Jandarmanın İstanbul'daki darbe faaliyetlerine ilişkin dava

Jandarmanın İstanbul'daki darbe faaliyetlerine ilişkin dava

Eski İstanbul İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Gürcan Sercan'ın da aralarında bulunduğu 73 jandarma personeli ile terör örgütünün jandarma yapılanmasında sözde "abilik" yaptığı belirtilen 19 sivil olmak üzere 64’ü tutuklu 92 sanığın yargılandığı davada,

İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin eski İstanbul İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Gürcan Sercan'ın da aralarında bulunduğu 73 jandarma personeli ile terör örgütünün jandarma yapılanmasında sözde "abilik" yaptığı belirtilen 19 sivil olmak üzere 64’ü tutuklu 92 sanığın yargılandığı davada, sanıkların savunmalarının alınmasına devam edildi.

İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin karşısındaki binada yapılan duruşmada, savunma yapan tutuklu sanık Muhammed Aliko, olay tarihinde, Sabiha Gökçen Havaalananı’nda Koruma Bölük Komutanlığı’ndaki nizamiyeye sivil olarak giriş yaptığını daha sonra, gazinoya gittiğini söyledi.

Kendisini Yüzbaşı Dursun Şimşek’in çağırdığını, oraya gelen diğer kişileri de onun çağırdığının söylediğini aktaran Aliko, daha sonra Şimşek’in gelerek kendilerine "Ülkede sıkıntı var, gelin, size silah veriyim, kendinizi korursunuz." dediğini belirtti.

Silahlığa indiklerini ancak kendilerinin silah almak istemediklerini, oradan ayrılmak istediklerini savunan Aliko, şöyle savunma yaptı:

"Yüzbaşıya, birliğin personeli olmadığımızı gitmek istediğimizi söyledik. Dursun yüzbaşı, 'Siz asker değil misiniz? Sizin ağzınızı, burnunuzu kırarım.' dedi. Tehditle MP5 aldık. Kendini Kemal üsteğmen olarak tanıtan biri geldi, ‘TSK yönetime el koyuyor’ dedi. Bu kişi iddianamede geçmiyor. Sima olarak da birine benzetemedim ancak böyle biri vardı. Ön bahçeden 7-8 kişi geldi. Bizi tuttular, çıkamadık. Dışarıdan silah sesleri geliyordu. Akademiden gelenler Dursun yüzbaşıyla duruyordu ve 'Birazdan dışarı çıkacağız' diyordu. Telefondaki haberlere bakınca Kemal üsteğmen, bize 'Telefondaki haberlere inanmayın, manipule haber, TSK yönetime el koydu’ dedi. Birlikteki hareketlilik azaldı. Ben, Mahmut ve Mustafa, 01.45 sıralarında gazinoya geçtik. İradem dışında verilen MP5 silahı gazinoya bıraktık, haberleri izlemeye başladık. Hiçbir şeye karışmadan, gazinonun üst katında bekledik. Komutanlıktan çıkmak istedik. Dursun Şimşek ‘Nereye gidiyorsunuz, sizi delik deşik ederler’ dedi. Daha sonra da ‘Gidebiliyorsanız gidin, buradaki şeyleri kimseye anlatmayın’ dedi. Havaalanının çıkışından çıktık. İş yerim olan Çekmeköy İlçe Jandarma Komutanlığı’na gittim. Komutanlarıma olayları anlattım. İradem dışında tuzağa düşürülerek, yaşadıklarımı anlattım. Darbeyi öğrendikten sonra oradan çıkmak istedim.’’


- "Bu yapı çok iyi şekilde gizlenmiştir"

FETÖ konusunda 15 Temmuz’dan önceki olayları objektif şekilde değerlendiremediğini, ibadet, ticaret ve ihanet olarak tanımlanan örgütün ihanet ve ticaretini göremediğini, yanıldığını ancak bir şey yapmadığını ileri süren Aliko, "2009 yılında bu yapıyla lise yıllarında tanıştım. Ders çalışmak maksadıyla tanıştım, öğrenci evlerine gidiyordum. Bu kişilerin, 'Sizin gibi insanların TSK içerisinde bulunması iyidir' konuşmaları oldu. 2013 yılında astsubaylık sınavlarına girdim, 2 yıl eğitim gördüm. Ertuğrul Teke isimli biriyle görüşüyordum. Bu kişi üniversite öğrencisiydi, Kahramanmaraşlıydı, tarih bölümü okuyordu. Bu kişiyle irtibat halindeydim, görüşüyorduk. Dini sohbet oluyordu, evlere gidiyorduk. Sabit hattan beni arıyordu. Benim pişmanlığım akıllı olamamamdı. Halit ve Hakan isimli kişilerle de görüşüyordum, bunlar kod isimleriydi galiba. Sohbetler birebir yapılıyordu. Bu yapı çok iyi şekilde gizlenmiştir, nihai hedefini gizlemiştir. Bir tuzağın içine düştüm." diye konuştu.

Bir diğer sanık Levent Özlü de, olay tarihinde Kara Harp Akademisi’nde ikinci sınıf subay öğrencisi olduğunu, 15 Temmuz’da lojmanlarındaki evinde İl Jandarma Komutanlığında görevli olduğunu söyleyen birinin telefonla kendisini aradığını, bu kişinin kendisini Anadolu Yaka Komutanı olarak tanıttığını ve kendilerine "Sana 8 kişinin ismini vereceğim, seferberlik ilan edildi, Dursun Şimşek ile birlikte hareket edeceksiniz, Sabiha Gökçen Havaalananı’nda Jandarma Koruma Bölüklüğü’nde görevlisiniz. Faruk Gürler Amfisi’nde yapılan toplantıyı biliyor musun?" diye sorduğunu, kendisinin de oradaki toplantıya jandarmanın katılmadığını söylediğini belirtti.

Komutanın kendisine hemen yola çıkmasını emrettiğini savunan Özlü, "Beş tane ikinci sınıf akademi öğrencisi, 3 tane birinci sınıf öğrenci var, bu kişilerin hepsi yüzbaşı. Telegramdan bu durumu arkadaşlara mesaj attım. Saat 20.30’da akademiden 2 araçla çıkış yaptık. 23.00 sıralarında Sabiha Gökçen’e vardık. Trafik kitlenmişti, radyodan askerlerin köprüyü kapattığını duydum. Nizamiyeden direk girdim, Dursun Şimşek’in yanına gittim. Dursun’a ne gerekçeyle geldiğimizi sordum, bilmediğini söyledi. Ben de kendisine 'Seferberlik ilanı geldi mi?' diye sordum, gelmediğini söyledi. Üzerimizi değiştirdik. Dışarıdan 2-3 el silah sesi geldi. Ben de Dursun’a silah sordum, bunun üzerine silahlığa indik. MP5’ler vardı, aldım yukarı çıktım. Seferberlik ilanı nedeniyle silah aldım." dedi.

Komutan yardımcısı Yarbay Birol Abbas’ı aradığını, kendisine ne maksatla orada olduğunu bilmediğini söylediğini, arkadaşlarına bu telefon konuşmasını anlattığını aktaran sanık Özlü, olay gecesini şu şekilde anlattı:

"Bunun bir seferberlik ilanı olmadığını anladık. Bir arkadaşa Telegramdan bir ses dosyası geldi. Polisin bir konuşmasıydı, olayların bana anlatıldığı gibi olmadığını anladık. Saat 00.30 sıralarında santral bölgesine gittim. Bir asker VIP salonuna gitmesi gerektiğini söyledi, ben de ona 'Bu saatte nizamiyeden çıkamazsın' dedim. Polisin reaksiyonunu kestiremediğim için dedim. Biz kamelyalarda oturmaya devam ettik. Erler de o esnada gazinoda televizyon izliyordu, bize Cumhurbaşkanının çağrısını anlattı. Biz de cep telefonundan bunu izledik ve akademiye dönmeye karar verdik. Darbeye yardım ettiğimiz düşünülmesin diye orada kalmanın daha iyi olduğunu değerlendirdik. Saat 01.00 sıralarında tankların olduğu bölgeden silah sesleri gelmeye başladı. Erler içtima halinde değildi, istirahat halindeydi. Askerler korktuğu için konuşmak istedim. Televizyonda olayları gördüm. Askerlere 'Siz herhangi bir şekilde dışarı çıkmayacaksınız, rahat olun, sizin tek göreviniz namusunuz olan bu kışlayı korumaktır' dedim. Bizde çelik yelek vardı. Askerlerde yoktu. Araçlarla çıkamayacağımızı anladık, tel örgülere yürüdük, taksiye bindik, akademiye giriş yaptık."

Duruşma, yarına ertelendi.



AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :