Selman S. Akyüz

Selman S. Akyüz

Kendi “düşen” ağlamaz

Düşme hattındaki bir takım böyle oynamamalıydı. Maça çok kötü başladılar. Konyaspor karşısında yapılacak en büyük hatayı, orta saha üstünlüğünü vermekle yaptılar. Karşılarında her maç ortalama 120 km koşan bir takım varken düzensiz ataklarla rakip kaleye gitmeye çalıştılar. Maçı 15 dakika izledikten sonra yanımdaki arkadaşlara “bu Eskişehir gol falan atamaz” dedim.   

Fenerbahçe maçını düşünerek Vukoviç, Mehmet Uslu, Holmen, Meha,  Rangelov, Ömer Ali’yi sahaya sürmeyen Aykut Kocaman’ı iyi analiz etmeyen Samet Aybaba resmen çaresizdi. Bu kadar kadro değişikliğine rağmen pas yüzdesi hiç düşmeyen Torku Konyaspor, Eskişehir’i biraz da üzerine çekince işini daha da kolaylaştırdı. Sürekli geri gelip top alan Bajiç, rakibe önde basan Halil İbrahim, Holmen’in işini de yapan Volkan, sol kanadı delik deşik eden Traore ve Douglas, Eskişehir’i sürekli hataya zorladı.

Bajic’in araya atılan toplardan birinde hem penaltı kazandırması hem de kaleci Boffin’i oyundan attırması, Eskişehir’in cenaze salası gibiydi. ikinci yarı Konyaspor klasik taktiğini uygulamaya devam etti. Sıkı savunmayla 10 kişi kalan rakibinin sinirlerini iyice gerdi. Volkan Fındıklı’nın harika şutunu sadece seyreden Eskişehir savunması kendi sonunu hazırladı. 58’de gelen bu golden sonra maç antrenman havasında geçti. Eskişehir’in son dakikada attığı golün sahadaki futbol açısından hiçbir değeri yoktu. Tabi Selim, bu golden ders çıkarmalı.

Maçtan önce yazmıştım. Keşke Eskişehir gibi güzel bir camianın takımı bu durumda olmasa ve böyle oynamasaydı. Penaltı şanssızlığını kabul ediyorum ama eğer lig üçüncüsü takımı yenip ligde kalma yolunda üç puan almak istiyorsanız daha iyi oynamalısınız. Konyaspor, çok değerli bir üç puan aldı. Kimsenin hakkını yemeden, sonuna kadar iyi oynayarak, hak ederek üç puan aldı.

Eskişehir’e de söylenecek tek söz var artık: “Kendi ‘düşen’ ağlamaz”.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar