Şahin'den Ramazan'a özel mesajlar

Şahin'den Ramazan'a özel mesajlar

TYB Konya Şubesi Başkanı Bekir Şahin ile keyifli bir Ramazan sohbeti gerçekleştirdik

Şahin’le çocukluğundaki ve günümüzdeki Ramazanlardan, bu ayın insanlar için ne anlam ifade ettiğine, Ramazan ayının en çok hangi vaktini sevdiğine kadar birçok konuyu konuştuk.

 

 Söyleşi: Yaşar SARI

 

‘Eski Ramazanlar başkaydı’ diyerek insanların ‘çocukluğundaki cennete’ duyduğu özlemi anlatmak istediğini söyleyen TYB Konya Şubesi Başkanı Bekir Şahin, çocukluğun cennetinde kötünün ve kötülüğün olmadığını anlatıyor. Şahin, Ramazan ayının ‘sorumlulukların fark edildiği mevsim’ olduğuna dikkat çekiyor..



-Bekir Bey, Ramazan ayı denilince ilk aklınıza ne geliyor?

-Ramazan ayı denilince ilk aklıma gelen sevgi ve hoşgörü oluyor. Ramazan 11 ayın sultanı, dertlerin sıkıntıların, kinlerin, savaşların durduğu, son bulması için duaların edildiği bir aydır. Ramazan’ın her anı güzel olmalı ve sevilmelidir. Çünkü Ramazan ayı yemeyen, içmeyen, cinsi duyguları bulunmayan meleklere benzeme ayıdır. İnsanların melekleştiği, öfkesini yendiği zaman dilimidir. Ramazan denilince akla gelmesi gerekenlerden biri de merhamet duygususdur. Bu ayda bu ulvi duygunun arttığını hissediyoruz.

-Bekir Bey, Ramazanı birkaç cümleyle özetleyin deseler neler söylerdiniz?

-Ramazan ‘insanlığımızın’ farkına vardığımız aydır. Ramazan insanın et ve kemikten müteşekkil olmadığını, bir ruhunun da bulunduğunu, sadece bedenin değil ruhun da gıdalanması gerektiğini, ruhun gıdasının da ibadet, emir ve yasaklara riayet etmek olduğunu hissettiği aydır. Yine Ramazan insanın sadece kendinden sorumlu olmadığını; çevresinden, komşusundan, akrabalarından sorumlu olduğunu hissettiği aydır. Sonuç olarak Ramazan yapılmaması gerekilenlerin yapıldığı, yapılması gerekirken yapılmayanların muhasebe edildiği aydır. 



-Nerede o eski Ramazanlar diye tabirler vardır. Siz Bekir Şahin olarak bu tabiri kullanıyor musunuz?

-Eski Ramazanlar diye hayıflanırız, evet… Niye böyle düşündüğümüzü şöyle açıklamaya çalışayım: Bana kalırsa insanlar bu sözle çocukluk yıllarına gidiyorlar.  O eski çocukluk cennetine giriyorlar. Çünkü çocukluk hayrın, iyiliğin, güzelliğin yaşandığı, en son zaman ve en eski mekândır. O zamanda kötülüklere, o mekânda ise kötülere yer yoktu. Kötü ve kötülüklerin olmadığı yer ise cennettir. Hele ki çocuklukta anne babaya ve dede nineye tuttuğu orucu vermek daha doğrusu satmak karşılığındaki ödül… Güç, tadılması imkânsız mutluluklardandı. Bunlar çocukluk döneminin mutlu hatıraları olarak nitelendirilebilir. Bu nedenle bu tabiri çocukluğa olan özlemin bir yansıması olarak görüyorum. 

-Bekir Şahin bu ayda özellikle nelere dikkat eder?

-İnsanları kırmamaya, üzmemeye her an dikkat ederiz. Ancak bu ayda hassasiyetimiz zirveye çıkar. Kalp kırmanın Kâbe’yi yıkmaktan daha kötü olduğu duygusunu hayatımın bir parçası haline getirmeye çalışırım.

-Zaman ilerledikçe pek çok şeyin değiştiğini görüyoruz. Peki size göre geçmişten günümüze Ramazanda neler değişti?

-Tabi olarak bütün değerlerimizde değişimler olduğu gibi Ramazan ayında da değişimler oldu. Bu ayda elinde sigara ile gezen bir genci gördüğümüzde üzülmemek elde değil. Bunun yanı sıra insanlarımız bu ayda yanlış bir algılama geliştirdi. Kızmak ve öfkelenmek için ekmek alırken sırada bekleme, trafikte iftara yetişmek için çaba harcama bahane olmaya başladı. Tabi sadece olumsuz yönde değişimler olmadı. Birçok camimizde teravih namazında çocukları ve gencimizi görüyoruz. Elbette bu sevindirici bir durum.  

-Herkesin unutamadığı çocukluk anıları vardır. Siz de bize biraz çocukluğunuzdaki Ramazanlardan bahseder misiniz?

-Çocukluğum Kadınhanı’nda geçti. Kadınhanı Konya’mızın kültürel değerlerine bağlı, nüfus oranına göre Türkiye’nin en çok camisine sahip bulunan, geleneksel yapıya sahip ilçelerden birisidir. Bizim çocukluğumuzda açık bir kahvehane bulmak mümkün değildi. Oruç yiyen olmazdı. 7’den 70’e herkes teravihe gider, camiler tıklım tıklım olurdu. Ramazanın 15. gününden sonra mevlitler okunur, hatim duaları yapılırdı. Akşam namazına iftariyelikler ile gelinirdi. Zevkle iftarlar camilerde açılırdı. Ramazan öncesi kıvrım kömbeleri yapılır, erik kurusu, kayısı kurusu, elma gagısı gibi hoşaflık malzemeler temin edilir, sofralardan tahinli ekmek eksik olmazdı. Mahallenin hatta ilçenin fakirleri hemen her gün bir sofrada ağırlanırdı.  
 

-Bekir Şahin Ramazan ayının en çok hangi vaktini seviyor?

-Ramazan’ın her anı güzeldir ve sevilir. Çünkü Ramazan bambaşka bir zaman dilimi ve insanların adeta melekleştiği bir aydır. Öfkeye, sinire yenik düşmediğimiz zaman dilimidir. Ramazan ayının en çok soframızda fakirleri ve özellikle şehrimize uzaktan gelen öğrencileri davet edip iftar ettiğimiz anını seviyorum.

-Geçmiş Ramazanlarda yapmak isteyip de yapamadığınız ve keşke yapsaydım dediğiniz şeyler oldu mu? Ya da Ramazan ayında yapmak istediğiniz şeyler var mı?

-Günümüzde biliyorsunuz Ramazan umreleri hızla yaygınlaşıyor. Bizimd e arzumuz ırkı, dili, rengi farklı insanlarla birlikte Kabe-i Muazzama bölgesinde bir Ramazan geçirmek. İnşallah Yüce Yaradan bu duamızı kabul eder.



-Son olarak biliyorsunuz “her akşamın bir sabahı var” derler. Bu bağlamda Ramazan ayından sonra gelen bayram sizde ne gibi duygular uyandırıyor?

-Bayramlar kaynaşma, ziyaret etme, yeme içme, muhabbet ve seviş günleridir. Bugün insanlar kalabalık içinde yalnızlık yaşıyor. Bayram ise insanın yalnızlığının son bulduğu zaman dilimidir. Ancak günümüzde bayramlar tatil haline geldi. Bunun yanı sıra bayram algılayışımız da çok değişti.