Irak ve Suriye tezkeresi Genel Kurul'da

Irak ve Suriye tezkeresi Genel Kurul'da

Milli Savunma Bakanı Yılmaz: (2)

TBMM (AA) - Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, "IŞİD'in Süleyman Şah Saygı Karakolu bölgesindeki mevcudiyeti ulusal güvenliğimize yönelik apaçık bir risk, apaçık bir tehdit oluşturmaktadır. Türk ana vatanının ayrılmaz bir parçası olan Süleyman Şah Saygı Karakolunu korumak devletimizin asli vazifesidir. Türkiye Cumhuriyeti bu sorumluluğunun gereğini yerine getirme konusunda hiçbir tereddüt göstermeyecektir" dedi. 

Yılmaz, Irak ve Suriye tezkeresinin TBMM Genel Kurulu'ndaki görüşmelerinde hükümet adına yaptığı konuşmada, Irak'taki gelişmelerin, bölgedeki çatışmaya ve insani trajediye daha bütüncül ve kapsamlı bir strateji geliştirme ihtiyacını ortaya koyduğunu söyledi. 

Uluslararası toplum kararlı bir adım atmadığı sürece bölgenin daha geniş bir çatışmaya sürükleneceğini ifade eden Yılmaz, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Irak ve Suriye'nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü teyit ederken, IŞİD ve El Nusra Cephesi gibi terör örgütlerinin Irak ve Suriye'deki faaliyetlerini kınayan, IŞİD'in terör faaliyetlerine karşı BM üyesi tüm ülkelere 1373 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı çerçevesinde ve uluslararası hukuka bağlı kalarak, sorumluluklarının gereği olarak terörizm ve aşırılıkla mücadele için 15 Ağustos 2014 tarihli 2170 sayılı kararı ile gerekli tüm önlemleri alma çağrısında bulunmuştur" dedi. 

Yılmaz, 5 Eylül tarihli NATO Galler Cephesi ile Irak ve IŞİD tehdidinin ele alındığı çok taraflı toplantılarla başlayan sürecin çeşitli uluslararası toplantılarla devam ettiğini hatırlattı. Türkiye'nin de iştirak ettiği toplantılarda uluslararası toplumla beraber hareket edileceğinin belirtildiğini hatırlatan Yılmaz, "IŞİD'in Irak'taki varlığına karşı mücadele verilmesi, Irak'taki yeni hükümete destek olunması bu doğrultudaki uluslararası çabaların siyasi, güvenlik ve insani boyutlar ekseninde yürütülmesi hususunda mutabakata varılmıştır" diye konuştu. 

 

-"Türkiye, IŞİD'in mağdur ettiği herkese ayrım gözetmeksizin yardım etmektedir"

 

BM verilerine göre yılbaşından bu yana Irak genelinde yaklaşık 7 bin kişinin çatışmalar neticesinde hayatını kaybettiğini ifade eden Yılmaz, şunları kaydetti:

"1 milyon 800 bin kişi yerlerinden edilmiştir. IŞİD ve destekçilerinin haziran ayında Musul'da başlattığı saldırılar sonrasında Irak'ta tırmanışa geçen güvenlik krizinden en olumsuz etkilenen kesimlerden biri de Türkmenler olmuştur. IŞİD'in ilerlemesiyle yerlerinden edilen onbinlerce soydaşımız Erbil, Kerkük ve Duhok'un yanı sıra Necef, Kerbela ve Bağdat gibi güney vilayetlere göç etmiştir. IŞİD Ağustos ayı başlarında Telafer'den göç etmek zorunda kalan soydaşlarımızın sığındığı Sincar'ı da ele geçirmiştir. Türkiye, IŞİD'in Irak'ta yerlerinden ederek mağdur ettiği herkese ayrım gözetmeksizin yardım etmektedir."

Irak'ta güvenlik krizinin tırmanışa geçtiği Haziran ayından itibaren AFAD koordinasyonunda TİKA ve Türk Kızılayı'nın çatışmalardan etkilenen tüm Irak halkına yönelik insani yardımda bulunduğunu aktaran Yılmaz, 29 Eylül 2014 itibariyle gıda, yatak, çadır, temizlik malzemesi ve ilaç gibi muhtelif malzemenin bulunduğu 277 TIR insani yardım malzemesinin çeşitli kentlere gönderilerek dağıtımlarının sağlandığını da söyledi. Yılmaz ayrıca Duhok'a 57 TIR barınma merkezi alt yapı malzemesinin de ulaştırıldığını bildirdi. 

AFAD ve Türk Kızılayı ekiplerinin Zaho ve Erbil'de çalışma yürüttüklerini de anlatan Yılmaz, çeşitli kentlere göç edenlere de insani yardım ulaştırılması konusunda ilgili kurumlar arasında koordinasyon sağlandığına işaret etti. Yılmaz, "Irak'ta kurucu unsur olan Türkmenlerin güvenliklerinin temini ile Irak Anayasasıyla çizilen çerçevede hak ve menfaatlerinin garanti altına alınması Türkiye'nin Irak politikasının vazgeçilmez unsurlarından birisidir. Türkmen kardeşlerimizin menfaatlerinin korunması ve söz konusu krizin bu ülkedeki soydaşlarımıza olumsuz etkilerinin giderilmesi bizim için son derece önemlidir. Ülkemiz her zaman olduğu gibi önümüzdeki dönemde de Türkmen toplumunun en büyük destekçisi olacaktır" dedi. 

 

-"Söz konusu tehditler varlığını artırarak sürdürmektedir"

 

Suriye'deki ihtilafın dördüncü yılına girdiğini hatırlatan Yılmaz, söz konusu ihtilafın bölgesel güvenlik bakımından ortaya çıkardığı risk ve tehditlerin giderek arttığını, Suriye'deki insani duruma etkisinin yoğunlaştığını vurguladı. Bu güvenlik tehdidinin çok boyutlu olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "Rejimin kimyasal silah dahil her türlü saldırı aracını halka karşı kullanmakta tereddüt göstermediği ve buna yönelik kararlı bir uluslararası tepkinin henüz ortaya konulmadığı düşünüldüğünde,  söz konusu tehditler varlığını artırarak sürdürmektedir" değerlendirmesinde bulundu.

Rejim tarafından kimyasal silah kullanıldığının uluslararası raporlarla da ortaya konduğunu belirten Yılmaz, uluslararası hukukun ihlal edildiğinin de kayıt altına alındığını söyledi. Suriye rejiminin uluslararası topluma verilen taahhütlerin hiçbirini yerine getirilmediğinin de altını çizen Yılmaz, "BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu'nun son raporunda rejimin 8 farklı bölgede klor gazı kullandığı kayda geçirilmiştir" dedi. Benzer raporlardan da örnekler veren Yılmaz, IŞİD'in de Irak ordusundan elde ettiği gelişmiş malzeme ve silahları Suriye'ye taşımasının etkinliğinin artmasına yol açtığını kaydetti. IŞİD'in gücünün bu şekilde artmasının bazı radikal örgütlerin de katılımı endişesini beraberinde getirdiğini aktaran Yılmaz, "Suriye'de süregiden kaos, istikrarsızlık ve yıkımın yegane sorumlusu rejimdir. Uluslararası toplumun ataletinden yararlanan rejim, halkın meşru talep ve beklentilerini şiddet yoluyla bastırmaya devam etmektedir. Ağır bombardımanlar dahil olmak üzere katliamlar sürmekte, halka karşı kimyasal ve balistik füze kullanılmaktadır. Bu ana kadar kullanılan balistik füze sayısı 421'dir" diye konuştu.

 

-"Milletimiz kendi kapısına geleni hiçbir zaman geri çevirmedi"

 

Suriye'de yaşanan son gelişmelerin ülkedeki insani trajediye dehşet verici bir boyut kazandırdığını ifade eden Yılmaz, rejimin ülke genelinde 250 binden fazla kişiyi gıda ve ilaçtan mahrum bırakarak, 'açlıktan öl ya da teslim ol' stratejisi izlediğini, insanlık suçu işlediğini belirtti. 

Yerlerinden edilen insanların sayısının 6,5 milyona, komşu ülkelere sığınan Suriyelilerin sayısının ise 3 milyona ulaştığını dile getiren Yılmaz, "Bu aziz milleti diğerlerinden farklı kılan hasletler, cömertlik, yardımseverlik ve ensar olma anlayışıdır. Bu topraklarda komşudaki yardımdan bize ne diyen olmaz. Milletimiz biliyor ki insan olmak başkasını düşünmekle başlar. Milletimiz kendi kapısına geleni hiçbir zaman geri çevirmedi. Her zaman kapısı açık oldu. Himayesi altına aldı, insana hizmeti hakka hizmet olarak gördü. Bu düşünce ile insanımız her mülteciye, her muhacire ensar oldu" diye konuştu. 

Türkiye'nin tarih boyunca kendine sığının kişi ve toplumlara evsahipliği yaptığını belirten Yılmaz, geçmişten buna ilişkin örnekleri sıraladı. Yılmaz, şöyle devam etti:

"Şimdi de Suriye'den gelen Araplar, Türkmenler, Kürtler ve Irak'tan gelen Ezidiler aileleri için, evlatları için Türkiye'yi güvenli görerek bu topraklara sığındılar. Hali hazırda ülkemizin barınma merkezlerinde misafir edilen ve şehirlerde kendi imkanlarıyla ikamet eden 1 milyon 300 binin üzerinde Suriyeliye evsahipliği yapmaktayız. 18 Eylül 2014 tarihi itibariyle son gelişmelerle birlikte Şanlıurfa Suruç bölgesinden ülkemize ilave olarak 163 bin 208 Suriyeli sığınmacı Kürt kardeşimiz giriş yapmıştır. AFAD'ın 29 Eylül 2014 tarihli raporuna göre 220 bin 623 Suriyeli ülkemizdeki 10 ilde 22 barınma merkezinde misafir edilmektedir, geriye kalan 1 milyondan fazla kişi yurdumuzun çeşitli bölgelerinde yerleşmiştir. Bu bağlamda yaptığımız harcamalar 4 milyar dolara ulaşmıştır. İnsani vazifemizin gereği, ülkemize sığınmak durumunda kalan bölge halkı için elimizden gelen her şeyi yapmaktayız. Türkiye 2013 yılında acil ve insani yardımlarda tüm ülkeler arasında milli gelire oranla dünyada birinci, miktar olarak ABD ve İngiltere'den sonra dünya üçüncüsü olmuştur."

 

-"Din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapılmaksızın insan odaklı bir yaklaşım sergileniyor" 

 

İnsani yardım faaliyetlerinde, gelen sığınmacıların din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapılmaksızın tamamına insan odaklı bir yaklaşım sergilendiğinin altını çizen Yılmaz, "Ancak üzülerek belirtelim ki bütün bu gayretlerimize rağmen, her şeyi istismar etmeye alışmış grupların bu yardım faaliyetlerini engellemeye, yardımı yapan kamu görevlilerine saldırmaya ve toplumun huzurunu bozmaya yönelik eylemleri de devam etmektedir. Sadece bir arkadaşımız söyledi 'Ezidilere ne yapıldı?' diye. 20 binin üzerinde Ezidi geldi. Mardin'de kamp gösterdik. 'Burada Araplar kalıyor' diye kendileri kalmak istemediler. Bizim inancımızda mazlumun kimliği sorulmazdı. Bekledik ki canını kurtarmak için Türkiye'ye gelenler kendisine gösterilen yerlerde kalırlar. Ancak bunlar Araplarla birlikte, canlarını kurtarmak için gelen Araplarla birlikte kalmayı kabul etmediklerinden, şimdi Mardin bölgesinde 20 bin kişilik ilave yerleşim yeri açıyoruz" diye konuştu. 

Suriye halkının desteklediği, Suriye muhalefetine destek olunmasının aşırılık yanlısı grupların çekim merkezi olmasını ve mevcut durumun istismarını da önleyeceğini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

"IŞİD başta olmak üzere, aşırılık yanlısı grupların Suriye'de artan etkinlikleri ulusal güvenliğimize yönelik doğrudan ve ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Kaos ortamından ve rejimin politikalarından beslenen bu gruplar faaliyet alanlarını sürekli genişletmektedir. IŞİD halihazırda Türkiye-Suriye sınırındaki üç sınır kapısının Suriye tarafında kontrolü elinde bulundurmaktadır. IŞİD'in Türkiye-Suriye sınırına 37 kilometre mesafede bulunan Süleyman Şah Saygı Karakolu bölgesindeki mevcudiyeti ulusal güvenliğimize yönelik apaçık bir risk, apaçık bir tehdit oluşturmaktadır. Türk ana vatanının ayrılmaz bir parçası olan Süleyman Şah Saygı Karakolunu korumak devletimizin asli vazifesidir. Türkiye Cumhuriyeti bu sorumluluğunun gereğini yerine getirme konusunda hiçbir tereddüt göstermeyecektir."

Türk dış politikasının esasının hukuk, hukukun üstünlüğü, adalet ve barış olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Adalet zulme engel olmaktır. Zulüm, kimden gelirse gelsin zulümdür ve engellenmelidir, barış da her halükarda iyidir, hayırdır" dedi.

Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu tezkerenin amacı, mümkün mertebe, sınırlarımızda yaşanmakta olan çatışmaların ülkemize olan olumsuz etkilerini azaltmaktır. Savaş yüzünden her şeyini kaybetme noktasına gelen, canını bile zor kurtarma durumuna düşen insanlara kapılarımızı açtık. Ancak sadece kapılarımızı açıp canını kurtarmak için gelenlere kucak açmakla bu meselenin çözülemeyeceği de görülmektedir. Suriye'de halkın büyük bir kısmı baskı görürken, bu baskı görenler terör örgütüyle eklemlenirken, demokratik bir Türkiye'nin uluslararası toplumla beraber mazlum ve mağdur insanların yanında yer almaması Türkiye'ye yakışmaz. Bu tezkere için sayın Meclisimiz nihai kararı verecektir, Meclisimizden tezkeremize destek bekliyoruz çünkü bu destekle birlikte, inşallah, Türkiye bu bölgede demokrasi yanlısı olanların, insan haklarına saygılı olanların, uluslara saygılı olanların yanında yer alacaktır."

  (Bitti)

Kaynak:Haber Kaynağı