Doç. Dr. Murat Kayacan

Doç. Dr. Murat Kayacan

Oksidentalizm

Geçtiğimiz Salı günü BİLKAD söyleşilerinin konuğu ilahiyatçı Fethi Ahmet Polat Bey idi ve Oryantalizmin (Doğu araştırmacılığı) zıddı olarak görülebilecek “Oksidentalizm” (Batı araştırmacılığı) üzerine bir söyleşide bulundu. Sunumu büyük oranda Hasan Hanefi’nin muqaddime fî ilmi’l-istiğrâb adlı ve oksidentalizme giriş (Garbiyatçılığa mukaddime) olarak görülebilecek eseri üzerineydi.

Doğrusu oksidentalizmle ilgilenen birisi olarak bu kavram üzerine literatürün çok zayıf olduğunu biliyorum. Zira Batı (varsa eğer), Doğu (kurgusal değilse) üzerine birçok çalışma yapmışken hatta Doğu kendisini tanımak için bile çoğu kere Batı’ya bakarken; Doğu, Batı üzerine pek az şey söyleyebilmiştir. Bu durumda etkili olan, büyük oranda Batı’nın imkânları ve emperyalist eğilimleridir. Oksidentalizm çalışmak isteyenler de zalime meyletmek istemiyorlarsa, ilmî alanda “kısasa kısas” mantığıyla hareket etmemeli, Batı’yı kendi kültürel mirası gibi görerek ele almalı, tartmalı ve çürüklerini bir kenara bırakıp faydalı kısımlarını almayı bilmelidir. Aynı şey Doğu olarak gösterilen coğrafyaların kültürleri konusunda da geçerlidir. Zira doğru, Doğu’da da Batı’da da doğrudur ve bunun tersi de geçerlidir.

Doğu’nun da Batı’nın da Rabbi Allah’tır. Bize yükletilmeye çalışılan “Siz Doğulusunuz.” tabirini kendimize Batı kadar uzak/yakın görmeliyiz. Çünkü Doğu da Batı da kimsenin özel malı değildir. Hakkın tümü ne Doğu’da ne Batı’dadır. İlhamı biz ne Doğu’dan ne Batı’dan ancak ve ancak Kur'an’dan almalıyız. Çünkü İslâm’ın dışındakiler içlerinde cahili unsurları bulundurabilirler aynı oranda hakikatleri de. Meseleye böyle bakmadığımızda bize “Batı olarak görülenin” biçtiği elbiseyi gönüllü olarak giymiş ve beklenilen özelliklerde kendimize bir karakter tayin etmiş, yani tuzağa düşmüşüz demektir.

İslâm dünyasının üzerine çökmüş hegemonyadan kurtulabilmesi için bir yandan tecdid hareketi içine girmesi bir yandan da küresel işgal güçlerine karşı direniş göstermesi gerekiyor. Bu bağlamda kendisini Doğu’ya kapatırsa, Batı’daki; Batı’ya dönük eleştirileri, protestoları asla anlayamaz ve emperyalizme karşı direniş imkânlarını daraltır. Problem bununla da sınırlı değildir. Doğu’daki itikadî ve ameli kirlilik onu kuşatır ve din ile hurafe birbirine girer. Yeni yeni kutsallar üretilir ve var olanlar tüketilir. Muhalefet bunların “seküler” olanlarına karşı çıkışla sınırlı kalır. Halbuki şirk, manevî olanıyla da seküler olanıyla da şirktir.

Peki İslâm dünyası içsel ve dışsal birçok sorunla boğuşurken nasıl olacak da oksidentalizm ile uğraşacak? Bu, bir lüks değil midir?

Hayır! Teklifim kimseye gücünün yetmeyeceği sorumluluk yükleme amaçlı değil. Sözgelimi, Türkiye’de yaşanan zulümler nedeniyle Batı ülkelerine okumaya giden epeyce bir öğrenci kitlesi var ve bunların bir kısmı da mezun oldu. Onların tuttukları günlükler bile bir anlam ifade edebilir. Bu arkadaşlarımızdan Batı üzerine çalışmalarını ve birikimlerini İslâm dünyasına aktarmalarını isteyebiliriz, istemeliyiz. Gücü yeten Müslümanlar Batı’da yayınlanan eserleri tercüme edip/ettirip, İslâm dünyasında tartışılmasını, anlaşılmasını sağlamalıdır. “Bu zaten yapılıyor!” demeyin. Kastettiğim “sistematik” bir çalışma içine girmemizin gerekliliği. İnternet icat olunduktan sonra da pek mazeretimiz kalmadı diye düşünüyorum. Artık Roma’nın falanca köyündeki halk inançları üzerine bir araştırma yapmanız bile mümkün. Yeter ki isteyin!

Oksidentalizm çalışmalarında bulunmamız gerektiğine dair teklifime “Önce kendimize bakalım!” şeklindeki bir itirazı da yerinde bulmam. Çünkü sorunlarımızın çoğunun “öteki” ile de irtibatlı olduğunu görmeden kendi sorunlarımızla uğraşmanın, onları “nihai” çözüme kavuşturmanın imkânı yok.  Hem Kur'an bize inkârcıların sözlerini ve uygulamalarını niye aktarıyor ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.