İmanın iktidara yürüyüşü: Hicret

 

                 Hicret, iman etmenin bedelini ödemektir…

                Hicret, anlamı daraltılmış Kur’an’i bir kavramdır… Hicret, bir diyardan başka bir diyara gitmenin adı değildir sadece… Hicret; insanın istemediği, beğenmediği, rahatsız olduğu, ünsiyet edemediği, ortamında duramadığı, daraldığı, yok olmaya yüz tuttuğu durumu, kişileri ve halleri terk etmek anlamına da gelmektedir… “Onların sözlerine aldırma onlardan güzel bir şekilde ayrıl, ayrış”(Müzzemmil, 10) Ayeti hicretin geniş anlamlı bir kavram olduğunu gözler önüne sermektedir…

              Hicret; Arapçada ‘hecera’ (هَجَر  ) kökünden gelir… Hecera (هجَر  ), “bir şeyi terk etmek, protesto etmek, bir şeyden yüz çevirmek” demektir… Hicret edene “Muhacir” denir… Kur’an’a göre, “rabbime hicret ediyorum” (Ankebüt 26) sözü ile “Muhacir” kelimesini ilk kullanan Hz. İbrahim’dir…

              Hz. İbrahim, bu sözleri ile “hak yolunda yapılan yolculukların ve ayrışmaların hedefinin toprak parçası değil, Allah rızası olduğunu” anlatıyordu… İbrahimi literatürde hicret, Allah’ı hayatın kıblesi bilmektir… İman savaşını her yerde sürdürmektir… İmanı hayata iktidar etmektir… Bizler için hicret, İbrahimi geleneği sürdürmektir…

             Hicret, sadece kötü yerlerden, kötü durumlardan uzaklaşmak değildir… İyi şeylerden, iyi kimselerden, iyi durumlardan uzaklaşmakta “kötülerin hicretidir”… Allah, Kur’an’da peygamber dilinde buyurmuyor: “Ya rabbi kavmim Kur’a’nı terk edilmiş bıraktılar.”(Furkan,30) Yani Kur’an’dan hicret ettiler…  

             Yerilen hicret kötülerin, Övülen hicret iyilerindir… Hicret, hayata anlam katmak, durağan olmamak, pasif kalmamak, demektir… Hicret, iyiler için iyiliğe, sürekli iyiliğe, bitmeyen iyiliğe yürümektir… Kötüler için ise hicret, kötüye, en kötüye ulaşmaktır… Hicret, ziyanda kalmamak, hüsrana uğramamak, yanlışa mazeret uydurmamak, “elimden ne gelir?” dememek içim devinmektir…

              Hicret, ahirette “Allahın arzı genişti neden hicret etmediniz?”(Nisa,97) sualine muhatap olmamak için iman yurduna akın etmektir… Hicret, imanı vatan bilmek, imana vatan edinmek ve imanı, vatana kurban vermemektir… Hicret, imanın üstünde kutsal bilmemek, tüm beşeri kutsalları iman karşısında yere sermek, imanı hayata iktidar etmektir…

 

             Hicretin tersten okunuşu “tercih”tir… Dolayısı bir inanan için hicret, tercihi Allah’tan yana yapmanın adıdır… Tercih, insana bırakılmıştır… İyi tercihin sonu cennet, kötü tercihin sonu cehennemdir… Müminlerin hicreti, hicret ettikleri yere rahmet, geriye kalanlara lanettir…

 

            Hicret, bir kâinat gerçeğidir… Saniyeler, dakikalar, saatler, günler, haftalar, aylar, yıllar, su, toprak, hava, her şey, her an, her zerre hicreti yaşıyor sizlerle… İnsan hicretin çocuğudur… Ana karnından dünyaya, çocukluktan gençliğe, gençlikten yaşlılığa, yaşlılıktan ölüme, ölümden dirilişe, dirilişten ameli tercihe, cennete veya cehenneme hicret eder…

          Hicret, geleceğe ümitle yürümektir… Bitmemek, tükenmemek, yok olmamak için gayret sarf etmektir… Hicret, kulluğu ayağa kaldırmak ve kulluğu hedef seçmiş her zulme kıyam etmektir… Hicret, değişimdir, gelişimdir, devinimdir,  devrimdir… Hicret, kulluğun heyecanıdır… Hicret,  Allahtan geçmemek için gerektiğinde her şeyden vazgeçmektir… Hicret, vahiy ruhunu yaşatacak yerler ve bedenler aramaktır… Hicret, kulluğun zamansız ve zeminsiz olamayacağını anlatan tarihi bir gerçektir…

            Peygamberlerin her biri birer muhacirdi… Peygamberler ve onlara iman edenler, sürekli bir hicret yaşadılar… Toplumlarını, eski dostlarını, atalarını, adetlerini, gelenek ve göreneklerini, hak yoluna uymayanları, insanlığa yabancılaşanları, özlerinden uzaklaşanları protesto ettiler, terk ettiler…

         Memleketlerinden, rahatlarından, varlıklı hallerinden, imanlarının ortam bulması ve yeşermesi için hicret ettiler…  Tanımadıkları, bilmedikleri memleketlere yürüdüler… Allah dışında, hiçbir güvenleri, elde avuçta, iman dışında hiçbir şeyleri yoktu onların… Aslında bu hicretleri ile bizlere,”imanın çok şey olduğunu” gösterdiler…

          Onlar cehennemden cennete, şeytandan Allah’a, küfürden imana, korkudan cesarete, zilletten izzete, bencillikten fedakârlığa, esaretten özgürlüğe, bitmişlikten dirilmişliğe, cehaletten bilgiye, kötülükten iyiliğe hicret ettiler… Ve bu hicreti, bir gün değil, her gün, her an yaşadılar… Çünkü mü’min hayatı boyunca muhacirdir… Çünkü mü’minin iki günü eşit değildir…

            

     Hicret, Âdem olmaktır… Günah sürgününde imandan olmamak için günahlardan kaçmaktır… Günaha teslim olmak yerine, günahı teslim almak ve tövbeyi unutmamaktır… Rabbe teslim olma cesaretini göstermektir… Geçte olsa şeytanı yenmektir…

       Hicret, Nuh olmaktır… Kötüleri, kötülük bataklığında bırakmamaktır, 950 sene bunun için çalışmaktır, dayanmaktır, bıkmamaktır, ümidin bittiği yerden uzaklaşmaktır, tuğyan tufanına lakayt kalmamaktır… İman gemisinde müminlerle yeni hayatlara yol almaktır…

      Hicret, İbrahim olmaktır; inancı uğruna ateşlere yürümektir… Babası da olsa davasına engel olanı tanımamak, en sevdiğini İsmaili’ni yeri ve zamanı geldiğinde Allah’a feda etmekten kaçınmamak, yüreği ile rabbi arasındaki perdeleri kaldırmaktır, cennet rahatını bulmak için dünya rahatından olmaktır…

       Hicret, İsmail olmaktır, ilahi isteğe teslimiyet sunmaktır… Allah için canı vermeyi bilmektir… Allah’ın, evini şirkten temizlemektir…

       Hicret, Lut olmaktır; iffetsiz toplumda iffeti yaşamaktır, iffetin bayraktarlığını yapmaktır, zina toplumu oluşmasın diye evliliği kolaylaştırmaktır… Fuhşu meslek edinenlere serbestlik vermemektir… Şehvete kul olmuş fuhuşlar, azmışlar diyarından gerektiğinde ardına bakmadan uzaklaşmaktır,

      Hicret, Yusuf olmaktır; sevdiklerinden ayrı kalsa da onları unutmamaktır, ayrılığın acısına katlanmaktır, her şart ve zeminde Allah’la olmanın izzetini yaşamaktır, girdiği topluma göre şekillenmek değil toplumu şekillendirmektir… Zinaya karşı zindanı tercih etmektir, Züleyhaların oyuncağı olmamaktır,  öfkeden, kinden, intikamdan affa geçmektir, geçmişi silmek geleceğe bakmaktır, maziyi unutmaktır, azimli olmaktır…

       Hicret, Musa olmaktır; sarayın debdebesine kanmamak, aldanmamaktır, kötülüğe karşı durmaktır, gerekirse vatanından uzaklaşmaktır, zulümlerden beslenen saray efendiliği yerine çobanlığı seçmektir… Bir asayla bile olsa Firavun’a karşı durmaktır, köleliğinden memnun İsrailoğullarının gözünü açmaktır, özgürlük için çalışmaktır, korkusuz olmak, inananlarla birlikte Allah’a yürümektir…

       Hicret, Asiye olmaktır; Allah için yardan, serden geçmektir, sarayı cennet için terk etmektir, kurulu bâtıl düzene isyan etmektir… İmanı; kocaya, paraya, pula, makama, şana, şöhrete, insanın başını döndüren her türlü maddiyata değişmemektir

      Hicret, Davud olmak- Süleyman olmaktır; iktidarda kul olduğunu unutmamaktır, iktidarı hakka hizmetçi kılmaktır, yerinde oturmamak tüm varlığını Allah yolunda kullanmaktır… Halka hizmeti hakka hizmet bilmektir, canlı cansız her varlığın iktidar üzerinde hakkının bulunduğu gerçeğini her daim düşünmektir… Her iktidarın üstündeki iktidarı, Kâdir Allahı unutmamaktır… İktidarları altında yaşayanlara köle muamelesi yapmamak, halka halıklarının(yaratıcılarının) verdiği haklarını tastamam vermektir… Halkların dilini yasaklamak yerine iktidarı altında yaşayan herkesin dilini yaşatmaktır, kuşlarla bile olsa kendi lisanları ile anlaşmaktır…

            Hicret, Zekeriyya gibi toplumunun kötü gidişatına dur demek için arayışlara girmektir, kendisinden sonra iktidara zalimler gelmesin diye Yahyaların yolunu gözlemektir… Geleceğin analarını, Meryemlerini yetiştirmek için var gücünü kullanmaktır…

              Hicret, Meryem olmaktır… Kadın başı ile islam’a adanmaktır… Bir kadından ne olur? Sorusuna cevabını yaşamıyla vermektir… İffete bayrak olmaktır… İşini namusuyla yapmaktır… Din tüccarlarının iktidarını kulluğuyla yıkmaktır… İsaları insanlığa sunmaktır… Kadınlar mabedsiz, mabedler kadınsız kalmaz, kalamaz gerçeğini göstermektir…

        Hicret, İsa olmaktır; dünya süslerinden, zevklerinden, yüz çevirmektir, gerektiğinde çölleri mesken tutmaktır, İsrailoğullarına zühdle karşı durmaktır, maddeden dengeye geçmektir, değişim için kulluk için hayattan geçmektir, rahattan rahatsız olmaktır… Rahata rahat vermemektir… Rahatı yerinden etmektir… Rahatı rahatsız etmektir… Rahatı cennete terketmektir… Rahatın getirdiği rahavette kalmamaktır… Rahat düşkünleri ile yolları ayırmaktır…

        Hicret Zülkarneyn olmaktır; zulüm yeryüzünden silinsin diye iktidar koltuğuna kurulmamak, yerinde durmamaktır, ülkeler dolaşmak adaletle yürümektir… Yeryüzünde bozgunculuk yapmayı meslek edinmişlere engel olmayı meslek bilmektir, yeryüzü halklarının tümünü insan bilmek ve insanlığın kurtuluşu için mesafeler kat etmektir… Halkları sömürmek isteyen emperyal zihniyetlere “imanın iktidarında sömürüye yer olmaz” mesajını vermek ve iktidarı, adalete hizmetçi görmektir…

         Hicret, Muhammed olmaktır; cehaleti Kur’an’la devirmektir, zulümler son bulsun diye uykuya ara vermektir… Ebu cehillere dünyayı dar etmektir… Ka’beyi put hâkimiyetinden kurtarmak ve Allahın evini Allahın kullarına açmaktır… İmanın iktidarı için terki diyar etmektir… Ümmetin kurtuluşu için kurtlar sofrasını devirmektir… israiloğulları hâkimiyetine son vermektir… İmanın iktidarı için yürümektir…

        Hicret, halkın içinde hakla olmanın yollarını aramaktır… Halk ve hak dengesini kurmaktır… Hicret, Allah’tan uzaklaştıran her şeyden uzaklaşmaktır… Hicret, Allah’a ulaşmak için engelleri aşmaktır… Hicret, Allah’a yürümektir, yürüyüşü hiç kesmemektir… Hicret, imanın iktidar yürüyüşüdür…

        Hicri yılbaşımızın güzel hicretler getirmesi ve imanın bedenimizde ve hayatımızda iktidar bulması dileği ile...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.