Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Ne Büyük Mutluluk, Bu.

 “Rabbimiz! Hesap kurulacağı gün beni, anamı, babamı ve müminleri bağışla!" (İbrahim 14/41).

Kur’an-ı Kerim’de geçen Hz. İbrahim (a.s)’ın dualarından birisi, bu.

 İstiğfar,  günahlardan dolayı Yüce Allah’tan hem kendimizin ve hem de başaklarının günahlarının bağışlanma isteğinde bulunmak için yapılır. Duâ ve istiğfar, kişinin günahlardan arınması ve ahiretteki derecesinin yükselmesine bir vesiledir. Hz. Peygamber (a.s)’dan gelen bir rivayette:  “Demirin pası gibi, kalbin de pası vardır. Kalp pasının parlatılması, istiğfar iledir” buyrulur. (Hindi, Kenzu’l-Ummâl, Beyrut, 1979, I, 4296). Sözlükte  “örtmek, örtbas etmek” anlamına gelen istiğfar, hata ve günahların Allah tarafında af ve mağfiret edilmesini istemek demektir. İstiğfar ile günahtan vazgeçme anlamına gelen tevbe arasında farklar vardır. Kişi ancak kendi günahından dolayı tevbe edebilirken, başkalarının günahlarından dolayı da istiğfar edebilir. Hz. İbrahim (a.s)’ın duasında olduğu gibi başkasının affını Allah’tan dileyebilir. Nitekim Hz. Peygamber (a.s) cenazeyi defnetme işi bitince ashabına: “Kardeşiniz için istiğfar ediniz (Allah’tan affını dileyiniz) ve ona sorulan sorulara kolayca cevap vermesini isteyiniz. Çünkü o şu anda sorguya çekilmektedir” (Ebu Davud “Cenâiz” 73) şeklinde tavsiyelerde bulunmuştur. Çünkü sadaka gibi duâ ve istiğfâr ölen kimseye fayda verir.

Bizler namazlarımızın son oturuşunda “Rabbenâ” duasının bu bölümünü okurken; “Ey Rabbimiz! Beni bağışla” derken, aynı zamanda hem affedilmeyi ve hem de bağışlanmayı birlikte istiyoruz.  Çünkü sadece affedilmek yetmiyor.  Hesap gününde günahların bağışlanmasıyla birlikte günahların kulların yüzüne çarpılması ve kulun mahcup edilmesi de vardır.  İşte “iğfirlî/beni bağışla” demek suretiyle,  hem beni affet ve hem de mahşer günü beni insanların önünde rezil ve rüsvay etme Allah’ım!, demiş oluyoruz.

Mü’min insan, sadece kendisi için değil, başkaları için de yaşayan kimsedir. Kendi nefsi için istediğini başkaları için de ister.  Bizi besleyip büyüten, ahlaklı ve iffetli olarak yetiştiren anne ve babalarımızın bağışlanması için de Yüce Rabbimize yakarmamız gerekir.   Müslüman olan anne ve babamıza bakmak ve onlar için iyilik duasında bulunmak bir evladın anne ve babasına karşı yapması gereken vazifelerden birisidir. Elbette başta kendimiz olmak üzere sadece, varlık nedenimiz anne ve babamızın günahlarının bağışlanması için dua etmekle yetinmemeliyiz. Bununla birlikte dualarımıza umumi manada diğer mü’min kardeşlerimizi de eklemeliyiz: “Ey Rabbimiz! (Bütün)  mü’minleri de bağışla.” Yine bir başka âyette mü’minlerin bağışlanması için yapmamız gereken dua şöyledir: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce imanla geçip giden kardeşlerimizi bağışla. İman edenlere karşı gönlümüzde bir kin bırakma.” (Haşr 59/10). İslam kardeşliği, biyolojik anlamdaki kan/soy bağından daha kuvvetlidir. Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, evrensel planda bütün mü’minler birbirlerinin kardeşidir, birbirlerini sevmeleri ve birbirlerine dua etmeleri dini bir vecibedir. (Bkz. Hucurat 49/9).

Sonuç olarak,  Hz. İbrahim (a.s)’ın duasından çıkarmamız gereken dersler vardır. Bunların başında, bizler hem kendimiz, hem anne ve babamız ve hem de aynı Allah’a, aynı Peygambere,  aynı Kitab’a inanan ve namazda aynı kıbleye dönen bütün mü’min kardeşlerimize -ister hayatta olsunlar, isterse vefat etmiş olsunlar- beş vakit namazda dua etmeliyiz.  Bu dua,  müminler var olduğu sürece kıyamet sabahına kadar sürecektir. Öyle ki,  isimleri unutulmuş, nesilleri kesilmiş, arkasından hayır dua edecek ve istiğfarda bulunacak bir yakını kalmamış müminlerin bile kıyamet sabahına kadar kendilerinden sonra gelecek imanlı kardeşleri onlara dua edeceklerdir. Ne büyük mutluluk, bu. Ümmet olmanın meyvesi ve canlı göstergesidir, bu.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.