Kuruluşundan Bugüne Ak Parti Sempozyumu

Kuruluşundan Bugüne Ak Parti Sempozyumu

Kuruluşundan bugüne AK Parti Sempozyumunda konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Bugün dış politikamızın ana felsefesi girişimci ve insancıl...

Kuruluşundan bugüne AK Parti Sempozyumunda konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Bugün dış politikamızın ana felsefesi girişimci ve insancıl olmak" dedi.

Sempozyumda bir konuşma yapan Çavuşoğlu, "Cumhurbaşkanımız partiyi kurarken hiçbir şey eskisi gibi olmayacak demişti. Hiçbir şey artık eskisi olmayacak demek her şeyi geride bırakıp, 79 yılda Türkiye'de birçok kenarı kenara atmak değil. Ciddi bir değişim dönüşüm ihtiyacı da ortadaydı ve dış politikada bu açık net bir şekilde görülüyordu. Önce masada olan ve yarım kalan konuları tamamlamak için yoğun bir dış politika izledik. İlk defa Türkiye'nin önünde Avrupa Birliği üyeliği için ciddi bir fırsat vardı ve bu fırsatın heba edilmemesi gerekiyordu. 17 Aralık 2004'te müzakere için tarih aldık ve 3 Ekim 2005'te de müzakereler başladı. Müzakereler başladı ama ondan sonra gerçek engeller önümüze çıkarıldı. O süreçte Avrupa Birliği hayali istediğimiz noktada gitmedi ama en azından o süreçte Türkiye'de iki yeni reform süreci başladı ve o reformlar esasen tüm dünyada da sessiz devrimler olarak nitelendirildi" ifadelerini kullandı.

"Öncelikli konuşları ele alırken dış politikalarda bir de o güne kadar 16 yıl öncesine kadar ihmal ettiğimiz bölgeler var" diyen Çavuşoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:

'Bizim dış politikamızın önceliklerinden biri de daha ilk günden itibaren o ihmal edilen bölgelere doğru açılımlar yapılması oldu. İslam dünyası, Ortadoğu, Orta Asya, Balkanlar, Afrika, Latin Amerika, Japonya ve Kore'yle de doğru düzgün ilişkimizin olmadığı, Endonezya ve Malezya'yla sadece kardeşlik duygularımızın olduğu, Asya Pasifik bölgesi ve tüm bu bölgelere ulaşabilmek için çok yönlü bir dış politika izlemeye başladık. Bu bazıları tarafından eksen kayması olarak nitelendirildi. Oysa bu adımlarla biz tam anlamıyla Türk dış politikasında bir eksen yaptık. 360 derece anlayışla tüm dünyaya ulaşmaya başladık. Tabii ki ikili ilişkilerimizin iyi olduğu gibi olmadığı ülkeler de var. Önceliğimiz tüm ülkelerle ikili ilişkilerimizi geliştirmek oldu. Şimdiki Suriye rejimiyle 8 yıl öncesine ilişkilerimiz mükemmeldi fakat biz iktidara gelmeden önce çok kötüydü. Tüm komşular başta olmak üzere herkesle ilişkileri güçlendirmek, var olan ilişkileri bir üst eviyeye çıkarmak amacıyla çok sayıda ikili ilişkilerimizi stratejik seviyeye, yüksek düzeyde stratejik iş birliği konseyi gibi mekanizmalar oluşturarak daha da üst seviyeye taşıdık. Biz dünyada tüm uluslararası örgütlerde statü elde edebilmek için çok çaba sarf ettik. Tabii ki bazı kısıtlamalar nedeniyle her örgüte tam üye olamazsın, kuralları vardır ama üyelik yoksa ortak üyelik gözlemci statüsü ya da diyalog ortalığı ile birçok üyelik statüleri var. Afrika'nın 3 stratejik ortağından birisi olduk. Latin Amerika bölgelerindeki örgütlerde statülerimiz var. BM Genel Kurulu toplantılarına katılırdık. BM'nin Türkiye'de bazı ofisleri var ama bizim üstlendiğimiz bir sorumluluk yoktu. Bugünkü hepimizin rahatsız olduğu takımları gördük yani ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibi takımların semptomlarını gördük. Savaşlar olmasa da bölgesel çatışmalar iç savaş var ve birçok çatışmalar var. Dolayısıyla barış için arabuluculuk mekanizmasını oluşturarak Finlandiya ile eş başkanlığı üstlendik. Balkanlar'da ve Kafkasya'da da istikrarsızlık var. Dolayısıyla buralarda istikrarı güçlendirmek bizim için de önemli. Hemen güçlü mekanizmalarımızı devreye soktuk. Bizim ekonomik gücümüz olmadığı için geçmişte yurt dışındaki vatandaşlarımızı nasıl daha iyiye götürebilirizi düşünme imkanı olmadı. Ama bizim dış politikamızın önceliklerinden bir tanesi de yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza, akraba topluluklarımıza Türkiye'deki vatandaşlarımıza ne yapıyorsak daha iyisini de onlara yapmak. Bunda da çok başarılı olduk. Soydaşlarımız yaşadıkları ülkelerde ihtiyaç duydukları her alanda ciddi destekler verdik. Bir de ecdadımızın bıraktığı eserlerin yıkılmaya başlandığını gözlemledik ve onların yeniden mimarı ve inşası da bizim dış politikamızın önceliklerinden bir tanesi oldu. Bugün gerek Balkanlarda, Ortadoğu'da, Orta Asya'da her yerde çok sayıda ecdadımızın emanet bıraktığı eseri onardık. Onları yaşatıyoruz."

"Bugün dış politikamızın ana felsefesi girişimci ve insancıl olmak"

Bölgesel örgütlerle varlığımızı güçlendirdiğimiz gibi artık ekonomik ilişkilerde de çok önemli projelerde varlığımızı güçlendirdik. Diğer taraftan Türkiye'nin her zaman askeri gücü bilinir. Ama yumuşak güç dediğimiz bir ülkeye, millete saygıyı artıracak adımları için diplomatik misyonlarımızla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Biz gerçekten sahada da güçlü olmak durumundayız. Masada mücadele gücümüzü ve yumuşak gücümüzü tüm dünyaya göstermeye başladık. Özellikle insani yardımlarda dünyada şu anda birinci sıradayız. Kalkınma yardımlarıyla, istihdam oluşturucu ve eğitim gibi birçok alanlarda desteklediğimiz kalkınma projeleriyle Türkiye dünyanın her yerinde var olmaya başladı. Sadece büyükelçiliklerimizle bu yumuşak yüzümüzü göstermemiz mümkün değil. Bugün dış politikamızın ana felsefesi girişimci ve insancıl olmak. Bu dış politikayı başarıyla uygulamak için Cumhurbaşkanımızın başkanlığında kurum ve kuruluşlarla, bakanlıklarımızla yoğun bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

Kaynak:Haber Kaynağı