Meliha Özdöğer İle Söyleşi…

Meliha Özdöğer İle Söyleşi…

​Kadın mı daha güçlüdür, erkek mi şeklindeki feminist tartışmalara girmeyi hiç sevmem değerli okuyucum.

Yeri gelir kadının güçlü olması gerekir, yeri gelir erkeğin. Ama şunu da göz ardı etmemek gerekir ki kadın annedir, kadın sığınaktır. Bu iki tanım o kadar güçlüdür ki içini binlerce sayfalık anlatım ile, yazı ile doldurabilirsiniz. Meliha Özdöğer… O yeni bebek sahibi;bebeğiyle ilk ayından beri işinin başında . O hem bir anne, hem bir çalışan. Buyurunuz hikayesine…

image001-069.jpg

 

1977 Seydişehir/ Konya doğumluyum. Lise 2’ye kadar orada okudum. Babam Etibank’tan emekli olunca Konya’ya taşındık ve liseye burada devam ettim.

Babamın işi yüzünden biz oradaydık.Kimsemiz yoktu. Bütün eş, dost, akraba buradaydı.Burada liseyi bitirdim. Liseyi bitirir bitirmez de evlendim.

-Biraz hızlı olmamış mı bu.(Gülüşmeler). Özel değilse anlatabilir misin?

Hiç sorma.Lise sona giderken bir arkadaşım tanıştırdı beni eşimle. Tanıştık, o gün konuştuk ve direk annesini gönderdi beni istemeye.Ailem izin vermese de direttik ve evlendik.

Şimdi 3 erkek evladım var. Biri İbrahim 20, diğeri ömer 16 ve bu yakışıklım da Yiğit, 7 aylık. Ha bir de Ethem(eşi) var. Onu hiç sorma.(Gülüşmeler) Aslında 4 taneler yani.

-Ortancayla küçük arasında epeyce yaş farkı var. Hayatınızı nasıl etkiledi bu durum?

Rahatlığa alışmıştık, ama şimdi her şeyi Yiğit’e göre ayarlıyoruz.

16 yıl sonra Yiğit gelince eskisi gibi kapıyı kapatıp çıkamıyorum evden. Şimdi her an onu düşünmek zorundayım. Havalar soğuk her yere gidilmiyor. Ama çok seviyorsun. Başka hiçbir şeyin önemi olmuyor. 18 yaşımda evlendim. 20 yaşımdaydım anne olduğumda . Küçüktüm yani. Anneliğin ne olduğunu tam anlayamıyorsun o sıralarda. Ama bundayken aklım başımda, anneliği daha güzel tadıyorum. Ve uzun aradan sonra yeniden anne olmayı herkese tavsiye ediyorum. O zamanlar imkanlar çok kısıtlı, hiçbir şey isteyemiyorsun. Hamile elbisesi dahi yok.Bunda (Yiğit’i gösteriyor.) 40 yaşında hamileydim ve kolay geçti. Her istediğimi yedim, içtim, hiç çekinmedim. Bu açıdan en hoşuma giden hamileliğim bu oldu diyebilirim.

-Evde bu kadar erkek birarada,sıkıntı olmuyor mu?

Biri ergenliği yeni atlattı, diğeri henüz ergenlikte.  Sorunlar oluyor evde tabii.Çocuk yetiştirmede (eskiden yoktu tabii böyle şeyler) şimdi Yiğit için internetten bakıyorum. Diğerleri için psikologa gidiyorum. Evde 4 erkek inan ki Allah bana yardım etsin yani,inanki çok çok zor ama.

-Bugüne kadar “Keşke” dediğin bir şey oldu mu hayatında?

Okumadığım için çok pişmanım. Liseyi bitirdim. Üniversite sınavına evlenmeden girmiştim ama  hemen evlendim bu arada ve puanım yettiği halde okutmadı eşim. Polis olmak bizim zamanımızda şimdikinden daha kolaydı. Ethem izin vermedi, göndermedi. Sitem ettiğim çok olur konuda.Şimdi evin polisi oldum diyorum kendime.

Aldığım en büyük risk ailemi karşıma alarak evlenmemdi aslında. Çünkü yaş olarak çok küçüktüm.  Diğeri de kantin işletmeye karar vermemdi. Ama  annemler şu an damatlarını çok severler. Kantin işlerinde de hem annem hem de babam bana yardım da ederler.

-Çocuklarınla ilişkileriniz nasıldır?

Çocuklarımla hep ben ilgilenirim ve onlara iyi baktığımı da düşünüyorum.  Onlarla sadece ben ilgilenirim. Hepsi anne, anne; hiç baba diyeni yok. Herşeylerine ben koşturuyorum.Ve hayatta asla vazgeçemem onlardan.

Huzurlu olmak benim için çok önemli. Herşeyden vazgeçerim ama çocuklarımdan asla. Allah göstermesin asla, hele şu Yiğit’im iyi ki doğmuş diyorum. Para, pul, her şey oluyor. Ama onlar farklı. İyi ki doğmuş Yiğit diyorum, yeri çok ayrı.

image003-043.jpg

 

-Kendinde beğenmediğin bir huyun var mı?

En kötü huyum inatçılıktır. Eşim de “İyisin, hoşsun ama çok çok inatsın” der. Bu inadım her konuda geçerli. Ben bir şey dersem o illaki olacak, o da inatçı aslında . O yüzden birbirimize gireriz bazen. Ama sonuçta mutluyuz  ve akşam yemeğine sofraya herkes halinden memnun bir vaziyette oturur. Kendi yağımızda bu şekilde kavrulup gideriz. Huyuma gidilirse problem yok yani.

-Hayattan beklentilerin nelerdir ya da var mıdır?

Bizim evimiz yok,yıllardır kiranın içinde oturuyoruz. Çabam da onun için ve çalışıyorum işte.

İnatçıyımdır ve de çok azimli. Karar verdiğim şeyi mutlaka yaparım. Şimdi üniversite sınavına gireceğim desem, girer kazanır ve okurum.Evimi alıp, ibrahim’im askere gidip gelse .. Onu bir eversem rahatlayacağım.

Çocuklarımın iyi bir yerlere gelmesini çok istiyorum.  Ben çok beklentili değilim evlatlarım konusunda . Erkek çocukları sonuçta, kız çocuğu gibi olmaz. Siz okuyun yeter, derim.

Her şeyden  kolayca mutlu olabilirim.Bir kitap, bir çiçek hediyesi yeterlidir.

-O zaman aklıma şu soru geldi. Bu güne kadar aldığın en hoş hediye ne oldu?

En güzel hediye, dur bir düşüneyim… Evet hatırladım. Bir gün kantinde çok yorulmuştum. Aşağı in, yukarı çık. Eve çok yorgun gitmiştim. Yemek yoktu, acıkmıştım da çok. Eşim evde bana pirinç pilavı pişirmiş. Lapa da olsa çok çok güzeldi ve çok sevinmiştim.( Gülüşmeler.)

image005-022.jpg

 

-Çalışma hayatına nasıl başladın?

5 yıl öncesine kadar eşim toptan su dağıtıcısıydı. 2 erkek çocuğu, para yetişmiyor.  Çalıştığı esnaflar para ödemiyor. Ben de çalışacağım dedim. Eşimin yönlendirmesiyle arkadaşlarından birinin kantininde 1 yıl çalıştım. Sonra kendim kantin açmaya karar verdim. İhaleye girdim, kazandım. Sözleşmemi yaptım.  Okullarla yıllık sözleşme imzalanır, okul beğenirse devam eder.Bu arada eşim bana çok destek oldu. Mal siparişleri, gelen malları indirme,taşıma işlerinde.  Ama eşim kalp krizi geçirdikten sonra  şu anda hemen her şeyi ben idare ediyorum.

-Oldukça hareketli bir yapın var.

 Aktif hatta hiperaktif birisiyim ben. Yerimde duramam. Hamileyken , doğum yaptığım güne kadar da çalıştım.Ama seviyorum iş yapmayı.

-Bir günün nasıl geçer, anlatabilir misin?

Sabah 6.15 te kalkarım,hemen giyinip bir taraftan da evi toparlarım. Çocukları kaldırırım. Eşim aşağı inip arabayı ısıtırken ben de Yiğit’i giydiririm. Yengem ve elemanın çalıştığı diğer kantine uğrarız önce. Eksik gedik var mı bakarım.

Eve dönünce hemen yemeği koyuyorum öncelikle.Hepsi yetişkin adam, yemek istiyorlar. Sonra Yiğit’in de karnını doyurup,uyutuyorum. Evi topluyorum. En geç saat on buçuk gibi yatmam lazım, dinlenebilmek için. Bu arada vakit bulursam da çamaşır atıyorum, çamaşır katlıyorum.

Kadın olmak çok zor. Ütüsüydü, çamaşırıydı,buşaşığı,yemeği. Yardım bekliyorum oğlanlardan ama bi sofra hazırlarken bile her şeyi  tek tek tarif etmek gerekiyor, en iyisi kendim hazırlarım diyorum.

-Boş vaktin, kendine ayırdığın bir vaktin yok o zaman?

Boş vakitlerimde radyo dinlerim. Oturup da televizyon izlemeye zaten vakit yok. Ama Yiğit sayesinde girip çıkarken bazen çizgi film izlemek zorunda kalıyorum.Kitap okumayı çok seviyorum. Aldığım kitabi hemen bitirmezsem  rüyalarımda görürüm. O yüzden geceleri gözlerim iyice acıyana kadar okumayı devam ettiririm. Ahmet Günbay Yıldız’ı çok severim. En kalın kitaplarını bile 2-3 gün içinde bitiririm. Sesli kitap okumayı daha çok severim. Hamileyken oğlum da dinlemiş oldu tüm okuduklarımı.

-Kantinde farklı ürünler yapma şansınız oluyor mu?

Çocukların çoğu kahvaltısız geliyorlar. Anneleri hazırlamıyor.. Bir de çok erkenden kalkıp bisikletle, motosiklete uzak mahalle ve köylerden gelen çocuklar var.

Paketli ürünler satıyoruz kantinde ama çocuklar daha iyi doysunlar diye kendim fırında patates yapıyorum. Bu daha doyurucu ve sağlıklı oluyor. Hem çocukların da hoşuna gidiyor. Kantinde en çok tavuk döner, kakaolu süt, ayran satışı oluyor. Eğer bakanlık kola satışını yasaklamasaydı emin ol burada en çok satılan şey o olurdu.

Diyorlar ki seneye çikolata, bisküvi de yasaklanacak. Ama çocuk burda bulamadığını gidip bakkaldan alıp getirecek zaten. Ne satacağız o zaman biz. Ekmek yemek istemeyen, sadece bisküvi isteyen çocuklar var, onlar ne olacak. Ya da sınav öncesi çikolata yemek isteyen çocuklar ne olacak.

-İşinde de belirli bir çalışma düzeni takip ediyorsundur, değil mi?

Çalışma düzenimiz “ Bir al, bir öde “ şeklindedir. Hiçbir ürün pazarlamacısını eli boş göndermeyiz. Ama şartlar şimdi daha da ağırlaştı. Eskiden 60 gün vadeli çalışırdık, bu 30 gün vadeye indi. Şu son dolar artışlarıyla da 15 güne kadar düştü. Çünkü insanlar kolayca batıp çıkabiliyorlar.

-İşinde seni sıkıntıya sokan durumlar da vardır muhakkak?

Çocukların dağınık olması, sıraya girmeyi bile hala öğrenememiş olmaları , içeri dalmaları beni deli eder. 2 kasam var burada. İzin vermediğim halde satış işine karışan çocuklar var. Bir çocuğa döner vermek için arkamı dönüyorum , geri döndüğümde bir bakıyorum kasada benim adıma para alan ,para üstü veren çocuklar oluyor.

Parayı  yüzüme doğru atarak veren, efelik yapan çocuklar olur arada sırada. “ Oğlum, baksana bir. Ben senin suratına çay ya da ekmek fırlatıyor muyum, al o paranı doğru düzgün ver bana. Ben senin  zenginliğini bilmem. Sen bu parayı bu şekilde ananın, babanın suratına fırlatabilir misin “ derim. Çok fazla karşılaşıyorum bu durumla. Evde ana-babalarına yapamadıkları eziyeti burda bana yapmaya çalışanlar olur her gün. Niye?..Bburada parasıyla hizmet alıyormuş,efendim.

-Zor iş değil mi, hele de lise çağındaki çocuklarla?

Okulda çocukların biraz düşünceli olmaları lazım. Zaten kısacık teneffüs var. Çocuk yarım yamalak sıraya girer, sırası gelir ne istiyorsun derim. Artık bekler de bekler. “Oğlum söylesene istediğini millet bekliyor” derim. Karar vermedim ki der. Sanki her gün değişik şeyler satılıyor burada.

Kantine psikolojisi bozulanlar da gelir. Öğretmeniyle tartışmıştır, müdürden azar işitmiştir. Olur öyle olaylar. Lise burası.

Bir de parası var gibi, yok gibi tam bilemediğim çocuklar olur.  Kimisi “En ucuz ne var” diye sorar. Aç olduğu halde ucuz diye soda ister ya da en küçük 1 liralık bisküviden.  Öylelerini elimden geldikçe kendimden doyurmaya çalışırım. Ama önce sigara filan mı içiyor diye de anlamaya çalışırım. Çünkü annesi, babası günlük 10 lira harçlık verir ama çocuk yine aç, niye? O paraya habersiz sigara alır, eve gitmeden içer bitirir, okulda da ac acına dolaşır. Kimi veliler bunun farkında bile değiller. Arkasını aramaları lazım bence çocuklarının.

- Çalışıyor olmanın iyi yönleri de vardır, değil mi?

Çalışmamla birlikte kendime güvenim çok arttı benim. Evde kalırken temizlik hastasıydım. Her gün cam siler,perde  yıkardım. Engel olamazdım bu halime. Şimdi çok daha rahatım. Hayat cam silmeden, perde yıkamadan da güzel olabiliyormuş.

Para var artık elimde. Buradan günlük harçlığımı cebime alırım çıkarken. Kendimin ve çocuklarımın eksiklerini alırım. Mesela geçen gün çok beğendiğim bir uyku tulumunu kendi zevkime göre aldım Yiğit’e. Kendimi, eskiye göre çok güçlü hissediyorum. Kimse olmasa da yanımda ayaklarımın üzerinde durabilirim artık diyorum. SSK’m da var.

-Ama Yiğit’le hiç de kolay değil çalışmak, değil mi?

Kışın zor oluyor tabi. Ama Yiğit okulun maskotu oldu. Onu çok seviyorlar. Müdür bey arayıp soruyor “Yiğit nasıl,iyi mi” diye. O da burada büyüyüp gidiyor. Annesinden daha önce iş hayatına başlamış oluyor.

Abilerine sürekli tembih ediyorum. “ Bana bir şey olursa eğer , Yiğit’e iyi bakacaksınız yoksa hakkımı helal etmem” diyorum.

image007-013.jpg

 

-Çalışmak zorunda olup da buna cesaret edemeyen kadınlara söylemek istediğin bir şey var mı?

Ben kendimi çok başarılı hissediyorum.

 Kadın ilk başta ben yaparım, bu işi başarırım demeli. Ay ben bunu yapamam,edemem diye çıt kırıldım olursa o iş olmaz. Ben 18 yaşımda hiçbir şey bilmezken bu noktaya geldim.

Maddi sıkıntılar zorlar beni arada sırada. Ben bu dünyaya durmadan çalışmak için mi geldim diye söylenirim arada sırada. Ama yılmam hiç. Değerli hissederim kendimi.  Sürekli tartışırım zihnimde. Motive ederim kendimi.

Hayatımda 2 büyük karar ve değişiklik kantin işletmem ve Yiğit’tir, benim için.image009-009.jpg

Son olarak ilave etmek istediğin bir şeyler var mıdır, Meliha’cığım?

Eşim su işine başladığında işten çıkarttıkları bir dönem olmuştu ve biz 1 yıl boyuca hem işsiz hem de parasız kalmıştık.

Para el kiridir benim için ama diğer taraftan da güçtür. Huzur olmazsa paranın hiç kıymeti yoktur ama huzur olası için de para lazımdır.

Hayatta en çok kıtlık ve savaştan korkarım. Özellikle Suriyelilerin yaşadıklarını gördükten sonra, bizde de böyle olur mu diye düşünürüm.

Okulla ilgili de;

Okulun elektriğini, suyunu ödemek ağır geliyor tabi. Aylık kira ödüyorum buraya . Bir de onları ödüyorum. Satış yapsan da yapmasan da o kirayı okul aile birliği ne ödemek zorundasın. 2 ay üst üste ödemezsen sözleşmeyi feshederler.

Ha bir de Okul kantinleri okulun dışında olmalı bence.  Yemek, yağ kokusu tüm okul binasına yayılıyor bu şekilde içerde olduğunda. Okul binası daha ilk yapılırken bunu düşünmeleri gerekir.

Ve en son olarak da;

Beni  çalışmam için yol gösteren, iş hayatıyla tanıştıran ve destek olan eşime, annem ve babama da çok teşekkür ediyorum.

image011-009.jpg