İnsan yetiştirmek, adam yetiştirmek

Arkadaşlarımın çocuklarıyla ilgili bir sıkıntısı olduğunda ''Sen çocuk gelişimiyle ilgili çok kitap okuyorsun, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum'' derler. Soruları kolaydı ama yanıtı zordur, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktır, anlatmaya başlarım:

Annelik ve özellikle babalık uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı ''insan yetiştirmek, adam yetiştirmek'' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, çocuk ister okulunda isterse sokakta nerde olursa olsun örnek aldığı tek insan ANNE ve BABAsıdır. Örneğin yapılan bir araştırmada çocuk ne kadar küfür duyarsa duysun eğer baba ve anne küfür etmiyorsa çocuk asla küfür etmiyor. Sinirlendiğinizde nasıl tepki veriyorsanız çocukta aynı şekilde tepki verir. Bir kere bilmelisin ki terbiye eğitimi 7-10, damak tadı 12-14, yaşında sona eriyor. Eeee atalarımız boşuna dememiş; ''7 sinde neyse 70 inde de odur'' diye.

Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın.Abraham Linlocln'ün oğlunun öğretmenine yazdığı bir mektup geldi aklıma ve başladım anlatmaya....!

Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını... Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden...

Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu, gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret. Kitaplardan keyif almasını, ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona. Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona cep telefonunu, play stationu, bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp ta kendini yönlendirmeyi bulmasını.

Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla. Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine...

Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. Alın terine saygıyı öğret ona.

Aşk acısı çekmenin hiç âşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret. Kendi doğruları üzerinden (eğitimi, dini) kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı... Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret. Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.

Hayatı sorgulamayı öğret ona... Bilginin en büyük güç olduğunu öğret. Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını.

Günün birinde yaptıkları değil, yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret. Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı... 'İstemiyorum', 'hayır' demeyi öğret ona, istediğinde ise 'istiyorum' demeyi, Sevdiğinde ise 'seni seviyorum' diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon ve tişörtle ve montla üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını...

Sorgusuz sevmeyi...  El yazısı ile notlar yazmayı... Lafı dolandırmamayı... Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona. kardeşlerini, dostlarını ve müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını, İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret... Ama en çok da kendini sevmesini öğret... Aynaya her baktığında şükretmesini, kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini...  Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini... Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa, kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını...

Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona...

Haftanın Öyküsü ve Fotoğrafı

-Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.

Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.

Hemşireler, önce pansuman yapmışlar ve 'biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini' söylemişler.

Beraberlik - bir ömür boyu...

-Yaşlı bey huzursuzlanmış; 'acelesi olduğunu, röntgen istemediğini' söylemiş.

 Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.

-'Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum' demiş.

'Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz' deyince.

-Yaşlı adam üzgün bir ifade ile 'Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor' demiş.

Hemşireler hayretle 'Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden hergün

onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?' diye sormuşlar.

-Adam buruk bir sesle 'Ama ben onun kim olduğunu biliyorum' demiş.

'Çiçek sulandığı kadar güzeldir,

Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,

Bebek ağladığı kadar bebektir.

Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin,

bunu da öğren,

Sevdiğin kadar sevilirsin.'

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.