Seyit Küçükbezirci

Seyit Küçükbezirci

"Muhayyer Fasıl"...

Konya Musiki Derneği; “Muhayyer Fasıl” ile gönül rüzgarları

“Müstesna bir gece” az önce alaca karanlıkla başladı. 13 Mayıs 2011; günlerden Cuma. Mevlana Kültür Merkezi Sultan Veled Salonu lebaleb dolu, ayakta kalanlar pek çok.. Havada hoş bir sessizlik; gönül iklimlerinde kanat çırpmaya hazır bir bekleyiş.. “Can”lar, Klasik Türk Musikisi”nden nasip almaya gelmiş… 

            Konya Musiki Derneği 27. yaşını sürüyor; İnşaat Mühendisleri Odası Konya Şubesi’nin sanat etkinlikleri çerçevesinde “muhayyer faslı” ile sahnede..

***

KLASİK TÜRK MUSİKİSİ’NİN “MUHAYYER” İKLİMİNDE

            Konya Musiki Derneği Başkanı Celaletdin Kara, programa başlangıç konuşmasını yapıyor. Klasik Türk Musikisi adına amatör sanatçılarla aldıkları yolu, Konya’nın yüksek sanat iklimine yapmaya çalıştıkları katkıları ile anlatıyor. Değerinden emin oldukları çalışmalarını Konyalıların takdirine sunuyor.. “Fazla söze ne hacet” misali, kısa kesiyor konuşmasını; “işte eserimiz; seyreyleyin, doya doya dinleyin” dercesine sahneyi koroya bırakıyor..

            Sahne ışıkları.. Klasik Türk Musikisi’ne yakışır “ağır azem” giysiler içinde dev bir koro, iki koldan akıyor.. Kemanlar, udlar, neyler, tamburlar; viyolensel, lavta, bendir.. Bayan sesler, bey sesler.. Saz heyetinde tam 20 amatör müzisyen; koroda bay/bayan 43 ses.. “Şef” Prof. Dr. M. Yaşar Kaltakçı dahil; tam, 64 gönüllü halk sanatçısı.. Zarif, ciddi, yaptıkları müziğe yakışan insanlar..

            Konya Musiki Derneği’nin 27. yılında “Muhayyer Faslı”nın ılık, meltem gibi esintisi, Meram akşamlarının emsalsiz “gedavet”i gibi bir “muhayyer peşrev”; Tanburi Cemil Bey’den.. Sonra, Bimen Şen’den, Nuri Halil Poyraz’dan, Lemi Adlı’dan, Rif’at Bey’den, Hacı Arif Bey’den, Rahmi Bey’den, Sadettin Kaynak’tan “muhayyer” şarkılar..

            Çok Konyalı, o akşam, yani 13 Mayıs Cuma akşamı orada değildi.. Belki siz de gidemediniz; belki de, haberiniz olmadı.. Gidemeyenler için, haberi olmayanlar için yazıyoruz bunları; bari yazı ile nasiplerini alsınlar diye..

***

“SULTAN-I YEGAH’IN SALTANATI”; HÜZZAM’IN GÖNÜL YARALAYAN HÜZNÜ

            Atilla İlhan’ın unutulmaz şiiri, Nur Yoldaş’ın sesi ile, milyonlarca insan “Sultanı Yegah’ı çok sevdi, uzun yıllar boyu..” “Şamdanları dolanınca eski zaman sevdalarının/Başlar ay doğarken saltanatı sultanı yegahın..”

            Prof. Dr. M. Yaşar Kaltakçı’nın yönetiminde 43 ses, 20 sazdan oluşan, konserin ikinci bölümünde, bambaşka bir “musiki iklimi”nde “cevelan” eylemeye başladı.. Hamamizade İsmail Dede Efendi’den bir “ağır semai”, Münir Nureddin Selçuk’tan bir şarkı.. Cevdet Çağla’dan bir şarkı daha.. Santuri Edhem Efendi’den bir şarkı daha…

            Anadolu’da bin yıllık süreçte, damıtıla damıtıla muhteşem formuna ulaşan “Türk Musiki Kültü”nün seçkin makamlarından “Sultan-ı yegah” ikliminde kanat çırpmak.. Konya Musiki Derneği’nin “gönüllü icracıları”; o akşam orada, kendilerini kanıtladılar, ayakta sürekli alkışlandılar..

***

BİR “BAŞKENT”, DEVAMLI “BAŞKENT”TİR; AMA..

            Bir “Başkent”, “Başkentsin” denilmekle “Başkent” olmaz.. Siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel binbir unsurun birikimi; birlikte özümsenmesi gerekir.. “Başkent” yüksek, kusursuz değerlerden oluşur; bir kelime ile ifda edilmesi gerekince de; “kültür birikimi” bir başkent için “olmazsa olmaz”dır.

            Sırası geldiğinde, gerekli gereksiz iki nutkumuzdan birisi; “Burası, Selçuklu’ların, başkenti.. Bir başkent, devamlı başkenttir..”

            Tamam, amenna ve sadakna, öyledir.. Ama, içini doldurmak şartı ile.. Bin yıllık bir birikimin nelerden oluştuğunun farkında olmak.. Bin yıllık Türk kültür birikimini sevmek, eksiksiz gelecek bin yıla aktarmaya çalışmak.. Öğrenmek, öğretmek; yaşamak, yaşatmak.. Gerekli emeği esirgememek; gerekli harcamayı sürekli yapmak.. Muhteşem bir kültürü, bayrak yarışı gibi, kuşaktan kuşağa aktarmak..

            Koynu fazla dağıtmayalım… Bugünkü konumuz üstünde duralım…

            Osmanlı İmparatorluğu’nun Cumhuriyetimizin hayat bulduğu topraklar “Selçukiler”den armağan.. Derin anlamlı “muhteşem armağan”ı veren Selçuklu liderleri de Alaaddin’de.. O “aziz uygarlık”ın Tekke musikisi de, Klasik Türk Musikisi de, Türk Sanat Musikisi de, Türk Halk Musikisi de bugünkü müziğimizi kökleri.. Bu “aziz kökler” üstüne, 2. bin yılda sürekli filizler yeşertmek kime düşer?.. Bize düşer; ellerine karar ve harcama yetkileri verdiğimiz resmi ve özel kurumlara düşer..

            Bakınız lütfen.. Tamamen gönüllü, mevkii mansıp beklemeyen; musiki aşkı ve yeteneği olan insanlar Konya Musiki Derneği’ni oluşturmuşlar.. Üniversite hocası, öğrenci, mühendis, avukat, emekli memur, eczacı, sanayi işçisi Prof. Dr. M. Yaşar Kaltakçı’nın şefliğinde Klasik Türk Musikisi ile halkımızın karşısına çıktılar.. İlgi isteyen evleri var, çocukları var; yapmak zorunda oldukları işleri var.. Hüzünleri, belki gönül yaraları var.. Kendilerini kimse mecbur etmiyor, maaşları/ödenekleri yok.. Hizmetlerin en değerlisi “Fisebilillah” davranışı ile yoğun bilgi,emek, özveri isteyen bir işe girişmişler.. “Peki başarılı oldular mı?” diye sorarsanız; orada olsaydınız görürdünüz; ayakta alkışlanışlarını..

            Evet; “Bir başkent, devamlı başkentir” ama, yüksek kültürel özellikleri yüz yıllar boyu sürdürüldüğü zaman.. Kültürel değerleri korunduğu, aktarıldığı; ilelebet sürdürüldüğü zaman..

***

NE ÇOK “FİSEBİLİLLAH EMEKLER VERİLMİŞ; KİMLER NASIL OYALAMIŞ

            Konya Musiki Derneği’nin sanat serüveni, söylemesi hüzün veriyor, ama; 60 yıl öncelere kadar gider.. 1950’li yıllarda üç kurulmuş, her kuruluşu kısa ömürlü olmuş.. 1980’lı yıllara gelinmiş; 1984’de merhum avukat Sezai Arısoy; Suat Pakel, Memduh Derin, Sadrettin Özçimi, Mehmet Bildik, Ahmet Şahin Ak, Mevlüt Beniler dördüncü kez derneğe hayat vermiş.. Bu müzik ve gönül adamlarının himmeti, emeği hala saygıyla anılır.. “O yıllar Konya’da çok büyük bir müzik potansiyeli” vardır.. Kanuni Memduh Derin, Akagündüz Kutbay, Hayri Tümer, Selami Bertuğ, Mehmet Gönülal, Kemal Pekçağlar, Necati Çelik… onlarca idealist güzel insan.. Gerçekten “şans” insanlar..

            Konya Musiki Derneği, için en önemli şey, çalışacak bir salon.. Binbir naz/niyaz ile Alaaddin Nikah Salonu, Kitaplık Müdürlüğü’nde bir yer; okulların sınıflarında çalışmalarına lütfen izin verilmiş.. Yıllar geçedurmuş. O zamanların Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Öksüz, gönüllü müzik sevdalılarına umut vermiş, ağızlarına bir parmak bal çalmış; “Derneğin adını değiştirin, Konya Belediye Konservatuarı yapın” mealinde bir buyruk vermiş. Bu da yapılmış.. Zaman geçmiş; 1980’lere gelinmiş, Halil Ürün Konya Belediyesi’ne “büyük başkan” olmuş.. Halil Ürün yönetimi “Belediye Konservatuarı Derneği”ne soğuk bakmış.. Dernek tekrar eski adına, çaresizlikle dönmüş. . 2001 yaz aylarına gelinmiş, Konya müzik sevdalıları, eski ihmal edilmelerin, oyalamaların, avutmaların üstüne bir sünger çekmiş.. Zararın neresinden dönülürse kardır, demiş; Udi, Prof. Dr. M. Yaşar Kaltakçı’yı derneğin genel sanat yönetmenliğine getirmiş, koro şefi yapmış.. Ve işte 2001’den 2011’e Konya Musiki Derneği’nin serüveni.. Onlarca saz sanatçısı, onlarca amatör ses sanatçısı; birbirinden güzel ve alımlı pek çok konser..

***

SON SÖZ” NİYETİNE BİRKAÇ DİLEK SATIRI

            Konya’nın muhteşem kültür birikimi dostun/düşmanın, herkesin malumu.. Konya’da müzik adamları, yazarlar, şairler, ressamlar; güzel sanatların bütün kolları, elde olan imkanların azamisi ile desteklenmeli.. Çünkü; biz de, bizi yönetenler de muhteşem bir kültürü gelecek kuşaklara aktarmaktan sorumlu.. Tabi bilen için..

***

GELECEK PAZARTESİ: SAĞLIKLARINDA KIYMETLERİNİ HİÇ BİLEMEDİĞİMİZ FİKİR, SANAT, BASIN ADAMLARI   

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum