda sıcacık çaylar eşliğinde sıcacık sohbetler ve el işlerinin yapıldığı…

image001-078.jpg

 

-Tekrar merhaba Şeyma Hanım sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Ben Zeynep Şeyma Tabur. 1989 Konya doğumluyum. H. Uluşahin İlköğretim Okulu’na başlayıp 5. Sınıfa kadar 5 ayrı öğretmen değiştirerek ilköğretimi ve son olarak da Mahmut Sami Ramazanoğlu Lisesi’ni bitirdim. Üniversiteyi kazanmama rağmen ailem okumamı istemediği için devam etmedim.  Ve 19 yaşında evlendim.

-Çok erken bir yaş değil mi evlilik için?

Evet, aslında öyle ama; görücü usulü evlendiğim halde eşimi çok sevdim ve hâlâ çok seviyorum. (Gülüşmeler) Eşim benim en büyük desteğimdir. Her zaman her konuda arkamdadır. Birbirimizi çok seviyoruz. İş yerimi açarken, ehliyet almamda, araç kullanabilmemde hep destek verdi bana.

-Peki, yeni bir iş kurma, iş yeri açma fikri nasıl gelişti sizde?

 İki kızımda da oldukça zorlu hamilelik süreçleri geçirdim… Biz ilk kızımla beraber büyüdük diyebilirim. Buradan önce klasik bir ev hanımıydım. Yemek yapan, çocuk bakan ve çocuklarının dersleriyle ilgilenen. Yani görünürde basit gibi algılanan ama en zor olan işi ve sorumluluğu yapıyordum. Sonra bir gün rahatsızlandığımı öğrendim. Sol memem alındı. Bu beni çok etkiledi. Psikolojim altüst olmuştu. Erken dönem teşhiste bulunulduğu için en az zararla, kemoterapi almadan bu durumu atlattık.  Ama psikolojik olarak özellikle yakınlarımı da çok etkiledi bu olay. Küçük kızım “ Anne ben bugün kreşe gitmeyeyim de sana bakayım.” derdi. Ama o dönemde bile ameliyata girmeden az evvel elimde pano işliyordum. Eskiden beri örgü örmeyi çok severdim. 3 yaşında bile elimde bir tığ ve yanımda iplerle fotoğraflarım var. İşleme, örme hep ilgimi çekmiştir benim.

O yıl ameliyat sonrası okullar tatil oldu. Çocuklarla filan vakit geçti ama okullar açılacağında ben o psikolojiyle evde yalnız kalacaktım. Eşim “Hadi dükkân açalım.” dedi ve işe koyulduk. (Rahatsızlığımın daha öncesinde zaten bu konu üzerine konuşurduk; ‘küçük bir dükkân açsak mı’ diye düşünürdük. Ama kocaman bir dükkânın sahibi oldum işte şimdi.) Kosgeb’e ‘iş kurma hibesi için’ başvurduk. Eğitime dâhil edildim ve hemen o dönemde burayı kiraladık. Eğitimler biter bitmez her türlü izin ve belgeleri alarak 1 hafta içinde dükkânı açtık.

-Bizim söyleşilerimizi beyler de takip ediyorlar, -bir iş sahası olarak- çalışmalarınız için genel anlamda, neler söylemek istersiniz?

İpler ve malzemeler sonsuz bir dünya, yenilikleri çok sıkı takip etmezseniz bu işi yürütemezsiniz.Eskiden bizim için sezon demek kış demekti ama artık örgü işi yazın da yapılan bir etkinlik.Punch, etamin, kanaviçe işi, rokoko(Brezilya nakışı), boncuk goblen, keçe işi, iğneleme, amigurumi (örgü oyuncak), çanta yapımı faaliyetlerimiz var. Patchwork yapımına da yakında başlayacağız. Kimi zaman dışarıdan hocalarımız geliyor ders verme amaçlı. Her konuda biz yetişemiyoruz. Çok fazla talep var. Mesela çini, keçe, miyoki(boncuk işleme) gibi branşlar için dışarıdan hocalarımız gelerek burayı atölye olarak kullanabiliyorlar. Müşterilerimize yardımcı oluyoruz bu konuda.

image002-081.jpg

 

-Siz bu konuda herhangi bir eğitim aldınız mı?

Bunların hepsini kendim araştırarak, denemeler yaparak öğrendim.

image003-054.jpg

 

-İşleyişiniz nasıldır?

İsteyen gelip ipini alıyor ya da buraya geliyor ne yapmak istediğine karar veriyor. Biz de ona göre malzemeye yönlendiriyoruz ve öğretiyoruz. Pazarları hariç her gün sabah 08.30- 19.30 arası açığız ve tüm müşterilerimiz gelip burayı serbestçe kullanabilirler.Pazar günlerini çocuklarıma ayırıyorum. Ama o gün de dükkânı eşim ve kardeşim açıyor.

Burası benim Örgü evim, iş yerim. Şeyma Hanım’ın annesi Canan Teyze ‘Hobi Evi’ burası “Onu da söyle kızım, bunu da anlat kızım” kızım diyerek yan taraftaki örgü grubu hanımlarının arasından arada bir sesleniyor renkli kişiliğiyle kızına. Şeyma Hanım devam ediyor anlatımına; Bulaşık makinesi, mescidi, mikro dalga fırını, bir evin neye ihtiyacı varsa her şeyimiz var burada. Çocuklar okul servislerine sabah evden biniyorlar, dönüşte burada iniyorlar.

image004-061.jpg

 

image005-031.jpg

 

-Müşterilerle uğraşmak zor bir zanaat. Hele de müşteri kesimi hanımlardan oluşuyorsa, değil mi?(Gülüşmeler…)

image006-045.jpg

Bu iş çok yorucu bir iş. Genel olarak müşterilerimizden memnunuz ama illaki çok zorlayan müşterilerimiz de oluyor bizi. Biz burada daha çok aile ortamı gibi olduk sürekli müşterilerimizle. Komşular diyoruz birbirimize.

Çok farklı rahatsızlıklarla gelen müşterilerimiz var. Hem fizyolojik hem de psikolojik olarak. Canan Teyze söze giriyor “Bak mesela bu komşumuz evlere sığamayan birisi. Sürekli burada takılıyor”diyor. Doktorların ‘örgü ör’ dediği, psikiyatriden çıkıp direk buraya gelen müşterilerimiz de oluyor. Mesela annesi Parkinson hastası bir müşterimiz vardı. Annesini buraya getirdi ve örgüye başlattı. Bir süre sonra teyze artık iplerini kendisi beğenip seçecek hale gelmişti.

-Size de kazandırdıkları vardır muhakkak.Burası neler kazandırdı size?

image007-023.jpg

 

Evet, evimi ihmal ediyorum. Çocuklarım bazen sitem ediyorlar bana ‘senin çocukların dükkânın ‘ diye.

Ama dükkânla beraber çok şey başarabileceğimi de anladım. Ben kendimi hep kapatmışım bugüne kadar. Ama aslında ben de bir şeyler başarabilirmişimi öğrendim. Kendi adıma çok şey kazandırdı burası bana.

image008-039.jpg

 

Bu sırada örgü örmekle meşgul müşterilerden biri sesleniyor:  “Yazar mısınız Serpil Hanım. Ben de evdeki bıyıklı kaynanadan kaçıp kaçıp geliyorum, daha doğrusu kaçmak için geliyorum buraya.” Ben şaşkınlıkla hanımefendiye bakarken Canan Teyze anlamadığımı fark edip açıklamaya başlıyor. “Eee hani erkekler emekli olup da yaşlanıp evde oturmaya başladıklarında her şeye karışır hale gelirler ya. İşte kocasından bahsediyor komşum bıyıklı kaynana diye.” (Gülüşmeler.)

Bunların dışında Sevgi Evleri’nden hocalar arada sırada gelip oradaki çocuklar için malzeme alıp gidiyorlar. Kimi zaman da çocukları buraya getiriyorlar ve örgü örmelerini sağlıyorlar. Yine rehabilitasyon merkezinden öğretmen arkadaşlar da öğrencilerini getirdiler buraya, onlarda uğraştılar, vakit geçirdiler ve çok mutlu olarak ayrıldılar.Tatil olduğu günlerde çocuklara özel programlar düzenleyebiliyoruz. Onlara örgü örmeyi, kanaviçe boncuk goblen ve goblen yapmayı öğretiyoruz. Yaz tatilinde de spontan bir program izlemeyi düşünüyoruz.

image009-014.jpg

Burası insanları sosyalleştiren de bir yer. Böyle bir gizli işlevi de var. Burada insanlar tanışıyorlar, arkadaşlık ilişkileri kuruyorlar. Ev hanımı olan kimi arkadaş ve müşterilerimiz hem kendilerine hem yeni müşterilerimize ürün yapabiliyorlar.Şeyma Hanım’dan malzemeleri alıp kolye yapıp satan Büşra Hanım söze giriyor. “Eskiden faaliyet olarak sadece kitap okurdum. Elişini bir angarya olarak görürdüm. Buraya gelince bu insanları tanıdım, el işleri yapıp para kazanmaya başladım.” diyor.

Bu arada hiç boş durmuyor Şeyma Hanım. Bir taraftan benimle konuşuyor, diğer taraftan elindeki boncuktan kolye yapma işiyle meşgul. Ama bu kadarıyla da yetinmiyor, hemen yanı başında oturan ve kanaviçe yapmaya çalışan müşterisine yardımcı olmaya çalışırken, malzeme alan müşterileri için de arada bir yerinden kalkıp gidip geliyor.

-Eşinizin size çok destek olduğunu ifade etmiştiniz…

Evet, ayrıca anne ve babam da iş yeri açmamda hep destek oldular. Onlar sabahleyin benden önce gelip dükkânı açarlar, akşam birlikte çıkarız. (Bu arada Şeyma Hanım’ın babası sessiz sedasız kasada oturuyor, Yılların el işi tecrübelisi Canan Teyze de iş öğrenmeye çalışan müşterilere sürekli yardımcı oluyor.) Oldukça renkli, güler yüzlü birisi anneniz deyince ben; Ben daha sade ve düz bir insanım. Annemse oldukça renklidir. Üzerindeki elbiseyi kendi diker giyer. Süslenmeyi ve süslemeyi çok sever diyerek devam ediyor sözüne Şeyma Hanım.

image010-017.jpg

Canan teyzeye yöneliyorum. Biraz da sizinle sohbet etsek:

Tabii ki yavrum.33 yıl kayınpederim ve kayınvalidemle bir arada yaşadım ben.  Kayınvalidem hastaydı, sürekli ilaçlar kullanmak zorundaydı. O zamanlar tiksinip, bıkmasın ilaç içmekten diye süslü sepetlere koyardım ilaçlarını, espriler yaparak içirtirdim ilaçlarını. Sürekli kendimi mutlu edecek bir şeyler de yapmaya çalışırdım. Kendimi daha mutlu hissetmek için her zaman evdeki eşyaların yerlerini değiştirirdim. Hep Polyannacılık oynadım diyebilirim. İmkânsız diye bir şey yoktur derim hep kendime ve etrafımdakilere. Hiç çaresiz kalmam ben. Bulup buluşturur bir şekilde çareler üretmeyi başarırım.

Bu dükkân keşke ben daha gençken açılsaymış, o zaman daha faydalı olurdum diyorum. Buradaki renklerle, insanlarla çok mutluyuz biz. Burası bizim için bir iş yerinden çok bir ev gibi sanki. İlk amacımız para kazanmak olmadı hiç. Biz aile olarak, hep bir olarak bu işin başındayız.Gelenlere de bunu yansıtıyoruz. Hep güler yüzlüyüz. Güler yüz de bir sadakaymış, biz de burada öyle olmaya çalışıyoruz.

Şeyma Hanım ve ailesine nice bol kazançlar dileyerek müsaade isteyip ayrılıyoruz efendim örgü evinden…

image011-014.jpg