'İmar Affı' yapıları kontrol edilmeli

'İmar Affı' yapıları kontrol edilmeli

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şube Yönetim Kurulu Başkanı Fetullah Arık, 17 Ağustos depreminin 19’üncü yılında önemli uyarılarda bulundu.

 

1999 yılında meydana gelen 17 Ağustos depreminin üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen ülkemizdeki etkileri halen devam ediyor. 17 Ağustos depreminin yıldönümünde yapı tasarımları ve denetimleri hakkında açıklama yapan Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Fethullah Arık, ülkemizin en aktif olan Alp-Himalaya deprem kuşağında bulunduğunu ve  % 93’ü deprem bölgeleri içinde yer aldığını hatırlattı.

İMAR AFFI BİNALARI KONTROL EDİLMELİ

Başkan Fetullah Arık, yaptığı uyarılara ‘İmar Affı’ ile ruhsat alan binaların kontrol edilmesi gerektiğini söyledi. 17 Ağustos depreminin yıkıcı olmasında 1984 yılında gerçekleştirilen ‘İmar Affı’nın etkisinin büyük olduğunu söyleyen Başkan Arık, “Gündeme getirilen “imar affı” ile; yapının oturduğu zemin birimlerinin jeolojik ve jeoteknik parametrelerinin belirlendiği zemin ve temel etütleri başta olmak üzere, yeterli mühendislik hizmeti almamış on binlerce yapının; sadece bina sahiplerinin beyanıyla tescillenmesi bizleri endişelendirmektedir. Bu durum ülkede inşa edilmiş bulunan yapıları depreme karşı güvenlikli hale getirmeyecek, tam aksine doğa olaylarının afete dönüşmesine neden olabilecektir. 1984 yılında çıkarılan “imar affı yasası” ardından yaşanan 1999 Büyük Marmara Depremleri ile büyük ölçüde imar aflarının yarattığı, jeolojik olarak sakıncalı alanlar üzerinde inşa edilen yerleşimler ile sağlam olmayan yapı stokunun yıkılmasının ağır bedelinin toplum olarak ödendiği unutulmamalıdır.  02.05.2018 tarih ve 30409 (mükerrer) Resmî Gazete’de yayımlanan tebliğ ile, TS 8737 nolu yeni Yapı Ruhsatı Formu Standardı yürürlüğe girerek etüt ve proje müelliflerin ıslak imzalarının yer aldığı bölümler kaldırılmıştır. Bu uygulama ile etüt ve proje müellifi mühendislerin bilgisi dışında yapı ruhsatı hazırlanmasına imkân sağlanarak mesleki hak ve yetkilerimiz, telif hakları, müelliflik hakları, sağlıklı ve güvenli yapı üretiminin ana bileşenlerinden biri olan “denetim hizmetleri” sekteye uğramıştır. Yapı üretim sürecinden mühendisler uzak tutularak, depreme karşı insanların can ve mal güvenliğinin korunamayacağı bilinmelidir.   

 

JEOLOJİK KOŞULLAR TASARIMDA DİKKATE ALINMALI

Başkan Arık, uyarılarının devamında Türkiye’de son yılda inşaat ve yapının hızlı geliştiğini söyleyerek, yapıların yapımında jeolojik koşulların dikkate alınması gerektiğinin de altını çizdi.

Başkan Arık, konuşmasına şu şekilde devam etti; “Son zamanlarda yaşadığımız jeolojik kökenli kazalar, istinat duvarlarının ve binaların yıkılması gibi olaylar, jeolojik koşulların tasarımda dikkate alınmadığında ne tür problemlerin oluşabileceğini göstermektedir.  17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 depremlerini takip eden 19 senede, aralarında meslektaşlarımızın da bulunduğu çok sayıda bilim insanı, akademisyen, mühendis, mimar ve şehir planlamacısı genelde afet özelde deprem güvenliği için atılması gereken adımları tüm açıklığı ile belirlemiş ve değişik kanallardan kamuoyuna duyurmuştur. Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, bir doğa olayı olan depremlerin afete dönüşmemesinin ve dolayısıyla deprem zararlarının azaltılmasının mümkün olduğunu bir kez daha belirtiyor ve; Doğal bir olayı afete dönüştüren en önemli etmenlerden biri olan yapının oturduğu zeminlerin jeolojik ve jeoteknik özelliklerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesinin ancak jeoloji mühendisleri tarafından yerine getirilebileceğini ifade ediyoruz. Yapı üretimi ve denetimi süreçlerinin jeolojik-jeoteknik (zemin ve temel) etüdü,  mimari, statik, elektrik, makine, peyzaj gibi tüm proje ve etütlerinin 3194 sayılı yasada belirtildiği şekilde ayrı ayrı ilgili meslek disiplini tarafından yerine getirilmesinin uygulamada sağlanması gerektiğini düşünüyoruz.

Jeoloji Mühendisleri Odası olarak; deprem durumunda ortaya çıkacak faciaları önceden görebilmenin çok zor olmadığı ve depreme karşı ne kadar güvenliksiz bir çevrede yaşadığımız gözler önündeyken; başta deprem olmak üzere afetlere karşı toplumun sağlıklı ve güvenli bir yapı ve çevrede yaşama hakkını yarın çok geç olmadan sağlamaya davet ediyoruz.”