Maklube yiyenlerle yemeyenler hiç bir olur mu?

Cenabı Hak, Zümer Suresi'nde “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” der. Kesinlikle bir olmaz! Maklube yiyenlerle yemeyenler de bir olmuyor! Ancak şöyle bir parantez açmamız da gerekiyor...

Bu haşhaşiler zaman içerisinde biz dahil milyonlarca kişiyi maklube sofrasına oturttular, afiyetle zehirleyip gözümüzü boyadılar. Tüpçü daha çok tüp satma hevesiyle, kuruyemişçi ekstra müşteri kazanmak gayesiyle, bakkal, manav zengin olma hayaliyle, Mobilyacı yeni şubeler açmak arzusuyla bu alçak ağa takıldı. İş adamları bilmedikleri ülkelere mal satarken bunların yardımını gördü ve paraları verdi. Verdikçe büyüdü, büyüdükçe verdi, sonuçta itikadı bozuluncaya kadar inandı, güvendi bu alçaklara...

Başlıktaki tezimizi şu şekilde yumuşatalım öyleyse; Her paralelci mutlaka maklube yemiştir, ama her maklube yiyen paralelci olmamıştır.

Biz de bir vakitler binlerce üyesi olan AKTİSAD derneğinin yöneticileri tarafından gazeteci sıfatımızla davetlerine icabet etmiş ve maklubeyi ilk kez orada görmüştük. Malzemelerini de belki öğrenci evlerindekilere göre fazlaca koymuşlardı, iştahla yedik...

Bir daha da görmek nasip olmadı, ama biliyorum ki kokoreç gibi bu garip yemeğin de müptelaları vardır ve halen bi yerlerde yeniyordur...

Çocukluğundan bu yana tanıdığım ve aslında aileden Milli Görüşçü olmasına rağmen Paralel mütevellilerinde itibar gördüğü veya adam yerine konduğu ya da işini büyütmesine vesile olunduğu ve yahut adına ne derseniz deyin bir maksatla bu tezgaha girmiş, maklubenin envai çeşidine kaşık sallamış bir dostum, daha dersane tartışmaları çıktığı zamanlarda bunalmaya, o zamanki başbakanımız Sayın Erdoğan'a edilen laflara bozulmaya başladığında oturmuştuk. O vakitler ben ona ve onun gibi olanlara 'ticari nurcu' diyordum. Yani dozunu artırsan da haşhaşın etkileyemeyeceği, ancak örümcek ağı gibi ticarete hakim olmalarından dolayı boyun eğen ve onlardanmış gibi görünenler. Bu arkadaşım yine bir maklube sofrasında abi diye bilinen haşhaşiye, "bize bir izah edin gayri şu olup biteni. Biz neye inanacağız! Daha düne kadar iyi dediğinize bugün kötü diyorsunuz" dediğinde, "sen zaten hiç bir zaman bizden olmadın, Milli Görüşçüler hep böyle..." diye başlayan uzun bir cümleden sonra canım maklubeyi yarıda bırakıp orayı ve o zamanki adıyla cemaati tamamen kafasından silivermişti...

Şimdilerde Allah'a şükrediyor, "ne masallarla avutmuşlar yıllarca bizi, ama erken gördük köpek yüzlerini" diyerek.

Alex Fenerbahçe'den giderse nice olur takımın hali diye karalar yakan taraftarın hali gibi mütevelliden atılınca ne hale düşer ticaretimiz diye korkular içinde terleyen nice tanıdıklarımız da kurtuldular bu namussuz çarktan, ancak kimisi erken görüp şükür namazına dururken kimisi de darbe girişimiyle ancak uyanabildiler...

Hâlâ uyanamayanlara diyecek bir söz bulamıyorum doğrusu. Bunlardan birisi de benim yakın bir akrabam. Kendisi çok uzun yıllar bu çetenin işlerine koşturmuş, tabir yerindeyse ömrünü bu şerefsiz yapıya adamış birisiydi. Görüşmelerimizde bize hep bir gün onların neler yapacağını göreceğimizi söyler pis pis sırıtırdı. Şimdi hapishanede gün sayıyor kendisi. Allah evvela haşhaşilikten sonra da hapishaneden kurtarsın inşallah onu ve onun gibi olanları. Nihayetinde toplumsal bir yaradır ve neticeleri uzun yıllar önümüze çıkacaktır...

Bu arada söylemeyi unutacaktık az daha, bu zamana kadar maklube yemediyseniz boş verin yemeyin, bişey kaybetmezsiniz. Gelin ben size tirit ısmarlayayım, hem ondan daha güzel hem de bize ait bir yemek...

Sistemde hata var!

Bir kurumda çalışıyorsunuz ve idarecilerinizin kuşkulu hareketlerine, sakıncalı icraatlerine bozuluyor, bişeyler yapmanız gerektiğine inanıyorsunuz. Önce etrafınıza bakıyor, kimi kime şikayet edeceğim yahu, deyip bir zaman daha bekliyorsunuz, ancak ruhunuz daralıyor ve en tepeye şikayet edeyim deyip rahatlıyorsunuz...

Alıyorsunuz kalemi kağıdı elinize ve başlıyorsunuz içinizden geçenleri çiziktirmeye. Yazdıklarınızı en tepedekiler veya onların en güvendikleri okursa; araştırlır, bişeyler düzelebilir, yanlış adamlar önemli makamları işgal ediyorsa değiştirilir belki diye...

Bir zaman sonra idarecileriniz sizi çağırıyor ve bizi Ankara'ya şikayet etmişsiniz deyiveriyor! Sonrası malum...

Sakıncalı personel oldunuz mu bittiniz! Sizin oradan gitmeniz için elinden geleni yapan, olmadık kumpaslar kuran birileri oluveriyorlar düne kadar yüzünüze gülenler.

Bir tanıdığım, amirini Cumhurbaşkanına şikayet ediyor, hem de güvendiği başka biri vasıtasıyla elden yoluyor mektubu, ama evrak yolda mahremiyetini kaybedip orta malı oluyor. Bu evrağın namusunu kirletenler evrağın içeriğinden çok kimin yazdığıyla ilgileniyorlar! Kim yazdıysa yazmış, yazılanların doğruluğunu araştır be kardeşim...

Tabi yazının içeriğiyle ilgilenmek, yazıyı kaleme alanla aynı endişeleri paylaşmaktır. Maalesef iyice inandım artık, geçenlerde bir Cumhuriyet Savcısının evrak göndermek için sağlam bir polis bulamıyorum derken nasıl bir savaşın içerisinde olduğumuza...

Bu yazıyı Cumhurbaşkanımızın 'sağlam' danışmanlarından birisi okursa eğer lütfen Reis'e durumu anlatsın, yolların temizlenmesini istediğimizi de söylesinler de insanlar gibi evrakların da namusu korunsun. Şikayet mekanizması düzgün çalışmıyorsa, kimsenin kimseyi şikayet etmesini istemesinler. Önce sistem düzeltilsin vesselam...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum