Medya formatında fetvalar

Ramazan ayı bereket ayıdır. İnananlar günahlardan kaçınır, sevap işlerler, mümkün olduğunca ibadetle meşgul olurlar.

Diğer yandan medya için de Ramazan ayı “bekeret”lidir.

Pek çok polemik daha ilk günden ekranlara, sayfalara taşınır.

Birkaç “medya düşkünü”  hoca, kanal kanal gezerek “abuk sabuk” sorulara yine aynı şekilde abuk sabuk cevaplar verirler.

Birileri müzik eşliğinde ezan okumaya kalkar, birileri vereceği iftar yemeğini gazetelerde boy boy reklam eder.

Bu yılda geçen yıllardan farklı değildi, yine ramazanda tartışılacak çok şey ortaya koydu bizim medya.

Evet Ramazan ayının ilk bombası Diva’nın ekrandaki duasıydı.

Bülent Ersoy, star tv’de yayınlanan bir yarışma programında iftarını iki saat geç açmış. Buraya kadar her şey normal.

Asıl bundan sonrası ilginç.

Duasını yaparken dekolteliymiş Diva.

Soru: Dekolteli dua yapılır mı?

Aklım erdiğince ben fetva makamı değilim ama, dinen bırakın dekolteyi, kimi ziynet yerlerini göstermek bile günah.

Siz bana “geçin o ziynet yerlerini, artık plajda oruçlu oruçlu bikinili kızlara bakmak, orucu bozar mı suali soruluyor bu ülkede haberin var mı?” Diyebilirsiniz haklı olarak.

Evet haklısınız bu suallere bakınca, yakında neyin günah, neyin sevap olduğunu anlamakta zorlanacağız.

Çünkü bir zamanlar, biz televizyon seyrederken, müzik dinlerken bizi uyaran, “televizyon seyretmek günah”, “müzik dinlemek günah” diyen, bu nedenle de evlerinde televizyon, teyp bulundurmayan  kimi muhafazakar çevreler, cemaatler, dev televizyon kanalları, radyolar kurdular, hem de diğer tv kanallarına şarkıcı türkücü programlarına rahmet okutacak şekilde ..

Bu tv kanallarının sünnete uygun sakal bırakmış sunucuları, spikerleri başka kanallarda, gazetelerde boy gösterip, büyükelçi kızlarıyla,  kendi literatürlerinde nikaha uygun olmayan, ama medyada makbul olan  “ilişkileri”nin reklamını yapmaya başladılar.  

Dahası, ağır rujlu, rapci tesettür kıyafetli kızlar girdi dünyamıza.

Sami Yusuf  konserinde birbirini ezen, marka giymiş tesettürlü kızlar…

Hatta, tesettür ve G- string bile tartışıldı bu çevrelerde.

İşin daha da ilginci “Göğüs çatalı”ndan bahisle tesettürlü yazarlar röportajlar verdiler..

O yüzden neyin günah, neyin sevap olduğu meselesi gerçekten karışık, gelinen son noktada.

Tamam, sizi bu kısa hatırlatmalarla  daha fazla boğmadan, mesajımızın gerekli yerlere gittiğini düşünerek sadede geliyor ve sorunun cevabına geçiyorum.

Hocaların en beyazı Zekeriya Hoca bu soruya, “her şekilde dua yapılır, yatarak, oturarak, kıyafete kılığa bakılmaksızın dua edilir” demiş.

Hoca da bütün bu yukarıda bahesttiğim şeylerden sonra kendi açısından haklı olabilir.

Hatta biraz daha hoca’dan yana olup, “ Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız.”  Hadisi şerifini öne sürerek bunu söylemiş diyebiliriz.  

Ancak yapılan pek çok yanlışın içinde doğru olanları öne çıkararak, bizim yanlışları görmemizi engelleyen bir tavır sergiliyor her zaman.

Beyaz Hoca, mesela Bülent Ersoy’un dekolteli kıyafetinin  günah olup  olmadığı üzerinde durmuyor hiç.

Tehlikeli sularda gezmiyor hoca.

Dinin bir de günah boyutu var, ondan bahsetmiyor.

Bahsederse formatın dışına çıkar, o da biliyor.

Evet, medyadaki fetvalar da program formatına uymak durumundadır.

Sadece Zekeriya Hoca değil tabii ki program formatı gereği fetva verenler.

Sadece o göze batıyor.

Kulak zarımızı patlatacak şekilde bağıra bağıra konuşarak oruçlu oruçlu bize fessupanallah  çektiren Ali Rıza Demircan, İsmail Nacar, ve eski milletvekili sosyete  ilahiyatçısı Yaşar Nuri Öztürk ilk aklıma geliverenler…

Daha Memişleri, Şenay Düdekleri saymıyorum..

Bu isimleri duyunca siz de irkildiniz değil mi?

Evet, fetvadan ziyade; kavga, kaos, gürültü, göğüs, bacak akla geliveriyor bu isimler anılınca…

Bu nedenle diyorum ki, Ramazan boyunca medyada yer alan dini tartışmalara format gereğidir diyerek hiç  itibar  etmeyin ve elinize iyi birkaç ilmihal kitabı alın.

Kafanızdaki soruları orada cevaplayın.

Ya da medyadaki bu  tartışmaların ışığında yolunuzu aydınlatın, karar sizin.

Önceki ve Sonraki Yazılar