Konya-Ermenek yolu

Konya-Ermenek yolu

Zeki Oğuz bir hafta sonunda gezdiği Ermenek taraflarını kaleme aldı.


“Sürünün önünde sürmeli koçlar,
Hep akranım kızlar sallasın saçlar,
Zeyve deresine inince göçler,
Göç çekip göçtüğüm yollar ağlasın.

Barcın yaylasının güzel kuşuydum,
Eğri feslilerin fino taşıydım,
Yörük kızlarının deste başıydım,
Seven akranlarım ansın ağlasın.”

Bu dizeler Ermenekli şair Fil Ahmet’in. Anamur’un Gercebahşiş Yörükleri arasında geçen bir dramı anlatır. Şiirin tamamı ve öyküsü Halit Bardakçı’nın “bütün yönleriyle Ermenek” kitabında var. Ne zaman Ermenek sözü geçse, Ermenek tarafına yolum düşse bu şiir ve yaşanılan dram aklıma gelir.
Geçtiğimiz cumartesi ve pazar günleri Ermenek taraflarındaydım. Fotoğraf sanatçısı arkadaşım Hüseyin Ertaş ile birlikte unutulmaz iki gün geçirdik Konya-Mut arasındaki o cennet yolunda. Cennet yolu ifadesini özellikle kullanıyorum çünkü gezginler için en güzel yol güzergâhlarından biridir Konya-Ermenek-Mut güzergâhı. Bu yol üzerindeki kavşak noktası olan Sarıoğlan’dan itibaren adım başı bir güzellik çıkar karşınıza.
Sarıoğlan’da çay molasından sonra ilk durağımız Bolay yaylasıydı. İki hafta önce de başka fotoğrafçı arkadaşlarla bu yayladaydık. O zaman yaylada navruz, çiğdem zamanıydı. Şimdiyse yabani lale ve nergis zamanıydı. Çevredeki dağlar bembeyaz karla örtülüydü. Aslında mart-nisan ayları bu yaylaların en güzel zamanı. Binbir türlü çiçekle donanır yaylalar. Çataklardan kar suları fışkırır. Geçit vermez su olur derelerde.
Sarıveliler yolu ile akşama doğru Ermenek’e ulaştık. Niyetimiz Ermenek çayı üzerindeki Alaköprü yakınlarında çadırlarımızı kurup kamp yapmaktı ama hava bozmuş, yağmur çiselemeye başlamıştı. Mut’a inmeye karar verdik.
Mut-Ermenek arası 84 km. Bu yolun yaklaşık 60 km’si Mut ovasına kadar dimdik dağlardan iniyor. Sağ taraf binlerce metre uçurum. Vadiye kadar yemyeşil ormanlık alanlar uzayıp gidiyor. Sedir, ladin, köknar ormanları. Sol taraf ise yüksek, sarp kayalıklarla kaplı. Gezende barajının masmavi suları görünüyor yukardan. Alaköprünün altında yeni bir baraj daha yapılıyor. Güze doğru bu barajda da su tutulmaya başlanacak ve Alaköprü ile birlikte Ermenek’in altındaki verimli bahçeler, tarım arazileri su altında kalacak.
Mut’ta eğitimci-yazar arkadaşım Nihat Mustal’un konuğu olduk. Sağolsun evinde ağırladı bizi. Nihat hoca üç aylık Çıtlık dergisini yayınlıyor. Çok güzel yerel bir dergi oldu Çıtlık. Bu tür dergileri çok önemsiyorum çünkü yerel kültürü en iyi bu dergiler anlatır.
Ermenek çayı ile asıl Göksu Mut yakınlarında birleşir ve Akdeniz’e ulaşır. Ermenek çayı ne kadar berrak, masmavi akıyorsa Göksu bozbulanık, toprak rengi akıyordu. Sabah Göksu ırmağını takip ederek Mut’a yirmi km uzakta olan Evren köyüne ulaştık. Akşamki soğuk, yağışlı havaya karşılık gerçek bir bahar havası vardı. Tarlaların kenarında allıgelinler, papatyalar boyvermişti. Yıllardır ününü duyduğum ama gidemediğim Ermenek Yerköprüsüne gidiyorduk fotoğraf çeke çeke…

Evren köyünün yakınlarında sola dönen yol Ermenek yerköprüsüne gidiyor. 5-6 km’lik yolun bir tarafı Ermenek çayı, bir tarafı yüksek sarp kayalıklar.
Aslında bu yolculuğumun bir nedeni de Ermenek civarında kışlayan Yörüklerle konuşmak, film ve fotoğraflarını çekmek. Mut’a inerken Yörük İsmail’in geçen yaz uğradığım obasına dönmüştük ama obanın yerinde yeller esiyordu. Ermenek Yerköprüsüne giderken bir koyakta karşımıza çıkıverdi İsmail Bakırcıoğlu’nun çadırı. İsmail ağa çadırın önüne oturmuş güneşliyordu. Geçen yıl eşi bize yufka ikram etmiş, çay kaynatmıştı. Kendisiyle tanışamamıştık. Adımı söyleyince hatırladı. Hemen çay koydurdu eşine. Küçük kızı bayırlarda mallarla ilgileniyordu. Geçen yıl, seni isteyenler de vardır, diye takıldığım büyük kızı çoktan gelin gitmişti Evren köyüne.
İsmail Bakırcıoğlu eskiden Seydişehir taraflarına çıkıyormuş yaylaya. Şimdi develeri satmış. Dokuz çocuktan beşini evermiş, dördü yanındaymış. Birkaç yıldır Ermenek çevresinde kalıyormuş. Nüfustaki kaydı Hatunsaray Deste köyündeymiş. İskân olursa Karaman’ı tercih edecekmiş. Bütün akrabaları Karaman’da imiş…
İsmail’in çadırının az ötesindeki çadır ise akrabası Musa Atar’ınmış. Musa’da artık yaylalara gelmiyor, Ermenek civarında kalıyormuş.
Çaylarımızı içtikten sonra Yerköprüye doğru yola düştük. Gerçekten geçtiğimiz yerler yalancı dünyanın cenneti, dedirtiyordu. Ermenek Yerköprüsü Hadim Yerköprüsü’nün bir eşi ama daha bir vahşi güzelliği var. Gezendi barajından inen sular sarp kayalıkların arasından bir düdene girdikten sonra beş/altı yüz metre aşağıda yeniden günyüzüne çıkıyor. Yukardan ise başka bir kaynaktan gelen sular çağlayan oluşturuyor.
Alaköprü yakınlarında başka obaların olduğunu söylemişti İsmail ağa. Ermenek’e varmadan sola dönüp Ermenek çayına indik. Çayın çevresi göç yoluna düşen obalarla doluydu. Bunların büyük bölümü Yörük pazarına, Barcın yaylasına çıkanlardı. Bu obalar çadır yerine yaylada yaptıkları küçük yayla evlerinde kalıyorlar, ulaşımı traktör ve kamyonetlerle yapıyorlar.
Ramazan Gök ile geçtiğimiz yıllarda bu çevrede tanışmıştık. Yine bir koyakta bulduk obasını. Onlar’da göç yoluna düşmüşler. Zeki emmimiz gelmiş, diyen çıktı çadırdan. Kucaklaştık, hasret giderdik.
Konya-Ermenek yolunun en güzel bölümlerinden biri Başyayla bölümüdür. Dönüşte bu yolu tercih ettik. Başyayla’dan çıkıp Taşeli platosunun düzlüklerine vardığımızda akşam olmak üzereydi. Buradan aldığımız son görüntülerde karla kaplı tepelerdi.


Sizler bu yazıyı okurken ben yine Taşeli platosunun zengin güzelliklerini keşfediyor olacağım. Mavi çadırımı kara bir Yörük çadırının yanına kuracağım.