MEMLEKET

Zaman ne çabuk geçiyor.
Baş patronumuz Adem Alemdar, Hakkı Biçer, Ahmet Aka büroma gelip, Memleket için yazmamı istedikleri gün sanki dün gibi.
Bir sevgi ve saygı ifadesidir Baş Patron demem. Onun güleryüzü, insancıl duruşu önemlidir benim için. Emeğe ve düşünceye saygısı önemlidir.
Bir yazarın, sanatçının, yani üreten insanın en büyük kaygısı ürettiği şeyleri başkaları ile paylaşmaktır. Bu paylaşma tutkusu ona mutluluk verir, üretkenliğini artırır. Yazar, kitaplarını yayınlar, ressam, fotoğraf sanatçısı sergiler açar. Gelen olumlu, olumsuz her eleştiri sanatçıya yeni ufuklar açar. Paylaşmanın bir yolu da gazetedir işte. Bir kitabın yayınlanması yazarın yıllarını alabilir ama gazete öyle değil. Günübirlik okuyucu ile paylaşma imkânı verir yazara. İşte tam beş yıldır Baş Patronumuzun verdiği imkânı kullanarak birlikteyim sizlerle.
Gün geldi yaylalara çıktık birlikte, gün geldi şehrimizin sorunları ile haşır neşir olduk. Sağ salim olduğumuz sürece yine birlikte olacağız.
Mürekkep kokusunu hissetmeye başladığım tarih 1968. Dile kolay, tam 41 yıl. Yazdığım gazetelerin, dergilerin sayısını unuttum. Unutmadığım bir şey var. Bir gazetemize yıllarca yazmıştım, patronun sadece bir bardak çayı nasip olmuştu. Bu yüzden kırılmış, ara vermiştim yazmaya.
Yeni bir gazete çıkacağını duymuş ama pek önemsememiştim. Nerden bilirdim girişimci arkadaşların bir gün gelip kapımı çalacaklarını. Gelenler hatırlarını kıramayacağım insanlardı. Evet dememde bu bir etkendi ama en önemlisi Adem Alemdar’ın dost gülümseyişi ve insan sıcaklığı idi. En zor zamanlarda bile bu gülümseyişin eksilmediğini gördüm. Ekmeği yenir, suyu içilir bir insan gördüm sonraları.
Başka yazılarımda da ifade ettim. En rahat, en huzurlu yazılarımı Memleket için yazdım. Zamanı geldi, arkadaşlarımı eleştirdiğim de oldu ama hep olgunlukla karşılandı. Bu beş yılda çok önemli şeyler yaptı Memleket. Bundan sonra da gelişerek yayın hayatını sürdüreceğine inanıyorum.
Bütün okurlarıma geçmiş olsun diyorum. Biraz panikledik ama ucuz atlattık depremi. Umarım bir daha yaşamayız böylesi günleri. Perşembe gecesini, Cuma gündüzünü ve Cuma gece saat 24.00’e kadar Şems parkında geçirdik. Çocuklar çok korkmuşlardı. Onları içeri sokamadık. Zamanını parkta geçirenlerin büyük çoğunluğu garibanlardı. Esmer vatandaşlarımızdı. Bir yetkilinin, Karatay belde emininin kısa bir süre uğrayıp bu vatandaşlarımıza bir geçmiş olsun demelerini boşuna bekledim.
Bu şehirde yaşadığım düş kırıklıklarından biri bu. Bir diğeri ise bu şehrinde satılıklar listesine girdiğini görmek oldu. Ağababaları bu memleketi babalar gibi satıyorlar ya buradakiler niye satmasın?
Bu şehri seviyorum ama artık bu şehirde yaşamayı içime sindiremiyorum. Bunun nedenini sıradan okuyucularım anlar ama Mevlana Kültür Merkezi’nin önünü Hilton’a satanlar anlayamaz. Bu şehre bu kötülüğü yapmaya hangi bedel yöneltti sizi beyler.
Bu şehre nasıl kıydınız? Ovanın yüzünde başka yer mi yoktu Hilton’a verecek?
Elbette gelecekte bunun hesabını soran birileri çıkar.
Memleket’e uzun bir ömür diliyorum ve başta Adem Alemdar olmak üzere gazetede emeği geçen bütün arkadaşları yürekten kutluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum