Mülkiye, yüz elli yıllık bir ekol

Tam yüzeli yıl önce;

“başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz

ey vatan göz yaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.

gül ki sen, neş'enle gülsün ay, güneş, toprak, deniz

ey vatan göz yaşların dinsin yetiştik çünkü biz.

bir güneştin bir zamanlar, ay kadar kaldındı dün

dün bir ay'dın, sislenen boşlukta yıldızsın bugün,

benzin uçmuş bak, ne rüyadır bu akşam gördüğün,

ey vatan göz yaşların dinsin yetiştik çünkü biz.

beklesin türkoğlu'nun azminde kuvvet bulmayan,

sel durur, yangın söner elbette bir gün ey vatan.

süslenir oynar yarın, dün ağlayıp matem tutan,

ey vatan göz yaşların dinsin yetiştik çünkü biz.”

 

diyen, vatanına ve milletine hizmeti en kutsal görev bilen öğrencilerin yetiştiği bir mektep kurulur…

Yukarıdaki dizeler aslında bu mektebin işlevini en güzel şekilde anlatır…

Çünkü o dizeler bir Mülkiyeli olan Cemal Edhem (yeşil) bey tarafından 1918 yılında kaleme alınır ve Mülkiye Marşı olarak bilinir…

Tam adı Mekteb-i Mülkiye-i Şahane-i Ali Osmani’dir...

Mülkiye, daha sonra Siyasal Bilgiler Okulu ve de Siyasal Bilgiler Fakültesi adını  alacaktır.

Osmanlı’da idareci yetiştiren ve zamanla işlevini yitiren Enderun’un yerine kurulan Mülkiye, kurulduğundan bu yana Türkiye’nin çok önemli idarecilerini yetiştirmiş, bürokrat, diplomat, kaymakam, vali, bakan, başbakan çıkarmış…

Yüzeli yıllık zaman diliminde, pek çok şeye şahitlik eder…

Meşrutiyeti görür,  Çanakkale’yi, İstiklal Savaşını yaşar, gencecik Mülkiyelileri bu savaşlarda şehit verir, koskoca bir imparatorluğun çöküşüne tanık olur…

Bu çöküş bir güneşin batışıdır aslında, yukarıdaki mısralarda belirtildiği gibi , ancak siste bir yıldız haline dönüşmeyi de bilir güneş ve yine aydınlatmaya devam eder  etrafını Türkiye olarak…

Mülkiye ilk önce İstanbul’da eğitimine başlamış daha sonra Ankara’da bugünkü yerinde eğitim vermeyi sürdürmüş.

Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı seksen altı yıllık macerasında da pek çok şeye şahit olur Mülkiye…

İkinci Dünya savaşına, darbelere tanıklık eder…

Kimi zaman bu darbelerin içinde yer alır, kimi  zaman karşısındadır…

Ve milenyumu da görür…

Çehresi değişir, öğrencileri değişir, hocaları değişir…

Ama o değişmez….

Çünkü o bir okul değil, ekoldür pek çoklarının söylediği gibi…

Güçlü bir geleneği olan, geleceği de elinde tutmak için kendini her ne şartta olursa olsun geliştiren bir ekol…

Bu ekolün yetiştirdiği gençler dün olduğu gibi bugün de vatanına milletine hizmet ediyor…

Hem de yalnızca Türkiye sınırlarında değil, Roma’da, Belgrad’da, Viyana’da, Aşkabat’da, Paris’te…

Gittiğiniz her ülkede bir Mülkiyeliye rastlarsınız…

Sizleri karşılarlar ve “Türkiye burada” derler…

Nerede Türkiye, orada Mülkiye…

Bu yüzdenidir ki, Türkiye’de güçlü geleneği olan eğitim denince de ilk akla gelen birkaç isimden biri olmayı daima sürdürecektir Mülkiye…

Ve inanıyorum ki, biz eski Mülkiyeliler gibi, bizim çocuklarımızın da kalbi vatan aşkıyla yandığı müddetçe, bu ekol yaşamaya devam edecek…

Yüze ellinci yaşın kutlu olsun Mülkiye…

Önceki ve Sonraki Yazılar