İnsan tarafsız olmaz!

Ankara’nın gündemi cumhurbaşkanlığına kilitlenmiş durumda.

Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’ün siyasi partilerle, sivil toplum örgütleriyle görüşmeleri sürüyor.

En son işadamlarıyla görüşecek ve turunu tamamlayacak.

Onların da görüşlerini alacak, yemin billah edecek, kendisi tüm kesimini cumhurbaşkanı olacağını söyleyecek yine.

Tarafsız olacağından bahsedecek, herkesi kucaklayacağını söyleyecek.

Cumhuriyetin ilkelerinden ve mecliste ettiği yeminden ayrılmayacağına dair sözler verecek.

Ama benim aklıma yatmayan bir şeyler var, onu anlamakta hep zorlanıyorum.

Bu tarafsızlık meselesi çok da matah, çok da sahici  bir şey değil.

İnsan niye tarafsız olsun ki.

Bu tarafsızlık vurgusu adeta insan onuruyla oynanan bir hal alıyor.

Bana hep şu sahneyi aklıma getirir tarafsızlık meselesi:

Adam zor durumdadır, üç beş kişi dövüyordur, ağız burun kan içinde..

Ve artık adamın ağzından hep şu sözler dökülmektedir; Vallahi billahi yapmayacağım, şerefsizim bir daha elimi dahi sürmeyeceğim abi… söz veriyorum…

Çok trajik bir durumdur.

Ama ilk fırsatta sözünden caymayı da kafasına koymuştur.

Hatta bu dayak ona çok ağır gelmiştir, onuru kırılmıştır, ancak karşı koymaya  gücü yetmediği için de mecbur  söz vermiştir.

İşte tarafsız kalma meselesine ben de böyle bakıyorum.

Tarafsız kalmak değil, tarafsızlığa zorlanmak, hatta diğer taraftan olmak anlamını içeriyor tarafsızlık sendromu.

Mesela Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı görmek isteyenler tarafsız bir cumhurbaşkanı olsun diye mi o makama gönderiyorlar Gül’ü.

Ya da Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanlığı süresince hep tarafsız mı davrandı. Atamalardaki kriterleri tarafsızlık üzerine miydi?

Atamadaki seçimlerini hangi kriterlere göre yaptı?

Tarafsız bir cumhurbaşkanı olsaydı CHP, Sezer için çok iyi bir cumhurbaşkanı, bulunmaz bir nimet der miydi?

Bence biz hep numara çekiyoruz halka.

Niye açıkça söylemiyoruz ki, Abdullah Gül’de, Sezer’de iki taraf olduğu için şu anda oradalar.

Biz ve onlar diye iki kesim var ve bu mücadele şu anda zirvede kapışıyor.

Evet, bu itirafı niye yapmıyoruz?

Gerilimden korktuğumuz için mi…

Ama siyasetimizin başarısı ya da başarısızlığı bu gerilime bağlı değil mi?

Alınan oyların büyük bir kısmı bu gerilim siyasetinin ürünü değil mi?

Bir tarafta bulundukları, bir kesimi temsil ettikleri için bu partiler oy almıyorlar mı?

Eee madem siyaset büyük bir oranda buradan besleniyor, neden halka yalan söylüyoruz ki?

İnsan tarafsız olmaz!

Siz diyorsunuz ki işini yaparken tarafsız olsun.

O zaman seçim niye?

Seçimin siyaset bilimindeki karşılığı bir tarafın iktidara gelmesi değil midir?

Kendi dünya görüşünü, taleplerini, iktidara yansıtmak değil midir?

Benim için, bana göre bir şeyleri yapmayacaksa seçtiklerim, ben niye oy vereyim ki?

Evet, siyasette  tarafsızlık olabilir mi?

Hele bir siyasi partinin temsilcisi olarak bir yere gönderiliyorsanız…

Herkes samimi olarak bu soruyu sorsun kendisine…

Solcusu da sağcısı da..

Madem tarafsız olunacak,

Niye liberaller var…

Niye muhafazakarlar var…

Niye milliyetçiler var…

Niye İslamcılar var…

Niye Solcular var.

Bunlar hiç siyaset yapmasın.

Atamayla gelsin herkes.

Parti başkanları, sendika başkanları, sivil toplum örgütlerinin başındakiler atamayla gelsin.

O zaman daha az taraflı olurlar.

Biz de korkularımızdan kurtuluruz.

Belki de bırakırız bu demokrasi oyununu..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar