Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

Kur’ân okumak farz mı sünnet mi?

Kur’ân okumak farz mı sünnet mi?

İslam’a göre, söylem olsun eylem olsun müslümanın tüm davranışları değerlendirilir ve hepsinin bir adı vardır. Efâl-i Mükellefîn başlığında formülize edilen bu değerlendirmeye göre mümin sekiz maddeye göre yaşar. Bunlardan beşi yapılmaya değer olan şeylerdir ve şunlardır: Farz, vacib, sünnet, müstehab, mubah. Üçü ise terk edilmeye değer şeylerdir ve şunlardır: Haram, mekruh ve müfsit.

Müslüman, gücü nisbetinde bunlardan ilk beşini yapmaya, son üçünden de kaçınmaya gayret eder. Yani bir şeyin vacib yahut sünnet olması, onun terk edilmeye değil; yapılmaya layık olduğunu gösterir. Onun için gerçek mümin, büyük olsun küçük olsun yapılması gerekenleri yapmaya, terk edilmesi gerekenlerden de kaçınmaya gayret eder. Hem bazen hüküm olarak farz olmayan bir şey, yapıldığı birileri için hayati bir öneme sahip bir şey olabilir. Sözgelimi zengin bir kimse için zekat farzdır, fıtır sadakası vaciptir; bunların dışında o kişinin yapacağı hayır hasenatın hükmü farz ve vacibin dışındadır. Ancık nafile olarak bir hayır yapan kimsenin yaptığı hayır, ihtiyaç sahibi nezdinde hayati öneme sahip olabilir. Öte yandan nafileler, Mizan’da hesap görülürken farz ve vaciplerin eksiklerini dolduracaktır. Aslında dünyada da nafileler farzlara götürür; mekruh ve müfsit olan şeylerden haramlara sürükler. Bir de ilim adamlarımız arasında hüküm olarak ihtilaflı olan şeyler vardır. Sözgelimi kurban kesmek bazı ilim adamlarımıza göre vacip iken, bazılarına göre sünnettir.

Bu girişten sonra halkımız arasında yaygın olan Kur’ân okumak sünnettir, dinlemek farz cümlesini tahkik edelim. Evet, bu cümle, okunan ve dinlenen Kur’ân’ı hüküm olarak değerlendirme açısından doğru bir cümledir. Yani bir mecliste Kur’ân okunuyor ve dinleniyorsa bu okuyan için sünnet, dinleyen için farz hükmündedir. Bu hüküm tıpkı selam vermek sünnet, almak ise vaciptir hükmüne benzer. Buradan nasıl olsa selam vermek sünnettir, vermesek de olur sonucu çıkmaz. Aynı şekilde Kur’ân okumak sünnettir, okumasak da olur sonucu asla çıkmaz. Şöyle ki:

Bir kere namazın farzlarından biri kıraattir. Kıraat, namaz sahih olacak kadar Kur’ân’dan bir şeyler okumaktır. Bu farziyetin yerine gelebilmesi için Kur’ân’da kâfi miktarda ayet yahut sure okumak gerekir. Hanefî mezhebine göre, namazda Fatiha suresini okumak ise vaciptir. Dolayısıyla genel olarak namazda Kur’ân okumak farzdır.

Kur’ân müminin hayat düsturudur. Elbette onu okuyacak, anlayacak ve gereklerini yerine getirecektir. Dolayısıyla Kur’ân okumak sünnettir, dinlemek farzdır cümlesi bizi, nasıl olsa okumak sünnet diyerek Kur’ân okumayı hafife almaya ve hatta terk etmeye götürmemelidir. Nitekim Kur’ân’da onlarca ayet onu okumayı emreder bize. Bu emirlerin çoğu peygamberimize hitaben gelir. Elbette ona gelen emirler, onun şahsında hepimizedir. Şimdi bu emirlerden bir kısmını görelim:

Yaratan Rabbinin adıyla oku! (96/1)

Sana vahyettiğimizi okuman için, seni de onlardan önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik. (13/30)

Kuran'ı, insanlara ağır ağır okuman için, bölüm bölüm indirdik ve onu gerektikçe indirdik. (17/106)

De ki: «Ben, yalnız her şeyin sahibi olan ve bu kutlu kılınmış şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Müslümanlardan olmakla ve Kuran okumakla emrolundum.» (27/91-92)

O halde bizler, ilk emri oku olan, okuma emirleri ile dopdolu olan Hayat Kitabımızı çokça okumalıyız. Müslümanlığı test etme, yenileme ve yenilenme adına onu okumalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum