Jungle'da "bir cenaze ve bir cami"

Jungle'da "bir cenaze ve bir cami"

Fransa'nın Calais kentinde bulunan sığınmacı kampı Jungle'ın (Vahşi Orman) sakinlerinin İngiltere umuduyla başladığı yolculukları çoğunlukla bir kent mezarlığında bitiyor- Calais şehir mezarlığının Müslümanlar bölümünde sığınmacılara ayrılan kısımda yakla

Afganistan, Sudan, Eritre, Mali, Suriye, Pakistan gibi pek çok ülkeden İngiltere'ye geçme umuduyla sığınmacı kampı Jungle’a (Vahşi Orman) gelenlerin bir kısmının hikayesi Manş’ın öteki tarafına geçerek mutlu şekilde son bulurken bazıları ise sığınmacı olarak geldiği Fransa topraklarında sonsuz yolculuğa uğurlanıyor.

Fransa’nın Manş denizi kıyısında bulunan Calais şehir mezarlığında, süslü yazılarla donatılmış Fransızlara ait mezar taşlarının biraz ilerisinde, mezarlığın Müslümanlara ayrılan kısmının mütevazi bir köşesinde ülkesinden binlerce kilometre ötede hayata veda eden yaklaşık 20 sığınmacının mezarı yer alıyor.

Jungle'da hayatını kaybedenlerin bu mezarlarında her birinin bir mezar yerini temsil ettiği ince uzun suntalar üzerinde, oldukça sade bir plakaya isim, tarih ve bir hilal işaretinin işlendiği görülüyor.

Tarihler, isimler, milletler değişse de mezar taşlarındaki sadelik değişmiyor. 15 yaşında bir Afgan gencin mezarının yanında 40 yaşında bir Sudanlı yatıyor.

Belki aylarca Jungle’da aynı sofrayı paylaşmış bu sığınmacılar, vatanlarından çok uzakta sakin bir kent mezarlığında yine aynı kaderi paylaşıyor.

Henüz kazılmış, içi boş küçücük bir mezar yeri ise yeni sahibini bekliyor. Jungle’da Malili bir ailenin yeni doğmuş bebeğinin yolculuğu da hayata gözlerini açar açmaz burada sona eriyor.

Yusuf’un cenazesi, Jungle’dan gelen birkaç sığınmacı ve bölgede görev yapan Müslümanlara ait Bab el Jenna derneğinden temsilcilerle defnediliyor.

Fransız mezarlık görevlisi, mezarda son hazırlıkları yaparken, Jungle’a annesinin karnında sığınmacı olarak gelen Yusuf’un hikayesi, kampın 10 kilometre uzağındaki bu kent mezarlığında tıpkı Saleh, Sannia ya da Zabiba gibi sessizce bitiyor.

Cenaze namazı da hemen orada, mezarların yanında kılınıyor. Yaklaşık 1 yıldır kaldığı Jungle’da umutlarıyla beraber şimdi de oğlunu kaybeden Yusuf’un babası namazın ardından edilen duadan sonra son bir kaçamak bakış atıyor mezarlığa.

Cennet kapısı anlamına gelen Bab El Jenna yetkililerinden Fares İbrahim, bölgede görev yapan Oumma Fourchette derneğiyle beraber yaklaşık 4 yıldır sığınmacı cenazelerinin defnedilmesine ya da ülkelerine gönderilmesine yardım ettiklerini söylüyor.

Ülkeden ülkeye değişse de Jungle’da hayatını kaybeden bir sığınmacının naaşının ülkesine gönderilmesinin bedeli 3 ila 6 bin avro arasında.

Genelde aileler bu miktarı karşılayamadığı için ya cenaze Calais mezarlığına gömülüyor ya da dernek yetkilileri ve gönüllüler tarafından toplanan yardımlarla cenaze gönderim ücreti karşılanıyor.

- "Yüzde 95'i otoyolda hayatını kaybediyor"

İbrahim, Jungle’da hayatını kaybeden sığınmacıların neredeyse yüzde 95’inin otoyolda geçirdikleri kazalar sonucu öldüğünü belirtiyor.

Kamptan otoyola çıkan sığınmacılar, İngiltere yönüne giden kamyon ya da tırlara tırmanmaya çalışırken can veriyor.

Kampta gönüllü olarak yemek dağıtımı yapan Malezya Mutfağı’nın kurucusu Cemal ise kampta dünyaya gelen her bebeğin, yetersiz beslenme ve hijyen koşullarının sağlanamamasından dolayı Yusuf gibi ölü doğduğunu anlatıyor.

- "Cami birçoğunu yeniden hayata bağladı"

Mezarlıktaki mütevazi törenin ardından Jungle’a dönen sığınmacılar, gönüllüler tarafından kurulmuş camide akşam namazı öncesinde Yusuf’un duasını yapmak için sözleşiyor.

Omar Masjid ismiyle bilinen cami, Malezya Mutfağı’nın hemen yanına, Cemal’in girişimi ve öncülüğünde inşa edilmiş.

Yaklaşık 200 kişilik kapasiteli cami neredeyse her vakit dolup taşıyor. Beş vakit ezanın okunduğu Omar Masjid, Fransa’da hoparlörden ezan okunan tek cami özelliğini de taşıyor.

Cemal, büyük bir kısmı Müslüman olan Jungle’da ilk ezan sesini duyan sığınmacıların tepkisini biraz da duygulanarak şöyle aktarıyor:

"Ülkelerinden binlerce kilometre uzaktaki bu insanlar kendilerini hayata bağlayacak birşey arıyordu. Kampa 1 yıl önce geldiğimde çoğu son derece negatif ve umutsuzdu. Günlerini hiçbir şey yapmadan geçiriyorlardı. Bu camiyle beraber yeniden hayat amaçlarını hatırladılar. Hoparlörden ilk ezan okunduğu o günü unutamıyorum. Birçok sığınmacı hüngür hüngür ağlayarak camiye koşmuştu. Çoğu aylar sonra ilk kez ezan sesi duyuyordu. Ramazanda da keza hem teravih namazı kıldık hem de ardından her gece sohbetler düzenledik. Cami birçoğunu yeniden hayata bağladı."

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :