HİSDER’de Ehl-i Sünnet anlatıldı

HİSDER’de Ehl-i Sünnet anlatıldı

Hikmet İlim ve Sanat Derneği’nde İslâm’ın Srüveni’ni anlatan Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu’nun torunlarından Mustafa Koruyucu, “Ehli sünnet bir bütündür. Ehli sünnet İslam coğrafyasının yüzde 90’ıdır ve ana omurgasıdır” dedi.

Hikmet İlim ve Sanat Derneği’nde bu hafta Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu’nun torunlarından iş adamı Mustafa Koruyucu,  konuk oldu.

Ahmet Keleşoğlu Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen sohbette Mustafa Koruyucu, “Bu dönemin kapanması demek algının, anlayışın, itikadın, inancın, düşüncenin kapanışı değil, sadece siyasî anlamda hulefa-i raşidin döneminin bitişidir. Muhammed Mustafa (s.a.v)’in vefatı ve Hz. Hasan Efendimizin hilafete başlangıcına kadarki dönem bazen tahrirle, bazen tercihle seçilen halifeler dönemidir. Hz. Ali’nin vefatıyla beraber Hulefa-i Raşidin dönemi siyasî liderlik anlamında biterken, fikir, düşünce, idrak, bakış açısı olarak bitmemiştir. Bu dönem Harun Reşid ve oğulları dönemi olan 833’e kadar devam etmiştir” dedi.

“KİTAP, SÜNNNET, İCMÂ VE KIYAS”

Doğruların “Kitap, Sünnnet, İcmâ ve Kıyas” ile bilindiği ve tesbit edildiğini ifade eden Koruyucu, 32 ve 54 farzdan önce edile-i şeriyenin öğretildiğini ve 833’den sonra değişmez o ehli sünnet inancının ilk defa tartışamaya açıldığını söyledi. Fazileti, izzeti ve şerefi Resulullah ve Kur’an tarafından tasdik edilmiş en hayırlı nesillerinin Sahâbe, Tabiîn ve Tebe-i Tabiîn dönemi olduğunu dile getiren Koruyucu, sahabe-i ikram arasındaki ihtilafında siyasî ve içtihadî olduğunu ve içtihadi ihtilafta da rahmet bulunduğunu ifade etti. “Peygamber Efendimiz’in vefatından 67 yıl sonra Ma'bed el-Cüheni diye bir adamın çıktığını ve Allah’ın adalet vasfını cazibeli, yaldızlı, süslü kelimelerle güya “tahkik” etme adı altında tahrip etmek maksadıyla tartışmaya açıyor” şeklinde konuşmasına devam eden Koruyucu, Müslüman toplumun alt yapısını oluşturan ve ana arter dediğimiz Muhammed Mustafa’dan gelen, geldiği gibi iman edilen “ehli sünnet ve’l-cemaat” dediğimiz anlayışın hem toplumda, hem siyasette, hem ilimde, hem devlette üzerinde durduğumuz, gelenek haline getirdiğimiz ve taşıdığımız alt yapı olduğuna dikkati çekti.

MÜSLÜMANLARIN APAÇIK DÜŞMANI ŞEYTANDIR

Yasin Suresinde 60. Âyette geçen “Ey Âdemoğulları! Size 'Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için apaçık bir düşmandır” uyarısına dikkati çeken Koruyucu, Müslümanların sapkınlaşma merhalelerinin, diğer ümmet ve kavimler ile toplulukların sapkınlaşma merhaleleriyle aynı olduğunu ve her birinin önderi, örneği, öncüsü, yol göstericisinin şeytan olduğunu söyledi. Mutezile fikri ve düşüncesinin iktidar olduğu Abbasiler döneminde ehli sünnet âlimleri ve ulemanın son derece büyük zulümler gördüklerini dile getiren Koruyucu, Müslümanların Fars, Yunan, Mısır ve Hind kültür ve geleneklerinden etkilendiklerini ve İslam dünyasının, 1075’e kadar 200 sene Bâtınî Devleti’nin istilası ve işgali altında kaldıklarını, Selçuklular ve Nizamiye Medreseleriyle birlikte bir uyanış başlamışken bu sefer 1094’da Haçlı seferleri ve 1258’den itibaren de Moğol istilasına maruz kaldığımızı hatırlattı.

“ANA OMURGA EHLİ SÜNNET VE’L-CEMAAT’TİR”

Ehli Sünnetin manifesto niteliğindeki ilk usul kitabını 830’da İmam-i Şafi tarafından yazıldığını ve Ahmed bin Hambel’den sonra 944’de, İmam Maturidî’nin karşısına bu sefer Batınîlerin çıktığını kaydeden Koruyucu, ehli sünneti parçalamak için ortaya çıkan yeni beyinsizlerden de bahsetti. Şafii ve eşari, Maliki, Hammeli ekolüne tâbi milyonlarca Müslümanın olduğunu hatırlatarak Müslümanları birleştirecek en güzel ekolün Hanifi ve Maturidi olduğu fikrini ortaya atan yeni beyinsizlerin bu tür sapkın fikirlerine de dikkati çeken Koruyucu, “Ehli sünnet bir bütündür. Ehli sünnet İslam coğrafyasının yüzde 90’ıdır. Ehli sünnet ana omurgadır. Ve ehli sünnet tek bir isimle; ‘Ehli Sünnet Ve’l-Cemaat’ olarak anılır” dedi.

Şükrü Çevik-Memleket

hisder’de-ehl-i-sunnet--(3).jpg

hisder’de-ehl-i-sunnet--(4).jpg

hisder’de-ehl-i-sunnet--(2).jpg