Karamollaoğlu, 40 yıllık dava arkadaşı Erbakan'ı anlattı

Karamollaoğlu, 40 yıllık dava arkadaşı Erbakan'ı anlattı

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu:"1996-1997 yıllarında, Erbakan Hocamızı o dönemde hiç anlamayan bir ekiple, ordu ile karşı karşıya kaldık. Anlama gayretinin içine girmediler"- "Azimliydi. Davasından hiçbir zaman taviz vermedi, vazgeçmedi.

ANKARA (AA) - YASEMİN KALYONCUOĞLU - Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, siyasetini "önce ahlak ve maneviyat", üzerine kurarak mücadelesini başlatan, önüne çıkarılan türlü engellere rağmen durmayan, dava arkadaşı, merhum başbakanlardan Necmettin Erbakan için, "1996-1997 yıllarında, Erbakan Hocamızı o dönemde, hiç anlamayan bir ekiple, ordu ile karşı karşıya kaldık. Anlama gayretinin içine girmediler." dedi.

Karamollaoğlu, AA muhabirine, vefatının 7'inci yılında 40 yılı aşkın süre dava arkadaşlığı yaptığı Erbakan'ı anlattı.

Erbakan'ı anlatmanın biraz zor olduğunu belirten Karamollaoğlu, kendisinin öncelikle çok inançlı, çok zeki, başarılı bir ilim adamı olduğunu, siyasetini ahlak ve maneviyat üzerine kurduğunu söyledi.

Karamollaoğlu, Erbakan'ın feraset ve basiret sahibi bir insan ve bir hadisenin arka planını anlayabilecek, o planı yorumlayabilecek vasıfta bir insan olduğunu dile getirdi.

Erbakan'ı, "Hemen görüntüye kapılarak karar veren bir insan değildi. Dirayet sahibi bir insandı. İnandığı prensipleri tatbik etmede, kendisine bir fırsat verildiğinde, iktidara geldiğinde tereddüt etmeyen bir insandı. Bunun için ne zaman iktidara gelmiş olursa olsun, çok hızlı kararlar aldı ve o kararları hemen tatbikata koydu. Bu önemli bir özelliktir." ifadesiyle anlatan Karamollaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Erbakan, kendi fikir, düşünce ve ideallerini yaşatabilmek için iktidarda biraz daha önü açılabilmiş olsaydı, Türkiye bugün bulunduğu noktada olmazdı. İslam ailemi bugün içinde bulunduğumuz noktada olmazdı. Dünya bile bugün kanaatime göre bu durumda olmazdı. Diyaloğa açıktı. Kendisiyle aynı fikri paylaşmayan insanlarla rahatlıkla oturup konuşabilir, müzakere edebilir ve onları da genelde ikna ederdi. Şunu da söylemem lazım, kaba tabirle 'üçkağıtçılığı' hiç bilmeyen bir insandı. Kendi inandığı fikirleri çok net ortaya koyar, karşısındakinin bilgisini ve yaklaşımını dikkate alarak izah ederdi. Bunun için de h esle rahat oturup konuşurdu. Çok nazik bir insandı."

- "Çatışmaları uzlaşmayla çözerdi"

Karamollaoğlu, siyasi hayatı boyunca 5 ayrı parti kuran Erbakan'ın parti içi çatışmalar karşısında uzlaşmacı davrandığını, hiçbir şeyi zorla dikte etmeyerek, azimli bir kişilik gösterdiğini ifade etti.

"Azimliydi. Davasından hiçbir zaman taviz vermedi, vazgeçmedi. Bunun için de nerede önü kesildiyse düştüğü yerden kalktı, mücadelesine devam etti." diyen Karamollaoğlu, Erbakan'ın iktidara ortak olduğu dönemlerde bile kendi fikirlerini anlatarak, icraatlar yaptığını söyledi.

Karamollaoğlu, şöyle devam etti:

"Milliyetçi Cephe hükümetlerinde biz Dışişleri Bakanlığını istedik. Demirel, 'Eğer böyleyse biz bu hükümetleri kuramayız' dedi. Hoca vazgeçti. Maliye Bakanlığını istedik. Olmadı. Milli Eğitim Bakanlığı hiçbir zaman bize verilmedi. Amaşeye rağmen Erbakan Hoca bu hükümetleri kurdu. Kurduktan sonra da bu hükümetlerin politikalarının oluşturulmasında etkili oldu. Kendi menfaati için çalışmıyor, ülkenin problemlerini çözmek için fikir üretiyor, karşı tarafı da bu noktada ikna ediyordu. Ağır sanayi hamlesinin başlatılması çok önemli bir hamleydi. Bunu CHP ile ortaklık kurulduğu zaman kabul ettirdi karşı tarafa."

- "Erbakan'ı hiç anlamayan bir orduyla karşı karşıyaydık"

Refah-Yol Hükümeti döneminde Dışişleri Bakanlığı'nın Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in partisinde olduğunu Erbakan'ın 7 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarıyla konuşarak D-8'i kurmayı başardığını belirten Karamollaoğlu, "Buradaki azimkarlığa bakın. Şu anda böyle bir iş yapmak mümkün değil. D-8'leri kurmak da mümkün gözükmüyordu. şeye rağmen bu ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarını İstanbul'da toplayıp aynı birliğin altına imza attırdı. Bunun örneğini dünyada göremezsiniz. 11 ay içinde gerçekleştirdi." dedi.

Erbakan'ın 1980 darbesinden sonra bir süre tutuklu kaldığını, 1986'ya kadar da siyasetten yasaklı olduğunu hatırlatan Karamollaoğlu, Refah Partisi'nin kurulmasındaki tüm gelişmeleri yasaklı olduğu süreçte takip ettiğini, siyasetten asla vazgeçmediğini dile getirdi.

Karamollaoğlu, Erbakan'ın ordu ile ilişkisinde uzlaşmacı bir tavır sergilediğinin de altını çizerek, Türkiye'nin bir tane ordusu olduğuna, buna değer verdiğine ve ordunun gücüne hep inandığını vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:

"Ordu mensupları yeri geldiğinde birtakım hatalı anlayışlara sahip olsalar bile oturulup görüşüldüğünde 'ordu mensuplarını ikna etmenin, toplumun genelini ikna etmekten daha kolaydır' görüşüne sahipti. Niye? Ordu mensubu dediğiniz insanlar Türkiye'nin en iyi yetişmiş insanları. Bir insan general kolay olamıyor ki? Ciddi bir tecrübe ve eğitimden sonra olunuyor. Biz bu insanları ikna ederiz kanaati vardı son ana kadar. Enteresan, bunu kimse böyle görmez. Ama maalesef, 1996-1997 yıllarında, Erbakan hocamızı o dönemde, hiç anlamayan bir ekiple, ordu ile karşı karşıya kaldık. Anlama gayretinin içine girmediler. Kim bu adam, niye böyle davranıyor, hangi ideallerini anlatmaya çalışıyor, niye maaşlarımıza bu kadar büyük zam verdi bu adam? Bazılarını görüyorum. Bugün bile anlamamışlar hala. Israr ediyorlar, yaptığımız doğruydu diye. Bugün başımıza bir sıkıntı geliyorsa, Ortadoğu karıştıysa emin olun o muhtırayı verenlerindir esas kabahat. Kendileri kimin oyununa geldiklerinin farkına varamadılar."

Erbakan'ın laikliği hep anlattığına ve karşıtı olmadığına dikkati çeken Temel Karamollaoğlu, kendisine ve yaşantısına bakılarak Erbakan'ı laiklik karşıtı olarak konumlandırıldığını söyledi.

- "Erbakan bildiriye hemen imza atmış gibi göründü"

27 Şubat 1997'de adına post-modern darbe de denilen müdahalenin ardından, 28 Şubat'ta parti genel merkezinde kurmaylarını topladığını dile getiren Karamollaoğlu, Erbakan'ın kendisine verilen brifingi anlattığını aktararak, şöyle konuştu:

"Brifingin gazete kupürlerinden meydana geldiğini, ama gazetelerdeki kupürlerin gerçeği yansıtmadığını uzun uzun anlattı. 'Böyle bir problemle karşı karşıyayız. Burada bir yanılgı meydana gelmiş. Bizim şimdi bu çalışmalar karşısında yapmamız, parlamentonun bu işin karşısına çıkmasıdır. Çünkü bu bir müdahale. Hükümete de demokrasiye de müdahale. Parlamentoya da müdahale.' dedi. Onun için biz hemen arkasından muhalefette bulunan partileri ziyaret ettik. Erbakan bazı bilgiler aktardı. 'Sizden beklediğimiz şu: Bu, demokrasiye bir müdahaledir. Bu parlamento da grubu bulunan partiler olarak bizim kabul edemeyeceğimiz bir husustur. Sadece bunları söyleyin. Bizimle alakalı ne düşünüyorsanız istediğinizi söyleyin.' dedi. Ama bu o dönemde ne yazık ki yapılmadı."

Erbakan'ın Milli Güvenlik Kurulu'nun 18 maddelik bildirisine 6 gün sonra imza attığını, bildirinin ilgili bakanlara gönderildikten sonra tatbik edilip, edilmeyeceğine bakılarak hükümetin karar alacağının bildirdiğini kaydeden Karamollaoğlu, Erbakan'ın bu bildiriye hemen imza atmış gibi göründüğünü sözlerine ekledi.





AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :