Her dokunuş  bir iz bırakır!

Her dokunuş bir iz bırakır!

Cinayet, tecavüz, faali meçhul ölümler ve daha fazlası…

Suçların ve sırların perdelerini aralayan meslek dalı olan Adli Tıp Uzmanlığını Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Kamil Hakan Doğan ile konuştuk. Bakın bu sır dolu mesleğin detaylarında neler var?

Şüpheli ölümler, trafik kazaları, zehirlenmeler, tecavüz, cinayet gibi işlenen birçok suç, arkasında sır dolu bir süreç başlatıyor. Bu sırrı çözmekte devamında yapılan çalışmalarla geliyor. Adli Tıp süreci, bu noktada önemli rol oynuyor. Özellikle otopsi sonuçlarına göre verilen raporlar, DNA raporları gibi insanların hayatını etkileyecek nitelikteki raporlar bu merkezlerden çıkıyor.

Adli Tıp bilim dalının sağlık ve adalet arasında köprü olduğunu aktaran Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Kamil Hakan Doğan, “Bir tarafında tıp diğer tarafında da hukuk vardır” dedi. Sözlerine devam eden Doç. Dr. Doğan, “Adli Tıp,  İnsanlar üzerindeki her türlü zararla ilgili adli makamlara bilirkişilik yapıyor. Trafik kazası geçiren bir kişinin vücudunda meydana gelen yaralanmalar hangi ağırlıkta olduğu bilmek gerekir, bunu yapan adli tıptır. İnsan vücudunda hasar meydana geldiği zaman hekim hasarları belirler. Adli tıp uzmanları ise hasar tespit eden en iyi uzman kişilerdir” açıklamalarında bulundu.

Normal yaşamda her gün karşılaşılan vakalardan birinin ölüm olayları olduğunu hatırlatan Doğan, “Ölüm olaylarının nasıl meydana geldiğini belirleyecek kişiler adli tıp uzmanlarıdır. Ölümlü olaylarda çeşitli ölüm orijini denilen durumlar var. Bunlar kolluk kuvvetleri veya olayı gören kişilerin söyledikleri intihar, kaza, cinayet ölümleri adli tıp tarafından incelenir. Bunların yanında ölü olarak bulunma durumlarına da Adli Tıp’ın ilgilendiği konulardır. Bu ölümleri incelememe metotlarımız vardır. Bu kişi kendiliğinden mi öldü? Başka biri mi öldürdü? Bunları incelemeye alarak kesin ve tıbbı olarak kişini ölüm nedenini ortaya çıkarılmış olur. Bu yapılan çalışma raporlarını cumhuriyet savcısı incelemeye alarak, davalarda kimin haklı kimin suçlu olduğu ortaya çıkarıyor. Cinayeti işleyen kişilerin akıl sağlığının yerinde olup olmadığının da adli tıp bazı inceleme ve çalışmalarıyla ortaya koyar. Hiç ceza olmayan durumlar vardır, bazen de akıl sağlığının derecesine göre ceza verilen durumlar vardır. Bunların yanında zehirlenme iddiaları çok kafa karıştıran bir meseledir ve ölümlerin arkasında şüphe bırakan durumlardır. Bunun en son örneği 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal öreğini hepimiz izledik. Zehirlendi iddialarının ardından 19 yıllık mezar açılarak meftundan örnekler alınıp, analizler yapıldı. Özal’ın ölüm neden net ortaya konulmasa da toksit örneklerine rastlandı fakat zehirlenme iddiaları tam olarak ispatlanmadı. Zehirlenme iddialarının tam olarak ortaya çıkması için ölümlerin hemen ardından zehirlenme analizi yapmamız gerekir” dedi.

img_4829.jpg

“EVRAK SAHTECİLİĞİ, YÜZ TANIMLAMA, DNA KARŞILAŞTIRMA

Sahtecilik ve yüz şekillendirme yöntemleri hakkında da bilgi veren Doğan, “Bir diğer adli tıp alanı Adli Grafolojidir. Bu alan adli belge inceleme alanıdır. Yazının veya imzanın kime ait olduğunu inceleyen bir alandır. Bunların yanında kimlik belgelerini sahte olup olmadığı, bunların incelenmesi adli makamlara bilgi vermek için Adıl tıp bu alanlarda da incelemelerde bulunuyor. Bunun dışında daha az karşımıza çıkan konular var. Bunlardan biri yeniden yüzlendirmedir. Kime ait olduğu belli olmayan bir cesedin kim olduğunu ortaya çıkarmak için uygulanan bir yöntemdir.  Bu kişi gerçek yaşamında nasıl bir yüze sahipti gibi soruları, kafatası üzerine konunun uzmanları tarafından yüzlendirilerek ortaya çıkarılmasıdır. Efsanevi Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın yüzü de aynı yöntemle ortaya çıkartılmıştır. Bu yöntemle geçmişte bazı insanlarında yüzü ortaya çıkarılıyor. Bir diğer yoğun çalışma gösterdiğimiz alanlardan biri ise, yangın olaylarındaki ölüm nedenleridir. Yangın ortamından çıkartılan cesetlerde kömürleşme dediğimiz durum meydana gelir. Kömürleşme, cesedin dıştan bakıldığında kimse tarafından tanınmayacağı anlamına gelir. Böyle bir ortamdan çıkan cesetlerde en önemli problemlerden biri cesedin yangın çıktığı zaman ölü mü yoksa canlı mı? Olduğunu anlamamız gerekir. Yani öldürülerek mi yakıldı yoksa kaza sonucumu yakıldı. Bu soruların cevaplarını bulduktan sonra cesedin kimlik belirleme çalışmalarımızdır. Bunlardan en güvenilir ve en önemlisi DNA analizidir. DNA analizi günümüzde kimliklendirme de altın standart dediğimiz bir yöntemdir. DNA analizleri karşılaştırmalı bir uygulamadır. DNA örneklerini karşılaştıracak birinin bulunmadığı zamanlar bu cesedin kime ait olduğunu bu yöntemle bilemeyiz. DNA analizleri artık geçtiğimiz yıllardaki gibi geç kalınmıyor birkaç gün içinde sonuçlar elimizde oluyor” dedi.  

“HER DOKUNUŞ BİR İZ BIRAKIR”

Her cinayetin mutlaka delil bıraktığın söyleyen Doğan, “ Delil bırakmakla ilgili Locard’ın ‘Her temas bir iz bırakır’ sözü vardır. Bunu açmak gerekirse bir ortamda bulunan bir kişinin o ortamda her hangi bir iz bırakmadan ayrılması hemen hemen mümkün değildir. Olay yerinde bulunan bir kişinin ayak ve parmak izleri dokunduğu her cisime DNA içeren hücrelerini bırakır. Önemli olan bu bırakılan delillerin doğru şekilde alınması çok önemlidir. Bununla beraber, olay yerinin adli tıp uzmanları gelmeden dağıtılmamalıdır. Olay yerleri olay yerlerinde profesyonel uzmanları tarafından denetlenmeli. Ülkemizde delil yetersizliğinden dolayı serbest gezen suçlular ve yanlış delil çözümlerinden yanlış yere hapis yatan suçsuzlar vardır” şeklinde konuştu.

img_4838.jpg

ADLİ TIP ADALET İÇİN ÇALIŞIR

Adli Tıp’ın Türkiye’deki önemini ve çalışmalarını da anlatan Doğan, “Bizler mesleğimizi yaparken her zaman gözümüzün önüne adaletin simgesi olan elindeki teraziyle Themis heykeli gelir. Çünkü bir tarafta mağdur bir tarafta da sanık vardır. Bizim düzenleyeceğimiz raporlara göre sanığın ceza alıp almayacağı veya ceza miktarının ne olduğu büyük çoğunlukla belirlenir. Bizler raporları düzenlerken vicdanen doğru olan neyse azami olarak gayret sarf ederiz. Rapor düzenlerken aceleci davranmayız. Bizler acil müdahale eden hekim konumunda olmadığımız için, raporlarımızı hazırlarken en küçük detayları incelememiz gerekir. Bizler doğru kararı vermemiz adalet için çok önemli bir olaydır. Biz bu kararlar için başka meslektaşlarımızla istişare yaparak gerekirse başka alanlardan yararlanarak incelemelerimiz sonucunda kararlarımızı veririz.

“ADLİ TIP UZMANLARI SOĞUKKANLI OLMALI”

“Adli tıp hekimliği diğer branşlar gibi bir branş değil. Bizler hastanın tedavi işlemlerini yapmıyoruz. Adli olgular ve ona yönelik ölümleri raporlama yapıyoruz. Ölü vakalı olaylarda da ölü muayene ve otopsi işlemlerini yapıyoruz. Elbette adli tıp olmak isteyen bir hekim soğukkanlı olmalıdır. Bu işi yapacak hekimlerin duygulara davranışlarını kontrol etmemelidir. Bizim buradaki görevimiz Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğrencilere Adli Tıp dersleri ve stajları veriyoruz. Bunların yanında Konya adli tıp şube müdürlüğünde yaptığımız anlaşmalar doğrultusunda oradaki cinayetlerde de öğrencilerimiz inceleme fırsatı yakalamış oluyor.  Benim adli tıpa girdiğim dönemlerde bu bölüm çok popüler değildi. Daha sonra sağlık çalışanlarına şiddetin artması ve adli tıp alanını daha geniş zamanlı çalışması bu bölümü artık popüler yapan nitelikler arasına aldı. Daha önce meram tıp fakültesinde Prof Dr. Şerafettin Demirci’den çok şey öğrendim. Bu zamana geldiğimizde Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’nı kurdum. Bu alanla ilgili çok şey öğrendim Konya’da şu anda iki tıp fakültesi ve tıp fakültelerindeki adli tıp ana bilim dallarında toplam iki öğretim üyesiyiz. Bölümümüzde şu anda 3 araştırma görevlisi ve hem öğrenci hem de adli raporları düzenliyoruz. Hizmet açısından da görevlerimizi en uygun şekilde devam ettiriyoruz”

“BİZİ ETKİLEYEN OLAYLAR DA OLUYOR”

Yaptığı işte duyguların davranışlarını etkilemesine özen gösterdiğini anlatan Doğan, kendini etkileyen bazı olayların olduğunu aktardı. Doğan, “Yaptığımız her otopsi, aslında ölüm gerçeğiyle yüz yüze kalmamıza neden olsa da, çok fazla sayıda otopsi yapıldığı zaman bir miktar duyarsızlaşabiliyoruz. Buna rağmen, özellikle her çocuk otopsisinde etkilendiğimi söyleyebilirim. Hiç unutmayacağım bir anımı ise altı yedi yıl kadar önce bir yaz günü yaşadım. Öğleden önce altı yaşında bir çocuk, öğleden sonra ise üç yaşında bir çocuk balkondan düşme neticesinde hayatını kaybetmişti. Akşam olur olmaz ilk işim bir demir ustasını alıp eve götürmek ve balkon demirlerinin boyunu bir metre kadar yükseltmesi için ölçü aldırmak olmuştu. İki gün sonra balkon demirlerinin boyu benim boyumdan daha yüksekti. Hâlâ balkona her çıktığımda o günü hatırlarım”

Sami Gediz – Memleket   

olay-yeri-2.jpg