İzmir ne ise Konya odur...

Yürü, yürü Konyalım yürü!

Bir kaç yıl önce Konya' da, Ramazan ayında arka arkaya yaşanan depremi hatırlarsınız.

Merkez üssü Sille olarak belirlenmişti. O günlerde bir arkadaşımın komşusu teyze, tüm uzmanlara taş çıkaracak bir yorumla deprem sebebini buluverdi.

"Ah, guzum" dedi... "O deprem, hep bizim o hafız oğlan ile dilbaz çocuk yüzünden oldu"...

O, Ramazan boyunca Kontv'de çok izlenen bir İftar ve Sahur programı yapan Ahmet Çalışır ve Senai Demirci beyefendilerden söz ediyordu. Çekimler Sille'de yapılıyordu.

Benim de keyifle takip ettiğim başarılı bir çalışmaydı. Hemen tüm ramazanı akılımdan geçirdim

“acaba dini olarak bir hata mı yaptılar “diye ama bulamadım.

Mutlaka benim fark etmediğim sadece hacı teyzelerin bilebileceği bir incelik sezip meraklandım."Ne yaptılar ki?" diye sordum. Teyze gayet kendinden emindi."Şimdi, Sille önceden ecnebilerin memleketiymiş ya hani... Rahip, keşiş, papaz kabirleri çok" diye başladı. Ve "E, sen adamların başında otuz ramazan Kur'an oku ne olacak? Rahatsız oldular... Adamları yerlerinden hopladıvırdık. Onlar zaten Kur'an dinlemek isteseler Müslüman olurlardı değil mi?

Olmamışlar. Bırakalım yerlerinde rahat uyusunlar. Bak şimdi Mevlana'nın bahçesine geldiler.

 Deprem olur mu artık olmaz.

Çünkü oradakiler dinlemek istiyor." diye son noktayı koydu.

Demek isterim ki: Bu şehrin adı en uygun ifade ile tutucuya çıktı ise de kimsenin bilmediği çok naif bir yüreği var.

Uzaktan fark edilmeyen kendine has bir hoşgörüsü var.

Bazen bu bir hacı teyzenin yerel şivesi ile güldüren bir ayrıntıda gizlidir.

Hani, Mevlana aşka seslenirken hayıflanır ve der ki: Ey aşk bir gün senin adın kötüye çıkarsa, sen hiç tasalanma çünkü senin yüz binlerce namın san'ın var!

 

Ve gelelim bu güne:

 

Anadolu'nun bin yıllık ruhunun yansıması gibi; el ele, kol kola, gönül gönüle bağlanmış halay duruşunu, kana bulayan korkunç tuzaklar arasında, matem ayına girerken aklımda esen oyun havasına ne demeli?

 

Hani benim elli dirhem pırasam,

Çıra yaksam Konyalıyı arasam...

Yürü, yürü Konyalım yürü!

 

Kendime bile aklımdan zorum mu var, sorusunu sordursa da türkü içimdeki tüm sesleri bastırıyor.

Kendi temposunu sürdürmeye devam ediyor:

 

Hani benim elli dirhem kestanem

Konyalıdan başkasını istemem!

 

Aslında bu, insanın cevap vermek istemeyeceği kadar büyük bir haksızlıkla karşılaştığı zaman verdiği tepkilerden biri...

Hani aklınızdan sayısız ağır söz geçer de hiç birini seslendirmeye tenezzül etmez güler geçersiniz.

 

İşte bu da benim, geçen günkü milli maç sonrası münferit bir hadise için tüm stadyumu hatta büsbütün şehri zan altına koyan,  "Utan Konya" gibi bir ifade ile sosyal medya çöplüğünü

karıştıran ifadeye cevabım. Futbolla hiç ilgim yok.

Ama elbette 2016 Avrupa Şampiyonası Elemeleri A Grubu'nda İzlanda'yı tek golle son dakika da devirerek Fransa'daki finallere doğrudan katılmaya hak kazanan A Milli Futbol Takım’ımızın başarısı hepimizi sevindirdi.

 

Konya, bir süredir layığı ile milli maçlara ev sahipliği yapıyor. Bu coşkuyu sokaklardan dükkanlara kadar her yerde görmek mümkün.

Maç öncesi ve sonrası milli bir karnaval havasında geçerken bu durum kimleri rahatsız etti ise incir çekirdeğini doldurmayacak bir mevzu için koskoca şehrin insanları karalanıyor.

 

Sosyal medyadaki, kişisel hesapların da bu kadar sorumsuzca konuya atlaması işi büsbütün zorlaştırıyor. Üstelik bu ilk kez olsa yazmaya bile değmezdi. Zaten Konyalı gazeteci yazar arkadaşlar tüm imkanları kullanarak işin iç yüzünü anlatmaya gayret ediyorlar günlerdir.

 

 

Ama ben, burada doğup büyümedim.1988’den beri Konya'da yaşayan bir yazar olarak hem dışarıdan hem içeriden bazı gözlemlerim var.

Konya, ben geldiğimden beri belli aralıklarla büyük iftiralara uğruyor. Bunları

tek tek yazmak istemem ama şu kadarını söyleyebilirim ki Konya hakkında ulusal medyada olumsuz ne haber hatırlıyorsanız iftiradır, yalandır. Siyasi gündem ve gerekçelerle ilgilidir.

Çok açık söylemeliyim ki bence, sıcak yaşanan olayın bu kadar öne çıkarılmasının sebebi de  sadece ve sadece sayın başbakanın Konyalı olmasıdır. Her dönemdeki benzer haberlerin de o günkü

gündeme dair gerekçeleri vardır. Fakat sebebi ne olursa olsun bunca insanın günahına girmek kimin haddine düşer anlamıyorum.

 

Konya'nın ve Konyalının bunların hiçbirini hak etmediğini içinde yaşayarak görmüş biriyim. Elbette her kentin, her kültürün eleştirecek tarafları vardır. Ve benim bildiğim şehirliler içinde bu öz eleştiriyi en iyi yapanlar hatta abartanlar Konyalılardır.

Konyalıların, çalışkanlığından ülke ekonomisine katkılarından ya da sanat, siyaset, ticaret alanındaki

ünlülerinden hiç bahsetmeyeceğim. Çoğunu bilmezsiniz daha doğrusu çoğunu bilirsiniz de Konyalı olduğunu bilmezsiniz.

Çünkü aslında bu şehrin hikayesi Cumhuriyetin başından beri böyle anlatılıyor. Delibaş isyanın bile

Konyalılarla hiç alakası olmadığı defalarca yazıldı. Ama kimin umurunda.

 

Fakat şunu sevinerek gördüm ki; son hadisenin Konyalılarda olumlu bir etkisi de oldu.

Tüm renk ve sesleri ile hiçbir fikir ayrımı gözetmeden birlik olup yerel bir şuur ve tavır oluşturma refleksi geliştirdiler.

Demek ki endişeye mahal yok artık rahatça: Konyalım yürü ! Türküsünü seslendirebiliriz.

 

Başta söylediğim gibi İzmir ne ise Konya odur. Hatta değişime ve gelişime açıklığı ile İzmir'in çok önündedir. Çünkü oldum değil olacağım diyen bir potansiyel taşımaktadır. 

Konyalıların artık hiçbir yafta ile kapatılamayacak bir memleket sevdası var...

O kadar da değil; Konyalıların Mevlana ile ses bulmuş büyük bir insanlık aşkı var.

Konya'nın başkent bir geçmişi, bağrından çıkardığı bir başbakanı var.

Beğenirsiniz, beğenmezsiniz artık Konyalıların hiçbir çamurla kapatılamayacak başarıları var.

Ve Konya'nın büyük bir kültürel miras olduğu henüz keşfedilmeye başlayan bir Selçuklu ruhu var.

Ve çok daha önemlisi Konya'nın ülkeye ve dünyaya söyleyecek daha çok sözü var.

 

Lütfen görsellere bir kez daha bakın... Nerede ve hangi şehirde bu kadar hoş bir stadyum bu kadar

candan bir seyirci kitlesi gördünüz?

img_2946.jpg

img_2947.jpg

img_2948.jpg

img_2949.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum