Selman S. Akyüz

Selman S. Akyüz

“O NE ÖZGÜVEN O”

Maçın bitmesine beş dakika kala, Konyaspor’un orta sahasında ön libero olarak oynayan ama aslında iyi bir golcü olan Recep Aydın, Giresunspor’un atağını kesti, topu rakibinden çaldı, takımını kontraya çıkardı, yaklaşık 20 metre topu sürdü ve Robac’a aktardı… Robac’a gelince normal olarak atak bitti... Giresunspor yeniden galibiyet golü için hücuma çıktı.

Giresunspor – Konyaspor maçının neredeyse tamamı böyle geçti. Orta sahası berbat iki takımın mücadelesinde ya çok gol olurdu ya da hiç olmazdı. İki kaleci de çok iyi olduğu için Giresun’da sessizlik vardı.

Bunun ötesinde söylenmesi gereken daha önemli bir şey var. Sezon başında transfer yasağı ve borçlarla birlikte, kredisini tamamen yitirmiş bir takımdan, şu an, elindeki santrforuyla gol atamayacağını bilmesine rağmen deplasmanda üç puan almaya çalışan bir Konyaspor’a doğru değişim var. Gerçekten deplasmanda bir puana razı olması beklenen bu takım, maçın son 5 dakikasında orta sahasını neredeyse tamamen boşaltıp rakip kalede gol arıyor. İşte buna uygun bir reklam sloganı daha: “O ne özgüven O”

Reklamda olduğu gibi eleman ilanı için şirkete gidip, genel müdürün odasına dalan genç kız, karşısındakinin koltuğuna talip olduğunu söylüyor. Adam da kibarca “o ne özgüven o” diyor. Konyaspor’un şu an sahip olduğu özgüven de şimdiye kadar olumlu etkide bulundu. Reklamdaki doping etkisi yapan ürün, sanki burada yeni yönetim. Ahmet Şan başkanlığındaki yönetim takıma maddi ve manevi bir doping etkisinde bulunarak özgüveni arttırmış görünüyor. Ancak bu moral patlamasını Teknik Direktör Osman Özdemir’in kontrol etmesi gerekiyor. Bu genç ekip böyle bir motivasyonla iç sahada beklenmedik farklı bir mağlubiyet alırsa işler tersine de dönebilir. Kaldı ki Bank Asya’da asıl sezon ikinci yarı başlar. Fazla özgüven haddini aşmaya dönüşmesin. Yavaş, sakin gitmek gerek. Aman dikkat!

 

BASKETBOLUN KÖTÜ HALİ

 

Halil Üner, Türkiye’nin en iyi antrenörlerinden biri. Geçen sezon Torku Selçuk Üniversitesi’nin başına geldiğinde şampiyonluk gelmese de takımın tam kapasite oynayacağı herkesin ortak fikriydi. Çünkü Türk oyuncusunun ihtiyacı olan gazı verecek en iyi isim oydu. Bu yıl bazı sorunlar nedeniyle yine hazırlıklar geç başladı. Üner, daha hazır olmadıklarını, asıl önemli maçların play of’ta oynanacağını söylüyor ve geçen yıl neredeyse hiç maç kaybetmeden play of’a giden TED Kolej’in Konya’da yaşadığı hezimeti örnek gösteriyor. Evet, tecrübesine herkes güveniyor, ama Halil Hoca kusura bakmasın, Gaziantep Belediye karşısındaki takımı hiç kimse beğenmedi. Oyuncuların maçı kazanmaya niyeti yoktu sanki. Sanki turnikeleri atmamak için kendilerini zorladılar. Halil Hoca da eli kolu bağlı oturdu kenarda. Maçta kavga ettikleri için kadro dışı bırakılan Mustafa Güçyetmez ve Ufuk Kaçar’ın neden bir hafta sonra kadroya alındığına iyi yönetilen bir kulüpte mantıklı cevap verilemez. Ama maçın neden kaybedildiğini bu olaya bakarak çok rahat çözebilirsiniz.

Bu yenilgi ve kötü mücadele Selçuk Üniversitesi’ne de Halil Üner’e de yakışmıyor. Oyuncular ne birileri onları oynatmadan pek oynamazlar. Onları da teknik ekip ve yönetim oynatır. Türkiye’nin en genç, en kalabalık ve en heyecanlı basketbol taraftarını üzmeye kimsenin hakkı olmasa gerek.  

Önceki ve Sonraki Yazılar