Madenci babasının kara lastiği

Madenci babasının kara lastiği yenilenince hepimiz mutlu! olduk. Her ne kadar lastiği kimin aldığı tartışma konusu ise de bir önemi yok. İster köyün imamı alsın ister ilin valisi. Lastik geldi ya. Artık o baba tüm dertlerini unutur. Kaybettiği oğlunun acısını unutturan bu jest!in kimin tarafından olduğunun da bir önemi yok. Her kim yapmışsa büyük bir soruna el atmış ve tüm Türkiye insanlığını bu vebalden kurtarmıştır. Çünkü bu maden köylüsünün lastiği eskiyince ona yine lastik almak lazım. Fazlası onu bozar. Bu, meseleye kamu tarafından bakılınca da böyle o kamunun kamuoyu tarafından bakılınca da böyle.

Kimse bu maden köylüsüne neden yine lastik ayakkabı gönderildi diye sormuyor. Kim gönderdi diye soruyor. Çünkü onun lastik ayakkabı ile dolaşmasında tam bir uzlaşma var.

Yukarıdaki satırları ironi olsun diye yazmadım. Ama itiraf etmeliyim böylesi bir acıyı kendi süfli arzuları için kullanan bir sosyolojinin içinde olmaktan dolayı da tedirginim. Yaşadığımız hayatın bizi bu kadar acımasız kıldığına, ağlamakta zorlanan gözlerimizin artık çalışamaz hale gelmiş kalbimizle herhangi bir rabıtasının kalmadığına inanmak istemiyorum. İnsanlara acısını bile yaşayacak kadar zaman tanımıyoruz. Oğlunu, damadını ve yeğenini içeride kaybetmiş bir maden köylüsü anne ile kocasını ve kardeşini yerin bilmem kaç metre altına gömmüş gelin hanımdan menfaat devşirmeye çalışıyoruz.

Kimimiz onlar üzerinden hükümetin bu konulara ne denli duyarlı olduğunu ispat etmeye çalışırken bir diğer kimimiz ise bu olay üzerinden hükümetle hesaplaşma müptezelliği yaşıyor. Her ikisi de iğrenç, her ikisi de yok edici. Birisi toplumsal sorumluluğumuzu yok ederken, öbürü duyarlılığımızı en çirkin şekliyle çalışamaz hale getiriyor.

Bu kabil olayların hemen akabinde “sorumlular cezalandırılacak” beylik sözünü duymuşsunuzdur. Oysa sorumlu kim sorusu çoğu zaman askıda kalan yahut yanlış cevaplandırılan bir sorudur. Sorumluların sorumluyu aradığı bir olayda, gerçek suçluyu bulabilmek neredeyse imkânsızdır. Suç ve cezanın orantısızlığı ya da cezada şahıs konusunun isabetsizliği bu şüpheli yaklaşımdan dolayıdır.

Yeni Türkiye iddiası önemli bir iddiadır. Aynı zamanda, eğer çaba sarf edilirse zemini de olan bir iddiadır. Eski Türkiye’nin ceberut ve hak tanımaz yüzüyle tanışmayan kalmamıştır. Bu anlamda içi dolu dolu olan proje hem kabul görür hem de destek alır. Ama bu projenin hayata geçirilmesi, yediden yetmişe tüm kamu gücünün aynı noktaya omuz atmasıyla mümkündür.

Oysa gördüğümüz fotoğraf çok daha farklıdır. Ankara ile yerel unsurlar birbirlerinden çok farklı dalgalara kulaç atmaktadır. Hem kaygılar açısından hem gelecek perspektifi açısından kıyas kabul etmeyen bir farklılık var. Yerel yapılardaki kişisel istikbal arayışı ve ucuz ayak oyunları maalesef ufkun daralmasına ve büyük iddianın zarar görmesine sebep olmaktadır. Zamanını ve enerjisini bir sonraki seçim maratonunun flu rengini netleştirmeye adayanların, büyük iddiaya hizmet etmesi mümkün değildir.

O sebepledir ki hem Ak Parti’nin hem de Yeni Türkiye iddiası sahiplerinin yerel yapıları bu basit anafordan çekip çıkarması lazım. Birlikte yol yürüyeceği dava arkadaşlarını seçerken bir taraftan daha bir rafine davranmalı öbür yandan da daha bir objektif duruş sergilemelidir. Sesi çok çıkanın, hizmeti, birikimi ve azmi bol olana galip geldiği bir sistem, sonuçları itibariyle koşmaya çalışanlara çelme takan devleştirilmiş cüceler meydana getirmektedir.

Maden köylüsü de, yerin altında kalan madenci babası da başını devlete yaslamak istediğinde Ankara’dan enerji bakanının ya da başbakanın gelmesini beklememeli. Yaşadığı bölgenin devlet ve hükümet adına rozet taşıyan temsilcileri, onun hem acısına hem de sevincine ortak olmayı bilmeli.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.