“Karakoç Anadolu Beyefendisi idi”

“Karakoç Anadolu Beyefendisi idi”

Konya Aydınlar Ocağı’nda merhum şair Bahaeddin Karakoç’u anlatan Av. Sait Edip Akdağ, “Bahaeddin Karakoç, bir Anadolu Beyefendisi idi. Kendisi ayaklı kütüphaneydi” dedi

Türk edebiyatında 'Dede Korkut' ve 'Beyaz Kartal' olarak anılan şair Bahaeddin Karakoç, Konya Aydınlar Ocağı’nda hayırla yâd edildi.

Konya Barosu avukatlarından Sait Edip Akdağ, Şair Bahaeddin Karakoç’u her yönüyle anlattığı konuşmasında, şair bir ailenin üç çocuğundan biri olan Bahaeddin Karakoç’un 05.03.1930’da Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde dünyaya geldiğini belirterek “Karakoç İlkokul 3. Sınıfa giderken; Elif-Be Cüzünden başlayarak Kur’an-ı Kerim’i 30 günde hatmetti. Ve bir haftada Osmanlı Türkçesini öğrendi” dedi. Av. Sait Akdağ, beşi erkek dokuz çocuk babası olan ve 19 şiir kitabı bulunan Bahaeddin Karakoç için “33 yıla yakın sağlık memurluğundan kendi isteğiyle emekli oldu. Sonraki yıllarını çok sevdiği şiirle hemhal olarak geçirdi ve 17.10.2018 tarihinde K.Maraş’ta vefat etti” dedi.

karakoc-anadolu-beyefendisi--(3).jpg

“ŞİİR HİKMET DOLU SÖZDÜR”

Konya Halk Kütüphanesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen sunumlu sohbette şair Akdağ, Karakoç’la yaptığı söyleşiden hareketle daha çok onun şiir ve sanata bakış açısı üzerinde durdu. Şiiri “hikmet dolu bir söz” olarak tanımlayan Karakoç’un, usta bir ses avcısı olduğunu ifade eden Akdağ, “O, kelimelere kanat takıp ruh takıp üfleyen, şiiri şahlandıran bir cismaniyettir. Şair anadan doğma olunmaz, sonradan yönelir insan. ‘Ben anamdan şair doğdum’ diyenlere ise gülüp geçiyorum” diye konuştu.

Türkçe’yi “milletin üzerine titrediği mukaddeslerden” biri olarak gören Karakoç’un, dile bakışını “Ana dilimizi alabildiğince züğürtleştirdik. Yozlaştırdık. Hangi binanın önül diliyköşe taşlarını eskimiş diye söküp atabilirsiniz, o binayı yıkmadan. Dilin tabi gelişme çizgisine uymayıp, dili zorla değiştirmeye kalkışmak, dilin geçmişine, bugününe ve geleceğine ihanettir” şeklinde özetleyen Akdağ, şu ifadelere yer verdi.

“Şiir dili bir gönül dilidir. İnsanın ruhuyla fısıldaşır. Şair bu dili inşaa eden ustadır. Yine şair, her zaman gönül diliyle millet dilini kaynaştıran, kültür değerlerini savunan, toplumu bilgilendirerek itibar kazandırmaya çalışan bir sanatçıdır.

Mesleğinin ne olduğunu soranlara “şairim” diye cevap verir her zaman ve “mola yok, yola devam” diyerek hep kendisini yenileyerek şiirine devam eder. Son nefesine kadar.”

Akdaş, “Yarın için tapumuz yok/ Hakk’tan gayrı kapımız yok” diyen şair Karakoç’un sanata bakış açısını değerlendirirken de şu açıklamalara yer verdi: “Her gün Beyaz Dilekçe yazsam, bastırsam, dağıtsam yine de açlığım-susuzluğum bitmez ki… zaten bir mahveden de, gıdım gıdım tüketen de bu gönül değil mi?”

karakoc-anadolu-beyefendisi--(2).jpg

KARAKOÇ’UN ŞAHSİYETİ

Şair Bahaeddin Karakoç’un şahsiyeti hakkında da önemli açıklamalar yapan Akdağ, “Basitliğe prim vermez, gereksizliğe tahammül etmezdi. Kadîm kültürümüzün şahsiyetinde şekillendiği bir “beyefendilik” tarzı ve orijinalliği vardı. Hani “İstanbul Beyefendisi” deriz ya. Bahaettin Karakoç da tam bir Anadolu Beyefendisi idi. O aynı zamanda ayaklı bir kütüphaneydi. İtibar eder, itibar görürdü. Saygıda kusur etmez, saygınlıkta kusur görmezdi. Boş zamanı olmaz ve boşlukta kalmazdı. Okumakta daimi, yazmakta daimi, üslûbunda samimiydi. Dostlukta devasa, akrabalıkta daha devasaydı. Eş, dost, hısım ve akraba canlısıydı. Kaliteli insanı ilk görüşte çerçeveler ve gönül hanesinin başköşesine asardı. Dost, akraba ve arkadaş için bütün engelleri aşardı.

Genç şairlere önem veriri, onları her zaman korur kollar her bakımdan desteklerdi. Şiir ışığı ve şiir kumaşı olanları bulur keşfeder ve edebiyat dünyasına kazandırırdı.

“Şairim, bir ak Yörüğüm ben, yaylamda duman/ Ve içimde her zaman bir çiçek bayramı var” diyerek naifliğin destanını ömrüne serpeştiren bir dervişane dev devrandı o.”