"İran, Trump için her zaman kullanılabilir bir enstrüman"

"İran, Trump için her zaman kullanılabilir bir enstrüman"

ABD'nin, İran resmi ordusu Devrim Muhafızlarını terör listesine alarak tarihinin en radikal kararına imza attığını belirten uzmanlar, Trump'ın bu kararla ülkesindeki neo muhafazakar kesimi konsolide ederken dış politikada da Suudi Arabistan, BAE ve İsrail

İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - ABD'nin, İran resmi ordusu Devrim Muhafızlarını terör listesine alarak tarihinin en radikal kararına imza attığını belirten uzmanlar, Trump'ın bu kararla ülkesindeki neo muhafazakar kesimi konsolide ederken dış politikada da Suudi Arabistan, BAE ve İsrail eksenini bir arada tutmaya çalıştığı görüşünde birleşiyor.

Devrim Muhafızları Ordusu'nun ABD tarafında terör listesine alınmasını AA muhabirine değerlendiren uzmanlar bu kararın İran ekonomisine ve bölgeye ciddi bir istikrarsızlık getireceği görüşünü dile getiriyor.

İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Ekonomi Koordinatörü Prof. Dr. Murat Aslan, ABD'nin, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör listesinde koymasının, büyük stratejinin bir parçası olduğunu söyledi.

ABD'nin bölgede en önemli sabitesinin İsrail'in güvenliği olduğunu savunan Prof. Dr. Aslan, "Bu bağlamda İsrail'in durumu ABD için yapısal bir sorun. Ayrıca ABD Asya'da bir mücadele yürütüyor. Dolayısıyla İran'ın Suriye'ye açılması, Irak'ta güçlenmesi, ABD'nin bu bölgelerde gücünü arttırma mücadelesinde önünü kesiyor. Dolayısıyla İran burada yaramaz çocuk durumunda." diye konuştu.

ABD'nin bir yanda Asya'da yürüttüğü politika bir yandan İsrail'in güvenliği bağlamında İran'ın gücünü zayıflatmaya çalıştığını kaydeden Prof. Dr. Aslan, şöyle konuştu:

"Devirim Muhafızları Ordusu İran'ın askeri anlamda amiral gemisidir. Devrim Muhafızları Ordusu sadece asker sayısından ibaret değil ve gücünü sadece buradan devşirmiyor. İran ekonomisinde çok güçlü bir aktör. Devrim Muhafızları Ordusu'nun terörist örgüt haline dönüştürülmesi aslında sahada çok büyük bir karşılığı yok ama psikolojik ve ekonomik olarak ciddi bir karşılığı var. İran ile ticaret yapan kişi ve kurumların Devrim Muhafızları Ordusu ile ilişkisiz iş yapması neredeyse imkansız. Dolayısıyla kasım ayında ilişkilere 2-3 düğüm atan ABD, Devrim Muhafızları Ordusu ile ilgili aldığı kararla bir iki düğüm daha atmış oldu. ABD'nin Orta Doğu'da belli bir stratejisi var. Bu strateji İran'ı güçsüzleştirmeyi hedeflediği için adımlar da bu bağlamda atılıyor."

Prof. Dr. Aslan, Devrim Muhafızları'nın özellikle Kudüs Gücü'nün İran'ın "proxy"si olarak çalıştığını ve sahada emir komuta zinciri içinde hareket etmeden bazen büyük operasyonlar bile düzenlediklerini anlattı.

Terörist örgüt listesine alınan Kudüs Gücü'nün ve uzantısı (proxy) güçlerin Suriye'de Irak'ta, ABD askerleri veya ABD'nin uzantısı güçlerle karşı karşıya gelmesinin ciddi sonuçlar doğuracağına dikkati çeken Prof. Dr. Aslan şöyle devam etti:

"ABD askerleri tanım gereği terörist kabul edip ateş edecekler. Bu da bölgede işin iyice çığırından çıkmasına neden olacak. Böyle bir şeyin ortaya çıkmamasını umut ediyoruz. Çünkü bu durum iki taraf için de geri dönülmez bir sürece evrilir. Devrim Muhafızları Ordusu'nun terör örgütü kabul edilmesi bölgeye sadece huzursuzluk getirir. Bu meselede büyük oranda haksızlığa uğrayan İran."

- "İranofobia Trump için de oldukça işlevsel"

İran Araştırmalar Merkezi Araştırmacısı ve Colombia Üniversitesi Misafir Öğretim Görevlisi Dr. İsmail Sarı ise Trump yönetiminin İran’a stratejik baskı uyguladığını, asil amacının kendi belirleyeceği talepler doğrultusunda İran'ı müzakere noktasına çekmek olduğunu belirtti.

ABD'nin İran rejimini içeriden zayıflatma politikası yürüttüğünü kaydeden Dr. Sarı, "ABD, hem siyasi hem ekonomik güç olarak bir nevi devlet içinde devlet olan Devrim Muhafızları Ordusu'nu hedefe aldı. Dolayısıyla İran ile iş yapmak isteyen üçüncü ülkeler, üçüncü kişiler bir şekilde bu durumdan etkilenecek. Devrim Muhafızları'na ait yaklaşık 500'ün üzerinde şirketten bahsediliyor. Dolayısıyla ABD yaptırımlarından korkan şirketler DMO şirketleri ile ilişkilerini kesecek ve iş birliği yapmayacak." değerlendirmesinde bulundu.

Dr. Sarı, ABD'nin tarihinde ilk defa radikal bir karar alarak bir devletin resmi ordusunu terör listesine aldığını hatırlatarak, şöyle devam etti:

"Trump yönetimi sürekli olarak İran rejimi terörist bir rejim, İran'i haydut bir devlet olarak tanımlıyor. Ama İran'ın resmi ordusunu terör listesine almak hakikatten radikal bir karar. ABD'nin karşı karşıya geldiği, düşman olduğu pek çok ülke oldu ama hiçbirinde böyle bir karar almamıştı. Bu Trump yönetimin hakikatten çok radikal kararlar alabileceğini ve İran'a bakış açısını bir şekilde somutlaştıran bir karar. Amerika halkının da İran rejimine, yönetimine karşı çok ciddi bir antipatisi var. İranofobia denilen bu korku Trump için de oldukça işlevsel. Trump İran korkusu üzerinden hem bölge devletlerini yanına çekiyor hem de içeride Amerikan halkının desteğini yanına çekiyor. Yahudi lobisi ve evanjelikleri de biliyoruz zaten. Dolayısıyla İran Trump için kullanılabilir bir enstrüman."

Nükleer tehdit ve terör saldırılarının Amerikan toplumunda ciddi bir korku algısı oluşturduğuna dikkati çeken Dr. Sarı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Trump, 2020'de yapılacak seçimlerde bu algıyı fazlasıyla kullanacaktır. Yine aynı şekilde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır'dan oluşan anti-İran, anti İslamist dediğimiz kampa yönelik de mesaj vermiş oluyor. ABD ile İran arasında, Irak veya Afganistan gibi doğrudan içeri girme şeklinde sıcak bir savaş mümkün değil ama Trump yönetimi, İran ile Suudi Arabistan arasında özellikle Körfez'de çıkabilecek kontrol edilebilir bir sıcak çatışmaya da sıcak bakabilir."

- "Trump bu kararla ekonomik avantaj da sağladı"

Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Mustafa Cüneyt Özşahin, İran ile ilgili alınan her kararın Trump için önemli olduğunu, İran'a yönelik attığı her adımla İsrail, Körfez, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin daha fazla desteğini aldığını söyledi.

Trump'ın İran'a yönelik attığı adımlarla sadece siyasi destek değil aynı zamanda ekonomik avantaj da sağladığını savunan Dr. Özşahin, "Trump dışarıdan destek almaya çalışırken Amerikan iç politikasında da İsrail lobisinin desteğini de almaya çalışıyor. Başkanlık seçimleri öncesi süreçte iç politikaya yönelik söylemlerinde daha çok önümüze çıkacak bu söylemler. Bunu Trump'ın iktidarını devam ettirme sürecinde saldırganlaşmasından bağımsız düşünmek mümkün değil. Trump bu kararla hem ülkesindeki neo muhafazakar kesimi konsolide ediyor hem dış politikada Suudi Arabistan, BAE ve İsrail eksenini bir arada tutmak istiyor. Dolayısıyla Trump'ın attığı bu adımların pek çok çıktısı var." şeklinde konuştu.

ABD'nin İran'a yönelik attığı adımlara İran'ın da karşılık verdiğini vurgulayan Özşahin, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığını (CENTCOM) terörist faaliyetlerle suçladığına dair misillemesini hatırlattı.

Özşahin şunları kaydetti:

"İran ABD'ye karşı politikalar üretmeye çalışıyor. Devrim muhafızlarının İran ekonomisinde de ciddi payları var. Bunlar sadece askeri güç değil aynı zamanda siyasi ve ekonomik işlevi olan, İran'ın dünyanın çeşitli yerlerindeki operasyonlarını yürüten, bazen iş adamlarıyla temaslar kuran çok boyutlu bir organizasyon. ABD'nin bu kararı zaten sıkıntı içinde olan İran ekonomisini daha da zorlayacak. Zaten ABD'nin de asıl amacı bu. Bu ekonomik darboğazın İran'da sosyolojik bir karşılığı olabileceğini düşünüyor. Geçmişte bunlar yaşandı. Birtakım halk hareketleri gerçekleşti."

- "Sahada çatışma ihtimali güçleniyor"

Dr. Özşahin, DEAŞ'ın zayıflamasından sonra Orta Doğu sahasında yeni bir mücadelenin başladığını, bölgede özellikle Suriye, Irak, Lübnan gibi ülkelerde İran'ın bu güçlenmesini ABD arzu etmediğini ifade etti.

Trump, İsrail lobisinin desteğini almak için İran ile sıcak bir çatışmayı göze alır mı sorusunu ise Dr. Özşahin, şu şekilde yanıtladı:

"ABD'nin aslında Körfez müdahalesiyle İran'ı bu kadar güçlendirdi. Terör örgütü olarak tanımladığı bir güçle sahada karşılaşması çatışma ihtimalini güçlendiriyor. ABD'nin gözünde DEAŞ ile Devirim Muhafızları Ordusu'nun bir farkı kalmadı. Dolayısıyla bu durum zaten kaotik bir ortam olan bölgeyi daha da karmaşık hale getirecektir. Sıcak bir çatışmaya ihtimal vermiyorum. Çünkü böyle bir savaşın ABD açısından bir sonucu olmayacaktır. Ama savaşa dönüşmeyecek daha düşük yoğunluklu çatışma ihtimalleri var. Zaman zaman tansiyonun yükselmesiyle söz düellolarıyla sıklaşacak. Bu bile Trump'ın elini çok güçlendirecek. Hem İsrail'in, hem Yahudi lobisinin hem Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin desteğini hep alacaktır. Anti İran politikaları izlemekle onları memnun edecek."


Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :