İhsan Eliaçık ve Mazlumder Paneli

2 Mayıs Cuma günü Mazlumder Konya Şubesi’nin düzenlediği “İttihat ve Terakkiden günümüze darbeler ve adalet arayışı” konulu konferansta, özellikle İhsan Eliaçık toplum tarafından tartışılsın diye bir takım teklifler sundu. Eğer sunduğunuz proje, beraberinde tartışılsın teklifini de içeriyorsa, bu sizin projenize karşı herkeste bir takım soru işaretlerinin oluşmasına sebep oluyor. Çünkü tartışılmasını talep eden, aynı zamanda projeyi de sunansa toplum tarafından henüz ayakları yere basmayan bir çalışma gibi algılanıyor. İhsan Eliaçık da zannediyorum bu riski de yüklenerek bu teklifi yapıyor.

Ben, Ali Şeraiti’nin “Allahım, itikadımı sorunlarımın elinde perişan etme.” duasını çok önemsediğim için, toplumun sorunlarına çözüm üretmek üzere kollarını sıvayan insanları da çok önemser ve aldıkları riskten dolayı da hayranlıkla takip ederim. Çünkü sorunların en çok zarar verdiği alan insanoğlunun itikadıdır. Eğer insanoğlunun daraldığı ve iniltisinin çoğaldığı zamanlarda toplumun aklıselimi diyeceğimiz eller cimri davranırda uzanmazsa, şeytan hiç vakit kaybetmeden bedeli mukabil hizmet vermeye hazırdır. Oysa bu aklıselim insanların en çok savaşması gereken düşmanda tüm düşmanların akıl merkezi şeytan değil midir?

İhsan Eliaçık’ın tekliflerini temellendirirken kullandığı anal argümanlardan birisi, dünyadaki nüfus yapılanmalarının yeni uygulama yöntemlerini de gerektirdiği anlayışıdır. Şahsen ben bu anlayışın önemsenmesi gerektiğine inanıyorum. Mesela diyor ki; “Müslümanlar, İslam’ın ilk geldiği dönemdeki gibi on binlik şehirlerde yaşamıyor. İstanbul on yedi milyon, Tahran yirmi milyon, Tokyo İslam beldesi olmasa da otuz milyon nüfusa sahip. Tüm bunlar yönetim planlamalarının Kuran’a göre, ama güncellenerek yeniden yapılmasını gerekli kılıyor.”

Şimdi bu söylenenler, herkesin kabul edeceği ve tüm Müslümanlarında bir sorun olarak dünyalarında taşıdıkları bir durum.  Bu gün bizde dünyadaki İslami! İdarelerin birçoğunun bizi ve İslam’ı temsil etmediğini söylüyoruz. Muhammed (as) getirdiği dinin temelinde duran ana şey, tüm insanlığın kurtuluşuna sebep olabilecek bir duruş geliştirmek. Yoksa kesinlikle insanları karşılaştıkları sorunlarla baş başa bırakan bir din değil. Ben kendi adıma İslam peygamberinin ilgisiz kaldığı bir sorun, ya da çözüm üretmeden yakasını bıraktığı bir iş hatırlamıyorum. Eğer biz, insanların sosyal yaşamlarına müdahale edeceğimizi ve bir takım tanzimlerde bulunup ona göre yaşamaları gerektiğini telkin ediyorsak bunu, Kuran’ın anlaşılması noktasındaki zafiyetlerimizi izale ederek yapmalıyız.

İhsan Eliaçık, İslam’ın toplumlar tarafından doğru anlaşılmasında güncel uygulamanın çok etkin olduğunu söylüyor. Yani bu gün Afganistan (Taliban) ya da Suud (Saltanat) örneğinin ve hatta İran uygulamasının Kuran’ın yönetim biçimi olarak devletleşmiş şekli olmadığını söylüyor. Bunun bu kesimlerin dindar ya da dinsizliğiyle alakası yok. Sadece yönetim tarzlarıyla ilgili bir durum olarak söylüyor. Öyle olunca da dünya müstekbirlerine, İslam’ın adil bir yönetim uygulaması olmadığı(!) fikrini yayma hakkı veriliyor. Bu yabana atılmaması gereken ve fakat bildiğimiz bir gerçek. İşte bu bilinenin ciddiye alınıp tartışılması gerektiğini ve bu konuda prototip örnekleme çalışmaları yapılması gerektiğini ortaya koyuyor.

Bu meselede herkes farklı şeyler söyleyebilir. Söylenen şeylerin beklide birçoğunda artık kişisel saplantılar haline gelmiş ideolojik tarafgirliklerde etkili olacaktır. Fakat mesele iman ettiğimiz dinin toplumu nasıl yöneteceğinin ve nasıl yönetmesi gerektiğinin çalışmaları ise, tüm bunlardan arınıp yaklaşımımızı daha bir Kuran’a uygun hale getirmeliyiz. Tüm insanlığa bir kurtuluş çağrısı olan İslam’ın, insanlığı nasıl algıladığını ve önemsediğini göstermeliyiz. Bunu yaparken içimizdeki farklı seslere, ölçüleri muhafaza ettiğine inandığımız anlayışlara uygun yaklaşımları sergilemeliyiz.

İtikadımızın sorunlarımız elinde telef olmaması için bize yol gösteren bir dinin kitabı olan Kuran, her okuyana farklı ufuklar ve bakışlar kazandırabilir. Bu farklılıkları, bu gün üst üste yaşayan milyonların sorunlarına da çözüm üretecek, onlara çıkış kapıları aralayacak ve ölmeden olmalarına fırsat tanıyacak bir derinliğe kavuşturabiliriz. Bunun içinde “herkes için bir şeyler yapan” bir kültüre ihtiyacımız var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum