Lâdikli Ahmet Hüdâî merhamet abidesiydi

Lâdikli Ahmet Hüdâî merhamet abidesiydi

Konya Aydınlar Ocağı’nda Lâdikli Ahmet Hüdâî Hazretlerinin hayatını hatıralar eşliğinde anlatan Lâdikli Ahmet Ağa’nın torunu Mehmet Elma, “Dedem merhamet abidesiydi” dedi.

 

Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, “Vefatının 50. Yılında Lâdikli Ahmet Hüdâî Hazretleri” yâd edildi.Lâdikli Ahmet Hüdâî Hazretleri’nin torunu ve “Lâdikli Ahmet Hüdâî Hayatı ve Divânı” adlı kitabın derlemesini yapan Mehmet Elma, sohbetine “Erenler ve evliyalar sarayının sultanlarından Lâdikli Ahmet Hüdâî Hazretleri ümmi (okuma yazması olmayan), lâkin maneviyatta ilim, irfan, hikmet ehli, vera sahibi. Aşk ve muhabbet deryasında kaynayan Üveysi Veli, bizzat Hızır aleyhisselam tarafından irşâd edilen Üveysi Veli, eşsiz kerametlerin sahibi Rical-i Gayb erenlerinden (işlerine, güçlerine akıl sır ermeyen) Allah dostlarından biri” diyerek başladı.

Hüdai’nin yazdığı “Bir üstaddan okumadım, yol nedir erkân nedir/ İlm-i zahir okumadım, kalpteki bürhan nedir/ Ey beni yaradan Hüdam, cümle bilgi sendedir/ Dertliler geldi kapuna, hem dermanı sendedir” dizelerini okuyan Mehmet Elma, “Tasavvuf tarihinde Üveysilik dendiği zaman şu dört zümre akla gelmektedir. Bir, Peygamber Efendimiz aleyhisselatı vesselamın ruhaniyetinden nasip alanlar. İki, Veysel Karânî hazretlerinin ruhaniyetinden feyz alanlar. Üç, bir kutbun, bir şeyhin ruhaniyetinden feyz alanlar. Dört, bizzat Hızır aleyhisselam tarafından irşâd edilenler. Lâdikli Ahmet Hüdai hazretleri gibi” dedi.

lâdikli-ahmet-hudâî-merhamet--(3).jpg

DEDEM BEŞ CEPHEDE SAVAŞTI

Ahmet Hüdai hazretlerinin Konya’nın Lâdik beldesinde 1888’de doğduğunu ve aslen Buhara kökenli Yusuflar sülalesinden Molla Mustafa’nın torunu olduğunu ifade eden Elma,  şunları dile getirdi: “Hüdai hazretlerinin I. Cihan Harbi’nde Sina Cephesinde tanıştığı söyleniyor. Babası Mehmet Efendi üç evladını birden vatan için, bayrak için, din için, iman için, mukaddesat için, Allah rızası için ya şehid olun ya gazi dua ve tembihatlarıyla cepheye gönderir. Nenem anlatıyor. Nenem ve dedem haladayı çocukları. Memleketin o günkü içerinde bulunduğu duruma dayım o kadar çok üzülüyordu ki, sürekli ağlıyor ve “Allahım! Vatanımızı düşman çizmesiyle çiğnetme. Allahım! Memleketimizi kâfirin eline bırakma” diye sürekli ağlayarak dua ediyordu. Ve o kadar çok ağladı o kadar çok ağladı ki iki gözünü birden kaybetti. İki gözü birden kör olan Mehmet dedem yine ağlayarak dua etmeye devam etti, diyor. Ahmet Hüdai hazretleri önce Balkan Savaşlarına katılmış. Sonra Birinci Cihan Harbi patlak vermiş. Romanya, Çanakkale, Sina Cephesi. Sonra Kurtuluş Savaşına katılmış. Daha sonra da memleketi Lâdik’e gelmiş yerleşmiştir.”

lâdikli-ahmet-hudâî-merhamet--(4).jpg

AHMED HÜDAİ HIZIR’LA TANIŞIYOR

Ahmet Hüdai hazretlerinin de içerisinde bulunduğu seferi kuvvetlerin 4 Şubat 1914’de, Mısır’ı işgal eden İngiliz kuvvetlerine karşı Cemal Paşa komutasında düzenlenen Kanal Harekâtında bütün birliğin, makinalı tüfekle taranarak yok edildiğini ve kendisinin de yaralanarak çöle düştüğünü anlatan Elma, şu ifadelere yer verdi: “Ahmet Hüdai hazretleri Hızır aleyhisselam ile Sina Çölünde tanışıyor. Hızır aleyhisselam Hüdai hazretlerine beyaz bir at üzerinde nur yüzlü bir zâd olarak görünüyor ve “Esselamü Aleyküm ya Ahmet. Yaralandın mı gel yanıma diyor. Ve aleykümselam. Yaralıyım, kalkamıyorum dedim.  Geldi, atından indi. Benim şehit arkadaşlarımı üzerimden bir bir çekti. Sonra beni kaldırdı kıyıya çekti. Çok susamıştım. Atının terkisindeki matarayı aldı ve bana uzattı. O vefa elinden içtiğim aşk ve hayat bahşeden o suyu kana kana içtikten sonra bana ne olduysa ondan sonra oldu, diyor. Hızır’a; bir daha görüşebilir miyiz? diye soruyor. Hızır aleyhisselam da; Ahmet, Allah rızası için yaşarsan görüşürüz, diyor.”

Elma, dedesi Ahmet Hüdai hazretlerinin Çanakkale savaşında, yüzlerce sene önce ölen Allah dostu Kilitbahirli Kaşıkçı Dede’nin himmetlerinden de bahsederek daha çok dedesinin kerametlerini anlattı ve şiirlerini okudu. Dedesinin kabri Konya’da olan Türkistanlı Nesimî ile nasıl tanıştığını da dile getiren Elma, dedesiyle ilgili hatırasını da şu sözlerle dil getirdi:

“Dedem hayatta hiç ses çıkartarak gülmedi. Dedem devamlı tebessüm ederdi. Çok misafirperverdi. Hiç kimseye yüzünü ekşittiğini görmedim. Dedem merhamet abidesiydi. Namaza o kadar çok önem verirdi ki. Namaz kılmayan birine ettiğiniz dua, beyhudedir” derdi.

KUR’AN OKUNURKEN HARFLER SECDE EDER

Benim çocukluğumda, odamızda, akşam yemeklerinden sonra Kur’an-ı Kerim okunurdu. Yemekten sonra dedem bana; “Evladım bir Kur’an-ı Kerim oku” derdi. Kur’an bilmez, Arapça, Türkçe bilmeyen, okuma yazması olmayan dedem, ben Kur’an-ı Kerim okurken arada bir bana “Evladım orayı bir daha tekrar ediver, bir daha oku” der, ben tekrar ettiğimde, sehven kata yaptığımı fark ederdim. Kur’an bilmeyen dedem benim yanlışımı nasıl biliyordu? Bunu merak eder ve nenemden, dedeme sormasını istediğimde şu cevabı almıştım: “Yahu hatun, Kur’an-ı Kerim okunurken, bütün harfler secde ederler, yanlış okunan harf ayakta kalır da ben o ayetin yanlış okunduğunu oradan biliyorum ve tekrarlattırıyorum. Yoksa ben Kur’an-ı Kerim’i okumayı nereden bileyim.”

İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen sohbetten sonra katılımcılara “Lâdikli Ahmet Hüdâî Hayatı ve Divânı” adlı kitap hediye edildi ve topluca hatıra fotoğrafı çektirildi.

Etiketler :