Kışlakta bir yörük beyi: İBRAHİM YAĞAL

Yeşilovacık, Silifke’ye 40 km. Akdeniz’in kıyısında güzel bir belde. Doğusunda Tisan antik kenti var. Yıllar önce doğal sit alanı ilan edilmiş ama buna uyan yok. Beldenin önüne bir liman yapılmış. Kocaman bir çimento ambarı yapmışlar, gece gündüz bu ambardan kocaman gemiler çimento yüklüyorlar, oradan çıkan çimento tozu da beldenin üzerine yağıyor. Çevrecilerin yıllardır yapılmasına karşı mücadele ettikleri Akkuyu nükleer santrali de Yeşilovacık yakınlarındaki Büyükeceli beldesine yapılıyor. Bu tür yapılanmalar doğayı katlediyormuş, Akdeniz fokları ölüyormuş kimsenin umurunda değil. Yani milletin A…. Sını şey edenler her tarafta bildiklerini okuyorlar.

Göçer yörüklerin bir kısmı bu güzel bölgemizde kışlıyorlar. Bunlardan biri de “Göç Eden Sarıkeçililer Türkmenler Dayanışma ve Kültür Derneği” Başkanı İbrahim Yağal. Yıllardır tanırım onu. Kışın kışlakta, yazın yaylakta konuğu olurum. Yörük kültürünü özümsemiş, o kültür için varını yoğunu ortaya koymuş bir yörük beyi o.

Ocak/şubat ayları arası göçer yörüklerin en sıkıntılı, en zor zamanlarıdır. Oğlakların doğma zamanı olduğu için gece/gündüz ayaktadır oba halkı. Başını kaşıyacak zamanı olmaz insanın. Böyle zor bir zamanda misafir oldum İbrahim Yağal’a. Beldenin tam orta yerinde bir kahve var, yörükler genellikle orda buluşurlar. Ora vardığımda Halil Öksüzoğlu karşıladı. Halil kırkımlarda, çadır dikimlerinde pişirdiği yemekleri doyamadığım göçerlerden biri. Onun çadırı dağın tam tepesinde, ancak traktörle çıkılabiliyor, yine de epeyce bir yolu yürümek gerekiyor. İbrahim ortalarda görünmüyordu, Halil ordaki dostlardan birinin arabası ile beni İbrahim’in çadırının yakınında bir yere bıraktı. Bilerek çadıra kadar varmadım çünkü onun çadırına yakın bir düzlükte kendi çadırımı kuracaktım.

Akşam çadırımı kurmuş, ateş yakmak için kuru dalları toplarken İbrahim geldi. Birkaç keçi dağın öte yüzüne gitmişler günlerdir de orada yayılıyorlarmış, onları tutmaya gitmiş. Kışlakta tahta ve kalaslarla büyükçe bir çadır yapmış orda kalıyorlar, kara çadırı da mutfak olarak kullanıyorlar. Çadırın önüne kurdukları güneş paneli hem çadırı aydınlatıyor, hem televizyonu çalıştırıyor. Çayımız demlenirken sofrayı kuruyor Songül cadım. İbrahim, kusura bakma, telaşeli günlerimiz, pek bir şey hazırlayamamışlar, dese de taze yoğurt cana değiyor.

Çakma bir yörük derneğinin sarıkeçililer adına saçma sapan işlere bulaştığını görünce İbrahim Yağal ve arkadaşları kendi derneklerini kurmuşlar. Şimdi göçer sarıkeçililerin sorunlarını çözmeye çalışıyorlar. İskan olmak isteyenler için Karaman Kisecik’ten yer istemişler devletten. Üretim yapabilmek için uygun buluyorlar o bölgeyi. Zaten Kisecik’te yaşayanların büyük bölümü akrabaları oluyormuş.

Göçerlerin temel sorunlarından biri çocukların eğitimi, çocuklar bir eğitim yılının yarısını yolda yaylada geçiriyorlar. İbrahim, Erdemli ile Bozyazı arasına yapılacak iki ya da üç yatılı bölge okulunun bu sorunu çözebileceğini söylüyor. O çocukların okumasından, okutulmasından yana, kızı Özgül Ermenek’te okuyor, Songül ise lise birde ve çadırda kalıyor, bu yüzden göç başladımı o da aileyle birlikte gitmek zorunda kalıyor.

İbrahim artık göçmek istemeyenleri anlayışla karşılıyor, o yüzden Kisecik yakınlarında bir yurt tutmak için var gücüyle uğraşıyor. Göçerliği sürdürmek isteyenlerin de daha olumlu koşullarda göçmelerini istiyor. Geçmişte orman bakanlığı göçerlere baskı uyguluyordu. Son yıllarda bu yanlışın farkına vardılar, göç yollarının belirlenmesi, yaylakların düzenli kullanımı için çalışma başlattılar. Bu konuda orman bakanlığı ile tarım bakanlığının iş birliği yapmalarının daha verimli sonuçlar vereceğine inanıyorum.

İbrahim Yağal göçerlerin ev sahibi olmalarını, bir yerlerde arsa, mal mülk edinmelerini destekliyor. Babası Gök Memet bu konularda hayli tutucuymuş. Biri ev almaya kalktığında caydırırmış adamı, ne edecen evi yayla seni bekler, diye. Gök Memet genç yaşta bir trafik kazasında vefat etmiş.Ailenin büyükleri kol kanat germişler İbrahim’e.

Beş çocuğu var İbrahim’in,  Özlem ve Öznur evliler. Özgül, Songül ve Rukiye okuyorlar.

Göç yolunda üç ilin, beş ilçenin sınırlarından geçiyor İbrahim Yağal’ın yolu. Silifke Yeşilovacık’tan çıktıktan sonra Mut, Karaman Kazim Karabekir’den sonra Konya Güneysınır’dan Bozkır yakınlarında Tepearası  yaylasına konuyor. Bu yolculuk kırk/kırk beş gün sürüyor.

Yeşilovacık’tan Bozkır yaylalarına kadar konaklama yerleri şöyle, Karaburun, Kaplanbükü, Tekneoluk, Sarnıç Beli, Nuri Köyü, Zeytinin Suyu, Kurt Suyu, Sinek Tepesi, Kuma Çukuru, Bağcağız, Kozlar, Dağ Pazarı, Kavak Özü, Yağlıpınar, Halkalı, Kozlubucak, Buyuntu, Anamas Köyü, (Bu köy Cırıklı yörüklerinden.) Avgan Çimen Yaylası, Gök Gedik, Gümüş Gediği, Çoka, Manastr, Hayrat Beleni, Deve Özü, Afyon Gediği, Akpınar, Ayas, Örenboyalı, Aktaş,Aydınkışla ve Bozkır Tepearası yaylası.

Tepearası’da görüşmek dileğiyle ayrıldım İ. Yağal’ın obasından.


_mg_2418.jpg

_mg_2426.jpg

img_3525.jpg

img_3567.jpg

img_3599-001.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum