Leasing Sektörü İşlem Hacminin 5 Yılda 2 Kat Büyümesi Bekleniyor

Leasing Sektörü İşlem Hacminin 5 Yılda 2 Kat Büyümesi Bekleniyor

Deloitte raporuna göre, Türkiye’de 2013’ten itibaren yeniden bir ivme yakalayan leasing sektörünün işlem hacminin 2014 ile 2018 arasında yaklaşık 2 kat büyüyerek 33 milyar liraya ulaşması öngörülüyor

İSTANBUL (AA) - Türkiye’de 2013’ten itibaren yeniden bir ivme yakalayan leasing sektörünün işlem hacminin 2014'ün başı ile 2018 arasında yaklaşık 2 kat büyüyerek 33 milyar liraya ulaşması bekleniyor.

Deloitte, leasing sektöründeki gelişmeleri değerlendirdiği ve sektörün gelişimi için politika önerileri sunduğu “Leasing Sektörü: Sürdürülebilir Büyüme Yolunda Adımlar” raporunu yayımladı.

Verilere göre, küresel leasing sektörü 2013 yılında 884 milyar dolar büyüklüğe ulaştı. Pazarda ilk üçü sırasıyla 335,1 milyar dolar işlem hacmi ile Kuzey Amerika, 333,6 milyar dolar işlem hacmi ile Avrupa ve Çin’in etkisiyle 177,3 milyar dolar işlem hacmi ile Asya oluşturuyor. Türkiye ise 2014 yılı itibarıyla yaklaşık 7,6 milyar dolar işlem hacmine sahip durumda bulunuyor.

Leasing işlem hacminin milli gelire oranına bakıldığında, 2013 yılında Türkiye 0,63 penetrasyon oranı ile dünyadaki ilk 50 ülke sıralamasında 41. sırada geliyor ve sektörün mevcut potansiyelinin altında olduğu görülüyor.

Leasing piyasasındaki "operasyonel leasing" ve "sat-geri kirala" gibi ürünlerle çeşitliliğin ancak son dönemlerde artmasının, bu oranın Türkiye’de yüksek olmamasında etkili faktörlerden biri olduğu ifade ediliyor. 

Raporda ayrıca leasingin şirketler tarafından çoğunlukla KDV avantajından yararlanmak için kullanılan bir finansal enstrüman olarak algılanması, sektörün gelişmesi için gerekli altyapının tam anlamıyla oluşmamış olması, özel sektörde bankalara ve krediye erişimi sınırlı, mali yapısı zayıf görülen şirketlerin leasing yoluna gittiği yönündeki algı, bankaların küresel kriz sonrası dönemde KOBİ bankacılığına yönelmesi ve Türkiye’deki şirketlerin “mülkiyet sahipliği” konusuna yaklaşımlarının da leasing sektörünün gelişmesi önündeki engellerden olduğu belirtiliyor.

Türkiye’de şu anda 31 şirketin yaklaşık 50 bin müşteriye yaklaşık 1.500 çalışanla hizmet verdiği leasing sektöründe büyüklük olarak ilk 10 şirketin tamamını banka iştiraki oluşturması bankacılık ve leasing faaliyetlerinin diğer ülkelere oranla daha paralel yürümesine yol açıyor. Raporda, 2007 yılından önce kredi piyasalarındaki büyümeye paralel bir ivme yakalayan leasing sektörünün küresel kriz sonrasında vergi düzenlemelerinin de etkisiyle aynı başarıyı tekrarlayamadığı belirtiliyor.

Türkiye’de leasing sektörünün daha geniş bir işlem hacmine ulaşmasının özellikle büyüme potansiyeli yüksek KOBİ’ler ve rekabet gücü yüksek sektörler üzerinde olumlu bir etki yaratacağı aktarılıyor. Makine ve ekipman alanındaki leasing faaliyetleri ile bu alandaki toplam yatırımlar arasında uzun dönemli ve pozitif bir dengenin olduğunu, leasing faaliyetlerinde yüzde 1’lik bir artışın toplam makine ve ekipman yatırımlarını yüzde 0,3 artıracağını gösteriyor. 

Dünyada leasingi en çok tercih eden sektörler incelendiğinde imalat, tarım, kamu, madencilik, inşaat, sağlık hizmetleri gibi geniş bir yelpazede faaliyet gösteren bir şirket portföyüyle karşılaşılıyor. Türkiye’de ise inşaat sektörü ve gayrimenkul Türkiye’deki leasing faaliyetlerinin yarısını oluşturuyor.

Leasing sektörünün katkısının inşaat gibi ekonomik konjonktürle beraber hareket eden sektörlerle sınırlı kalmaması ve sürdürülebilir büyüme için stratejik önem taşıyan sektörlerde de kullanılması, finansmana erişimin ve sermaye yatırımlarının zorlaşmasının beklendiği 2015 ve sonrası için de önem taşıyor. Özellikle yapısal reformların detaylandırılması ve sektörel bakış açılarının değişeceği aşamada leasing sektörünün kendisini yeniden konumlaması ihtiyacı oluşacaktır.

2013’ten itibaren bir ivme yakalayan leasing sektörünün, işlem hacminin 2014'ün başından itibaren 5 yıllık sürede yaklaşık 2 kat büyüyerek 33 milyar liraya çıkması ve aynı dönemde yaklaşık 64 milyar liralık bir aktif büyüklüğe ulaşması bekleniyor. Ayrıca net kira alacakları bakımından da yaklaşık 41 milyar liralık bir büyüklük öngörülüyor.

Raporda ayrıca 2015-2018 arasında sınırlı bir ekonomik büyüme performansı yakalanacağı böylece sektörün yıllık ortalama (nominal) büyüme hızının yüzde 20’nin biraz altında olacağı, özellikle makine-teçhizat ve taşınmaz mallarda işlem hacminin 2014-2018 arasında yaklaşık 2 katına çıkacağı vurgulanıyor. 

Son dönemde vergi oranlarındaki düzenlemeler başta olmak üzere sektörün başarılı bir büyüme ivmesi yakalaması için de önemli adımlar atıldığını aktaran rapora göre, sektörün sürdürülebilir bir büyümeye ulaşması için derin bir ikinci el piyasasının oluşturulması ile operasyonel leasingin geliştirilmesi, sektördeki bilgi ve veri akışının iyileştirilmesi, sektörde uzmanlaşmış nitelikli işgücünün yetiştirilmesi, uluslararası makine/ekipman üreticileriyle distribütörlük anlaşmalarının kurularak leasing ağının geliştirilmesi, bürokratik katılıkların azaltılması, ‘Captive leasing’ uygulamalarının devletin de destek olacağı mekanizmalarla özendirilmesi, şirketler tarafında leasing faaliyetlerinin sağlayacağı avantajlara yönelik bilgilendirme çalışmalarının yapılması gerekiyor. 

 

- "Öz kaynakları kısıtlı şirketlerin krediye erişimi zorlaşabilir"

 

Açıklamada görüşlerine yer verilen Deloitte Türkiye Finansal Hizmetler Sektörü Lideri Hasan Kılıç, 2015 yılı ve sonrasında küresel ölçekte beklenen parasal sıkılaşma ve gelişmekte olan ülkelere fon girişinin yavaşlamasının beklenmesinin başta öz kaynakları kısıtlı şirketlerin krediye erişimini zorlaştırabileceğini belirterek, şunları kaydetti:

"Leasing sektörünün daha geniş bir işlem hacmine ulaşması ölçek ve sektör farkı gözetmeksizin şirketlerin sermaye yatırımlarına destek vererek katkı sağlayacaktır. Mevcutta potansiyelinin altında olan leasing sektörünün geliştirilmesi için leasing konusunda başarılı ülkelerde olduğu gibi canlı ve gelişmiş bir sektör için hem satıcılar hem de kiracılar açısından sektörün cazibesinin artırılması, özellikle özendirilmesi istenen sektörlerde captive leasing uygulamalarına yönelik teşvik programları oluşturulması etkili olabilir. Böylelikle leasing yoluyla da satışlarını artırabileceğini gören üretici firmaların ülkeye yatırım yapmaları sağlanabilir. Sektörün gelişebilme potansiyeli olan bir alanı da operasyonel leasing. Bu açıdan, özellikle operasyonel leasing’in kullanıldığı durumlarda etkin bir ikinci el piyasasının oluşması önem taşımaktadır.”

Deloitte Türkiye Finansal Hizmetlerden sorumlu Vergi Direktörü Gündoğan Durak ise Leasing işlemlerinin vergilendirilmesine yönelik teşviklerin şirketlerin leasinge olan taleplerinde temel belirleyiciler arasında yer aldığını aktararak, "2008-2011 yıllarında yapılan değişikliklerle bazı kiralama işlemlerinde yüzde 1 KDV oranının 2007 öncesinde olduğu gibi yeniden getirilmesi sektörü canlandıran bir gelişme olmuştur. Yine taşınmaz sat-geri kiralamalarına sağlanan vergi istisnaları, 2013 yılından itibaren taşınmaz kiralamalarında bir artış meydana getirmiştir" değerlendirmesinde bulundu.

Durak, yine de sat-geri kirala işlemlerine sağlanan vergisel avantajların esasen bugün itibarıyla istenilen seviyede olmayıp yapılacak ilave değişiklikler neticesinde bu alandaki ivmelenmenin hızlanacağını belirterek, "Ayrıca farklı sektörlerde de leasingin teşvik edilmesini sağlayacak şekilde yüzde 1 KDV’ye tabi olan makine ve ekipman listesinin genişletilmesi ve leasing şirketlerine mali kolaylık sağlayacak ve işlem maliyetlerini azaltacak politikaların hayata geçirilmesi sektörün gelişimini daha da olumlu etkileyecektir” ifadelerini kullandı.

Kaynak:Haber Kaynağı