Av. Yasemin Bezirci

Av. Yasemin Bezirci

Herkes İşini Yapsın

Dönün ve geriye bakın… Şu an bulunduğunuz yere gelebilmek için neler feda ettiniz, ne zor seçimler yaptınız, ne emekler verdiniz, ne bedeller ödediniz değil mi? Hiçbirimiz bedelini ödemeden bir şeylere sahip olmadık; bedelini ödemeden, bugüne sahip olan varsa; faturayı henüz ödememiş olması ödemeyeceği anlamına gelmez. Henüz ödemiştir fakat; mutlaka ödeyecektir…

                Bir bina inşa edilmeden, öncesinde arazi temizlenir ve temel atılır. Bir kadın anne olmadan önce 9 ay hamilelik süreci yaşar. Ağaç meyve vermeden önce çiçek verir. İnsanoğlu karnını doyurmadan önce çiğner, sonra yutar. Gördüğünüz her şeyin önce altyapısı hazırlanır, sonra bir şeyler oluşur, en son ortaya olgu konur. Üniversiteye gidebilmek için önce liseyi bitirmek gerekir. Doktor olabilmek için tıp fakültesi mezunu olmak, hâkim-savcı-avukat olabilmek için hukuk fakültesi mezunu olmak gerekir. Terzi olmak için kumaştan anlamak, iğne-iplik kullanmak gerekir. Bunu böyle yaptığınızda, ancak buna ‘hak ediş’ denir.

                Üç beş mobilyayı yan yana hoş görünür şekilde koyduğumuzda iç mimar, parça parça kıyafeti kombin yaptığımızda modacı, birkaç nota ses çıkardığımızda müzisyen ilan ediyoruz kendimizi. Hatta, tarihi dizileri izleyerek kendini tarih profesörü ilan edenlerimiz bile var. Tamam da o iş o kadar basit değil işte! Yapı bilgisi bilmeden iç mimar, moda illüstrasyon bilmeden modacı, korrepetisyona hâkim olmadan müzisyen, iki yumurta kırmakla usta aşçı olunmuyor. Peki olursa ne mi olur?

                Temel atmadan çıkılan bina neyse; hukuk okumadan hâkim olmak da öyledir. Hukuk sadece kanun bilmek değildir; içinde yaşanılan toplumu iyi şekilde analiz ederek, hukuk felsefesinin getirdiği etik değerlere de sahip çıkmak demektir. Nasıl ki bir taş, heykeltıraşın elinde şekilleniyorsa; bir hukukçu da hukuk fakültesinde şeklini alır. Bir hukukçunun toplumsal değerleri, etiği, hukukun temel kriterlerini kavradığı yer hukuk fakültesidir. Hukuk fakültesinde okumadan hâkim olmak ise; bir ağaçtan çiçek açmadan meyve vermesini beklemek misali olur.

                Herkesin, her işi yapabileceğini düşündüğü bir yerde kimse uzlaşamaz. Kaldı ki; yapılan işler değer görmemeye, verilen emeklerin değeri bilinmemeye başlar. Aslanın olmadığı yerde kediler kendini hükümdar zannedermiş ya; bilginin ucuzladığı yerde de herkes kendini uzman sayar.

                Kuaförünüzün/berberinizin sizi ameliyat etmesi için bedeninizi emanet eder misiniz? Spor antrenörünün kullandığı uçağa biner misiniz? Arabayı tamir etmesi için bankacıya bırakır mısınız? Bunlardan birini bile yapmak çılgınlık olur öyle değil mi? Hukukçu olmayan bir hâkime hakkınızı emanet etmek çılgınlık değilse nedir?

                Unutmayın! Hakkı olanın, hakkını alamadığı yerde ‘adaletsizlik’ olur.

                Herkesin kendi alanında uzmanlaşarak işini yaptığı, terecinin tereciye tere satmaya kalkmadığı, hakkı olanın hakkını aldığı bir toplum olmamız temennisiyle…

                Haftaya görüşmek üzere değerli okuyucularım…

 

                                                                                                                                             Av. Yasemin BEZİRCİ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum