MAZLUMDER yeniden yargılama istiyor

MAZLUMDER yeniden yargılama istiyor

MAZLUMDER Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Derviş Argun 28 Şubat Postmodern darbesinin Türkiye'ye neler kaybettirdiğini Memleket'e anlattı. "Bir dönemin gençliğinin milli ve manevi duruşu ezilerek bir nesil yok edilmek istendi" dedi

MAZLUMDER Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Derviş Argun 28 Şubat Postmodern darbesinin Türkiye'ye neler kaybettirdiğini Memleket'e anlattı. "Bir dönemin gençliğinin milli ve manevi duruşu ezilerek bir nesil yok edilmek istendi." diyen Argun 'darbelere karşı duruş refleksi de birbirinin devamı olması gerektiğini de hatırlattı.

28-subat-nedir-28-subat-ne-gunu-28-subat-1997-ne-oldu-28-subat-kararlari-neler--1519800163.png

“Postmodern darbe” olarak nitelendirilen 28 Şubat 1997’deki MGK toplantısının üzerinden 21 yıl geçti. Rejim tartışmaları, Sincan’daki “Kudüs Gecesi”, tankların yürütülmesi ve “Demokrasiye balans ayarı yaptık” sözleriyle zihinlere kazınan bu süreç, Türkiye tarihinde karanlık bir sayfa olarak yerini aldı. Derviş Argun, “Biz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sayesinde bazı haklara kavuştuk, bu konuda vefalıyız. Ancak bazı mağduriyetlerimiz de devam ediyor ki bunları da yeniden dile getirerek mağduriyetleri tamamen gidererek 28 Şubat'ın izlerini silmeliyiz" dedi.

 

TOPLUMUN DİNİ DİNAMİKLERİ YOK EDİLMEK İSTENDİ

'28 Şubat’ın bizden neler götürdüğünü görebilmemiz için neler istediğine bakmamız lazım' diyen MAZLUMDER MYK üyesi ve gazetemizin de yazarı olan Derviş Argun, "9 saatlik Milli Güvenlik Kurulu toplantısında 28 Şubat’ı yapan darbeciler bu milletten neler istediler ve neleri aldılar? Bu toplantıda ve 54. Hükümete dayatılan maddelere baktığımız zaman toplumun dininin ve sosyal dinamizminin istendiğini ve toplumun ırktan, ideolojiden öte bir kucaklaşma şekline dönüşmüş sosyal yapısının istendiğini görüyoruz. Yine, halkın insanlarının ekonomik hayata egemen olmasına engel olunması gerektiğinin istendiğini görüyoruz. Süreç içerisinde bunların adım adım hassasiyetle uygulandığına da şahitlik ettik. Bu uygulama şu an bu toplumda yaşayan herkesin de şahitlik ettiği gibi 2003 yılına kadar aralıksız devam etti. Kur’an kurslarına yaş sınırı ve yasaklama getirilerek, üniversite ve liselerde başörtüsü yasaklanarak, tarikatlar üzerinden toplumun dini dinamikleri yok edilerek, imam hatipler üzerinden bu milletin gençliğinin milli ve manevi duruşu ezilerek bir nesil yok edilmek istendi. Ve bu alınan kararlar neticesindeki 8 yıllık kesintisiz eğitimle de kısmen başarılmış oldu. Yani bugün 1997 ile 2003 yılları arasındaki yaş kuşağı bu ülkenin tatması gereken nimetlerinden istifade edemeden dönemlerini geçirmiş oldular. Tüm bunlar 28 Şubat’çıların ne kadar ceberut, ne kadar katı ve ne kadar aşağılayıcı bir tutum sergilediğini ispat ediyor. Eğer üniversitede başörtülü öğrenciler olursa bilimin geriye gideceğini, eğer askeriyede namaz kılan biri olursa güvenliğin zafiyete uğrayacağını, eğer mecliste başörtülü milletvekili olursa meclisin işleyiş biçiminin şeriatın gelmesine hizmet edecek bir düzeye taşınacağını iddia ettiler. Günümüzde 2018 Şubat ayında başı kapalı öğrenciler, rektörler, milletvekilleri görebilmek mümkün iken, kızlarımız başörtüsü ile orduya girebiliyor. Memurlar, askerler özgürce namaz kılıyor. Ve Türkiye geçmişle kıyaslanmayacak kadar tüm alanlarda tüm dünyayı geride bırakacak şekilde ilerlemeye devam ediyor." ifadesini kullandı.

28577510_10210517116954616_3114892213238011915_n.jpg

MAĞDURİYETLER SÜRÜYOR

Bugün hala 28 Şubat mağduriyetlerin giderilmesi konusunda aşama kaydedilirken bazı alanlarda mağduriyetlerin devam ettiğini de söyleyen Argun, "28 Şubat’ın hasarlarının telafi edildiği alanlar ve tüm yoğunluğuyla yaşandığı alanlar var. Mesela 28 Şubat sürecinde hukuk mekanizmasının nasıl işlendiğini hepimiz biliyoruz. Andıçlarla hizaya getirilen yargı sınıfı, 28 Şubat’ta sayısız kararlara imza attı ve bu sayısız kararlar neticesinde üzerinden 21 yıl geçmiş olmasına rağmen 600 adet İslamcı, müslüman insan 28 Şubat’ın "3 Ali hukuku"yla mahkûm edildi ve 21 yıldır cezaevlerinde yatıyorlar. Biz bu konuyla ilgili kanaatimizi ortaya koyduk ve af talebimiz olmadan yeniden yargılama istedik. Bu 600 kişiden çoğu legal olan dergileri dağıtmaktan, başörtülü kızlarımıza sahip çıkmaktan, müslümanlığa yapılan hakaretlere karşı eyleme dönüşmeyen bir muhalefet geliştirmekten dolayı alındılar, anayasal düzeni devirmekten suçlandılar, "3 Ali hukuku"yla yargılandılar ve mahkûm edildiler. Bunun düzeltilmesi gerekiyor. Çünkü 28 Şubat sürecinde halkın kendilerine dönük bu darbe girişimine karşı ortaya koyduğu bu performansta bir kaldırım taşı dahi yer değiştirmiş değil. Hükümetten bu konu hakkında yeniden yargılama talep ediyoruz." şeklinde konuştu.

TEYAKKUZDA OLMAMIZ LAZIM

28 Şubat gibi hain girişimlere karşı bu milletin teyakkuzda olduğunu da ifade eden Derviş Argun, "Nasıl darbeler birbirlerinin devamıysa darbelere karşı duruş refleksi de birbirinin devamı olmalıdır. Yani bu yönüyle 15 Temmuz gecesini incelememizde de fayda var. 15 Temmuz 2015 tarihinde halkın ortaya koyduğu refleks, sosyal bilincin halkta hangi düzeyde olduğunu gösteren en büyük delildir. 15 Temmuz gecesi 780 bin metrekarede yani Türkiye’nin neredeyse tamamında halk meydanlardaydı, üzerlerine kurşunlar sıkılıyordu. Biz ne 15 Temmuz gecesi, ne onu devam ettiren 29 günlük meydan duruşumuzda halktan cevaben tek bir taşkınlık olduğunu görmedik. Halk kendisi şehit oldu ama eğer varsa belindeki silaha el atmadı. Bu sosyal bilinci beslememiz ve o gün sokaklarda bu sosyal bilinci yaşatan gençlerimizin farkına varmamız gerekiyor." dedi.

M. Ali Elmacı-Memleket