Mübarek kanarya VİDEO HABER

Mübarek kanarya VİDEO HABER

Süleymaniye Camisi'nin altındaki elektriksiz, susuz ve terk edilmiş bir dükkanda hayatını yalnız bir şekilde sürdüren 70 yaşındaki Mehmet Emin Gül, iki haftadır "Mübarek" isimli kanaryasının ölümünün yasını tutuyor.

 

Anneler Günü'nü, annesi tarafından terk edilmiş 70 yaşında bir çocuk olarak kutlayacağını söyleyen Mehmet Emin Gül, yaşam öyküsünü ve "Mübarek" ismini verdiği kanaryayla kurduğu dostluğu anlattı.

Niğde'nin Fesleğen köyünde 1947'te ailenin tek çocuğu olarak dünyaya geldiğini, 3 yaşındayken anne ve babasının ayrıldığını, kendisinin de evlatlık verildiğini anlatan Gül, "Öz babam beni evlatlık verdikleri için çok içerlemiş. Üzüntüden kısa süre sonra ölmüş. Evlatlık olarak gittiğim yerde benim haricimde 3 çocuk daha vardı. Üvey annem ve babam beni hiç sevmedi. 10 yaşında evden kaçıp İstanbul'a geldim. İstanbul'da uzun süre sokaklarda yaşadıktan sonra önce simitçi çırağı, sonra da simit pişirme ustası oldum. İşimde çok başarılıydım ama yaşlanınca işten çıkardılar. İşsizlik nedeniyle de yine sokaklarda yaşamak zorunda kaldım." dedi.

- Anneye sitem

Mehmet Emin Gül, 70 yaşında olmasına karşın kendisini 3 yaşındayken terk eden annesine olan kırgınlığını hala yaşıyor. Boşanmanın ardından annesinin bir evlilik daha yaptığını ve bu evliliğinden de bir çocuğu olduğunu ancak 18 yaşına gelen çocuğun bir trafik kazasında hayatını kaybettiğini anlatan Gül, "Annem beni terk etti ama öbür oğlu da ona hayır etmedi." şeklinde konuştu.

Terk edilmesinin ardından annesini hiç görmediğini kaydeden Gül, ölümünden de çok sonra haberi olduğunu söyledi.

- "Zaten her zaman zorluklarla mücadele ettim"

Kimsesizliğin hayattaki en zor şey olduğunu vurgulayan Gül, evlenememesinin nedenini maddi olanaksızlıklara bağladı. Gül, "Parasız, pulsuz, malsız, mülksüz biriyle kim evlenmek ister ki? Beni isteyen olmadı, bu yüzden de evlenemedim. Evlenemediğim için bana bakacak bir çocuğum da yok. Yalnız yaşıyorum, bir Allah, sonra sizler..." ifadelerini kullandı.

Hayatının zorluklarla geçtiğini anlatan Mehmet Emin Gül, dükkandan bozma evinde verdiği yaşam mücadelesini şu sözlerle aktardı:

"Süleymaniye Camisi'nin altındaki bu dükkana ne kadar zaman önce geldiğimi hatırlamıyorum ama geldiğimde burası terk edilmişti. Benden önce demir işi yapılan bir dükkanmış. Şimdi o insanların arkalarında bıraktıkları bazı küçük eşyayı kullanıyorum. Hatta hatırası var diye dükkanın eski sahiplerinin fotoğrafları bile hala duruyor. Bir gün gelirlerse onlara veririm diye saklıyorum. Caminin avlusunda insanlar geziyor, piknik yapıyorlar, ben de altında uyuyorum. Evimin tamamında rutubet var, duvarlar nemden kabardı. Burada nefes bile zor alınıyor ama başka gidecek yerim olmadığı için mecburen buradayım. Eskiden yatağım duvar kenarındaydı ama rutubetten dolayı nefes alamayınca pencere önüne çekmek zorunda kaldım. Bu akşam rahat bir uyku çektim, en azından rahat nefes alabildim. Rutubetten dolayı nefes darlığı yaşıyorum."

- "Fare yemesin diye yiyeceklerimi saklıyorum"

Gül, çöpe atılmış ve sağlam olmayan bir merdivene güvenerek üst kata çıkmaya çalıştığını ve asma kattaki yatağına her çıkışında düşme korkusu yaşadığını dile getirdi. Elektrik ve suyunun olmadığını belirten Gül, yaklaşık 100 metre mesafedeki Mimar Sinan Türbesi'ndeki çeşmeden plastik şişelere su doldurarak evine taşıdığını ve tüm ihtiyacını bu sularla giderdiğini aktardı. Gül, tuvalet ihtiyacını da Süleymaniye Camisi'nin tuvaletinde karşıladığını söyleyerek, yaşam koşullarının zorluğuna dikkati çekti.

Mehmet Emin Gül, "Her gün 10 şişe doldurup evime getiriyorum. O suları bidona doldurup sabahları elimi yüzümü yıkıyorum. Yemek yaparken yine o suları kullanıyorum. Akşamları da elektrik olmadığı için mum yakıyorum. Küçük bir tüpüm var, onda yemek yapıyorum, yumurta kırıyorum ve karnımı doyuruyorum. Yaptığım yemekleri fare yemesin diye çalışmayan küçük buzdolabıma koyuyorum. Fareler için ilaç kullanıyorum ama pek etkili olmuyor. Farelerden çok rahatsız oluyorum. Ben uyurken kulağımı yiyecekler diye korkuyorum."

Devletin üç ayda bir verdiği 652 liralık yaşlılık maaşıyla geçindiğini vurgulayan Gül, "Allah devletimizden razı olsun. Eğer o maaş da olmasa her şey çok daha kötü olurdu. Ben huzurevinde yaşayamam. Yalnız yaşamaya alıştım. Keşke tek odalı bile olsa rutubetsiz bir evim olsaydı. O zaman belki arkadaşlarım da olurdu, ziyaretime gelirlerdi. Sohbet ederdik. Daha ne kadar yaşarım bilmiyorum. Ama en azından bundan sonra biraz gün yüzü görmeyi çok isterim. Nasipte ne varsa onu yaşayacağız." dedi.

Hayattaki tek arkadaşının "Mübarek" ismini verdiği kanarya cinsi kuş olduğunu anlatırken gözleri dolan Mehmet Emin Gül, şunları kaydetti:

"Benim kanarya cinsi bir kuşum vardı, adı Mübarek. O benim tek arkadaşımdı, oda arkadaşım. Ama Mübarek 14 gün önce öldü. Ona evimin karşısındaki çimenlerde bir mezar yaptım. Şimdi orada yatıyor. Her sabah uyandığımda ona Fatiha okuyorum. Mübarek gidince hepten yalnız kaldığımı hisseder oldum. Yemek yerken gelirdi, ekmek kırıntılarını yerdi. Beni izlerdi, seslendiğimde hemen öterdi. Yokluğunu çok hissediyorum, O benim can arkadaşımdı."