yazar-3
Mesleğin mutfakları saman çöpü dolu
Bizim meslekte amacını işin başında saptamayan kişi boş yere, hem zamanını hem enerjisini hem de kağıtlarını boşu boşuna harcar durur…(Mesleğin mensubunun tek amacının kamu yararı olması ahlaken zorunluluktur.) Yalnızca yazma eyleminde değil, yaşamımızın her anında bir amacımız varsa sonuca ulaşırız... Ne konuşacağımızı tasarlamadan yaptığımız bir telefon görüşmesinin bile bir iki tümceden sonra ne anlamsız bir söyleşiye dönüştüğünü sıkça yaşamıyor muyuz?
Bugün yine Bozkır’ı yazacaktım. Genel Yayın Müdürü Hakkı Biçer’in, “Abi, Bozkır’a olan sevgini biliyoruz. Biraz da Bozkır’ın dışına çıksan olmaz mı?” cümleleri yeni bir Bozkır yazısını erteleme nedenim oldu. Bunu sevgili Hakkı Biçer değil de, bir başkası söyleseydi bayağı bozulurdum. Ama, adı üstünde Hakkı bu, öyle kibarca söyleyiverdi ki, kızmak ne mümkün? Ona verdiğim sözü tutuyorum. Bozkır’dan değil, Bozkır’lardan yazıyorum…
“Bir Başkent, her zaman başkenttir” sloganının kullanıldığı Bozkır’ların haber mutfaklarındaki aşçılar ne yemeği yapacağına karar vermeden (canım hele şu zeytinyağını kızdırmaya başlayayım ocakta bir kez, nasılsa bir yemek olur. Belki gumpir kavurması yaparız. Belki de patlıcan kızartması…) derse, nasıl bir durum çıkar ortaya?
Başta görevleri Bozkırlara medya hizmeti üretmek olan seçilmiş veya atanmış aşçılar, camiada herkesin büyük ölçüde beğeneceği yemekleri pişirebiliyor mu? Vatandaş niye sıkıntı içinde dolaşıyor Bozkırların merkezinde? Kongre salonuna girişte allı şanlı görevleri başlayanlar ne iş yapıyor? Ofislerinde el öptürmeye veya bazı özel ofislerde el öpmeye devam edenler, kaç kişinin yarasına merhem oldu? Somut bir örnek verir misin, işaretini veya parolasını söyleyebilir misin?
“Rüzgar eken, fırtına biçer… Ya da, hedefi olmayan yelkenliye, rüzgar fayda etmez...
- Ama bunlar atasözü..
"Evet... Bekle, bitmedi daha…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar...”
- Aaa, bu da bir atasözü !
"Çünkü en çok atasözleri elverişlidir mesleğin aşçılarının yemeklerinin lezzetini açıklamaya.”
İşte biz; haberi, fotoğrafı, görüntüyü, ahde vefayı iyi öğrenen, yapay hizmetlerle göz boyayanlarla mücadele etmeye çalışanlar bu tür tümcelere ileti diyoruz.. Ancak ileti yerine geçen, başka sözcükler de var… Her ne denirse densin işte bu sözcüklerden birinin gereğini yerine getirmek, en önemli iştir. Çünkü, nereye gideceğimizi bilmeden hangi yoldan gidileceğini nasıl söyleyebiliriz?
"Peki , rüzgar eken her zaman fırtına biçer mi?"
- Ne güzel bir soru…
“Başka bir soru daha geldi aklıma..”
- Fırtına eken ne biçer?
Örneğin yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
Bu cümlemizi şöyle de yazabiliriz: “Bozkırlarda bizim meslekte yalancıların mumu hep yanar, sönmez… Çünkü, saman çöpleri mum bitince el hızıyla yenisini koymayı başarıyor, mum da yanmayı sürdürüyor...”