Kökat “Türkiye İş kazalarında Avrupa’da ilk, Dünya’da üçüncü sıradadır”

Kökat “Türkiye İş kazalarında Avrupa’da ilk, Dünya’da üçüncü sıradadır”

Türk-İş Konya İl Temsilcisi Necati Kökat “Ülkemiz, yaşanan iş kazaları ve sonucunda gerçekleşen ölüm ve maluliyet itibariyle Avrupa’da ilk, Dünyada üçüncü sıradadır.”dedi

İş sağlığı ve güvenliği konusu çalışma hayatının en temel konularından biridir diyen Türk-İş Konya İl Temsilcisi Necati Kökat “ Gelişmiş ülkeler, insana ve çalışana değer vererek ekonomik büyümesini sağlamakta, çalışma hayatını daha insancıl hale getirerek, çalışma koşullarını düzelterek, yaşam kalitesini yükselterek sosyal refahı sağlamaktadır.Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) çalışmaları kapsamında, işçi-işveren hükümet üçlüsü tarafından geliştirilen ve yüksek bir koruma düzeyi içeren standartlardan birisi de iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgilidir.Tüm mesleklerde çalışanların bedensel, ruhsal, sosyal iyilik durumlarını sürdürmek temel amaçtır. İşçilerin çalışma koşullarından kaynaklanan risklerden korunmasını sağlamak, sağlıklarının bozulmasını önlemek, kendilerine uygun işlere yerleştirmek ve işin insana ve insanın işe uyumunu sağlamak öncelikli konulardır.

Ülkemiz, yaşanan iş kazaları ve sonucunda gerçekleşen ölüm ve maluliyet itibariyle Avrupa’da ilk, Dünyada üçüncü sıradadır. Yaşanan iş kazaları ağır ihmalin, emek maliyetini düşük tutarak rekabeti ve karlılığı sağlamanın, eğitimsizliğin, denetimsizliğin ve yaptırım eksikliğinin sonucudur. Ülkemizdeki işyerlerinin ağırlıklı bölümü insana yakışır, elverişli çalışma koşullarına sahip değildir, güvenli ve sağlıklı ortamlardan uzaktır.

ILO’nun iş sağlığı ve güvenliği alanında önemli sözleşme ve tavsiye kararları bulunmaktadır. Ancak Türkiye iş kazalarının ve meslek hastalıklarının en yoğun olduğu inşaat, maden ve tarımsal alanlardaki ILO sözleşmelerini onaylamamıştır. Bu sözleşmeler vakit geçirilmeden onaylanmalı ve gereği yapılmalıdır.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 20 Haziran 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunda işveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü tutulmakta ve yapması gerekenler ayrıntılı olarak yer almaktadır. Ancak bu düzenlemelerin uygulamada karşılığı yoktur. Sendikal örgütlenmenin sınırlı, çalışanların katılımının olmadığı işyerlerinde, çalışma koşullarının denetimi imkânsız hale gelmektedir.

      İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun İş Kanunu dışında müstakil bir kanun olarak düzenleyip, bazı istisnalar dışında, kamu-özel sektörlerindeki tüm çalışanları ve tüm işyerlerini kapsama alması TÜRK-İŞ tarafından olumlu karşılanmıştır. Bununla birlikte;iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin piyasaya bırakılması, kamu kesiminin hizmeti kendisi sağlaması yerine dışarıdan alması,

işyeri hekimlerinin ve iş sağlığı uzmanlarının gerçek anlamda mesleki bağımsızlıklarının olmaması, idari para cezalarının yetersiz oluşu, yürürlük süresinin ötelenmiş oluşu ve sorunlu iş sağlığı ve güvenliği alanlarının yönetmeliklere bırakılmış olması, TÜRK-İŞ’in karşı çıkıp çekince koyduğu hükümlerdir. Sonuç itibariyle, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu toplu olarak değerlendirildiğinde; Avrupa’daki yaklaşımı, anlayışı, ruhu ve içeriği bütüncül biçimde taşıyan bir iş sağlığı ve güvenliği kanunu metninden söz etmek mümkün değildir. Son gelişmeler ışığında konunun sosyal taraflar arasında yeniden müzakeresi ve düzenlenmesi gerekmektedir” dedi.