Okuduğunu anlamak ya da...

Okuduğunu anlamak ya da ısmarlama yazmak

 

1 Kasım’da bu sütunlarda yayınladığım “Vali Osman Aydın ile İl Çevre ve Orman Müdürü Nuri Kunt’a açık mektup” başlıklı, Bozkır Dereiçi Beldesi ile Hadim Korualan Beldesi arasındaki su anlaşmazlığını anlattığım yazıya bazı olumsuz tepkiler geldi.

 

O yazının özü, her iki tarafa da duyarlı yaklaşılarak, sorun büyümeden çözümünü istemekti.

 

Arda Yavuztürk adlı okurum… “basın yoluyla kurumları etkileyerek çözüm üretme arayışı içinde olduğunuz anlaşılıyor” diyor. Benim Dereiçi halkını kışkırttığımı iddia ediyor. Bir iddiası da yazımın ısmarlama olduğu.

Önce şunu belirteyim, kimse bana ısmarlama yazı yazdıramaz.

 

Her yıl o yöreye birkaç kere giden, yöreyi adım adım bilen bir insan olarak Dereiçi halkının da Korualan halkının da bir farkı yok gözümde. Hepsini severim ve yaz aylarında yaptıkları bütün etkinliklere katılırım.

Buzyeri yaylasının çırılçıplak tepelerinin yüzlerce kare fotoğrafı var arşivimde. Yavuztürk’ün iddia ettiği gibi bir yere gidip görmeden, insanlarını dinlemeden tek satır yazmam. Tamam, Buzyeri yaylası ormansız, peki Korualan, Yalınçevre, Dedemli çevresindeki ormanlara ne demeli? Orman İdaresi ile Korualan Beldesi neden mahkemelik oldu? Yavuztürk benim ısmarlama yazdığımı iddia ediyor ama Buzyeri yaylasındaki yaylacıların iddialarına hiç değinmiyor. Dereiçi’ne ait minibüsün kurşunlanması, yaylacıların mallarının götürülerek yüklü miktarda cezaların kesilmesi gibi.

 

Süleyman Yılmaz adlı okurum ise, oturduğum yerden insanları birbirine düşürmekle itham ediyor. Sorumsuz bir yazar olmakla suçluyor. Sanırım böyle bir ithamı en son hak edecek yazarlardan biriyim. Benim görevim gördüğüm bir sorunu yazmak, yetkililere iletmektir. Söz konusu yazıda yaptığım şey de bu. Sorunun adil bir şekilde çözülmesini istemenin neresi sorumsuzluk oluyor?

 

Velid adlı okurum ise yazıma “Zeki Oğuz Konya’daki hava kirliliğini yazmıştır”, diye okumaya başlamış. Elbette yeri gelince bu konuda yazılır ama ondan önce yazılması gereken çok şeyler var.

 

Velid, “Buzyeri yaylasının sadece yirmi günlüğüne Dereiçi yaylacılarına verildiğini, arazinin Korualan’a ait olduğunu ve bu yayladaki evlerin ruhsatsız olduklarını, bu yüzden yıkılmaları gerektiğini” söylüyor.

 

Kestirme, kolaycı bir çözüm. O çevrede Dereiçi dâhil birçok beldenin yaylası var ve bu yaylalardaki evlerin hiçbirinin ruhsatı olduğunu sanmıyorum. Bu yüzlerce evin hangi birini yıkacaksınız? Yıkarak, yasaklayarak nasıl bir çözüme ulaşacaksınız?

 

Bizim köylerimizde su sorunları, arazi anlaşmazlıkları hiç eksik olmaz. Benim söylemek istediğim, iki tarafı da incitmeden soruna acil bir çözüm bulunması. Nalıncı keseri gibi hep kendine yontarak değil, iki tarafın hakları gözetilerek çözülmeli.         

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum