"İri ve diri olmak zorundayız"

"İri ve diri olmak zorundayız"

​FETÖ’nün bir ihanet şebekesi olduğunu söyleyen Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, “u coğrafyada olmak istiyorsak güçlü, iri ve diri olmak mecburiyetimiz var” dedi.

Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde; “15 Temmuz Olayları ve Fethullah Gülen Hareketi”ni konuşan Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Güçlü, tarihte erdemli toplumları ve erdemli devletleri Müslümanların kurduğunu ifade ederek sohbetine “Bireysel olarak kendi dünyamızda erdemli bir insan olmayı, erdemli bir toplum olmayı, erdemli bir devlet kurmayı, erdemli bir millet olmayı amaçlayacağız. Ve bunun için mücadele edeceğiz” diyerek başladı.

Türkiye’de körü körüne bir biad kültürü olduğunu ve bunun sakıncalarının günümüzde de devam ettiğini hatırlatarak “gassal önünde mevta olacak nesil”lerin yetiştirildiğini kaydeden Dr. Mustafa Güçlü, Osmanlı’daki paralel yapı hakkında şunları söyledi: “Osmanlı’nın gerilemesi ve Batı’nın yükselişiyle birlikte Osmanlı aydınları, Batı’nın bu yükselişi karşısında geri kalmışlığın ezikliği duygusuyla aşağılık kompleksine kapıldı. Batıyı kutsayan kendini hor gören bir anlayış. Biz buna mankurtlaşma ve ganaralaşma diyoruz. Batı bu mankurtlaşmış aydınlar içerisinden paralel bir yapı oluşturdu. Mustafa Reşit Paşa’nın liderliğinde bir paralel yapı. Bunu dışişleri bakanlığına getirdi ve İngiltere’ye müthiş avantajlar sağlayan, bizim milli ve yerli sanayimizi mahveden Balta Limanı Antlaşmasını yaptırdı. Ardından Tanzimat’ı ilân ettirdi. Islahat Fermanı’ndan sonra bu sefer Batı bize yasal olarak ta karışmaya başladı. 1876’ya kadar da Paralel Yapısı güçlendi. Sultan Abdülaziz bunu farkederek donanmayı ve orduyu reforme ederek tedbir almaya başladı. İngiltere, Fransa ve Batılı ülkelerin hesabını bozmaya başlayınca; kendi hesabını bozan, dik duran, Batı’nın hesaplarını sorgulayan, geciktiren adamı paralel yapıyı (Mithat Paşa, Mütercim Rüştü Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa)örgütleyerek Sultan Abdülaziz’i bir darbeyle tahtan indirdiler. Bileklerini keserek intihar süsü verdiler. Yerine de kullanabilecekleri düşük profilli ve mason olan V.Murat’ı getirdiler.”

AMERİKA VE BOP PROJESİ

1838’den itibaren “Süper Devlet” ve “Süper Güç” olmayı İngiltere’nin elinden alan Amerika’nın, Türkiye’de ilk el attığı insanın Güney Kore’deki Mun Tarikatı’nın Türkiye’deki temsilcisi de olan Kasım Gülek olduğunu hatırlatan Dr. Güçlü, Amerika’nın Türkiye’ye gönderdiği 1000 araştırmacının raporlarına göre Afrika, Asya ve Ortadoğu’yu da içine alan Büyük Ortadoğu Projesi’ni geliştirdiğini ve partner olarak da Türkiye’yi seçtiğini kaydetti. Kore Savaşı’ndan sonra NATO’ya alınan Türkiye’de ordu içerisinden pek çok subayın Amerika’ya gittiğini ve o subayların Seferberlik Tetkik Kurulu (Özel Harp Dairesi) adında bir birlik oluşturduklarını, bu örgütü ilk farkedenin de “Kontgerilla” diyen Ecevit olduğunu kaydeden Güçlü, buradan konuyu Fethullah Gülen’e getirdi. Gülen’in hayatından kesitler sunan Güçlü, Gülen’in İskenderun’da askerliğini yaparken MİT’i emrine girdiğini, Selimiye’de Kasım Gülek ve CIA’nın Ortadoğu Masası Şefi Graham Fuller’le tanıştıktan sonra sisteme girdiğini ve 1966’dan itibaren İzmir’e tayini çıkarak orada çalışmalarına başladığını söyledi. Kendini ön plana çıkararak dershaneler, gazeteler, dernekler ve yayın evleri kurarak kendine gör bir metod ve sistem geliştirdiğini dile getirdi.

79’da Sızıntı dergisinin çıktığını Yamanlar ve Fatih kolejlerinden sonra 12 Eylül 80 ihtilali olduğunu ve Sızıntı’daki Başyazısında “Ülkemize huzuru getiren Mehmetçiğe selam” diyerek bir yazı kaleme aldığını da hatırlatan Güçlü, düşük profilli insanların güç karşısında korktuklarını ve yaltaklandıklarını, her zayıf karakterli insanda bunun bulunduğuna işaret etti.

Mehdi ve Mesihlikten öte ‘Kâinat İmamlığı’na doğru adım attığını ve Özal döneminde beslendiğini, palazlandığını ve Papa’yla görüşerek elini öptüğünü, 1992’de Kasım Gülek öldüğünde Amerika’da onun cenaze namazını Gülen’in kıldırdığını ifade eden Güçlü, 1993’de Emniyet içerisinde farkedilmesine rağmen sonra devletin kurumlarında kadrolaşarak Altın Nesil’in sızmaya başladığını, o yıllarda “Devletin kılcal damarlarına öyle nüfuz ettik ki bir daha jiletle kazısalar bitiremezler” dediğini de katılımcılara hatırlattı.

“GÜLEN 2. ADAM İSTEMEZDİ”

Amerika’da 7 milyon Yahudi’nin çalışma tarzını aldıklarını ve cemaate karşı olan herkese bir suç isnat ettiklerini de sözlerine ekleyen Güçlü, 20 milyon insanın bundan dolayı fişlendiğine dikkati çekerek “Cemaate ihanet etmeyeceksin. Ölçü bu. Herkesi dinlemişler. Latif Erdoğan diyor ki, “hiç ikinci adam istemezdi. Onu oradan alır, öbür ile atar ve itibarsızlaştırma yoluna giderdi. İkinci adamdan hoşlanmazdı.” diyor.

“İRİ VE DİRİ OLMAK ZORUNDAYIZ”

Ak Parti sayesinde devlet içerisinde ve kurumlarda palazlanan Paralel Yapı’ya karşı devlet içerisinde millî bir gücün Tayyip Erdoğan’la birlikte anlaşarak harekete geçtiğini, Gezi olayları, 7 Şubat 2012’deki Oslo olayı, MİT’e karşı operasyon, 17-25 Aralık darbe teşebbüsü olaylarının vuku bulduğunu ve bütün bunların millî güçler tarafından dirayetle ve iş birliğiyle atlatıldığını da dile getiren Güçlü, “Paralel yapı denilen gayrı milli yapılanmaya karşı milli bir güç oluşturuldu. 15 Temmuz’daki kalkışmayı da milletimizin basiretiyle birlikte bu güç bertaraf etti. Diyeceğim o ki Anadolu, başı belada olan yiğide benzer. Bu coğrafyada olmak istiyorsak güçlü olmak zorundayız. Güçlü, iri ve diri olmak mecburiyetimiz var” dedi. Haber Merkezi