Seyit Küçükbezirci

Seyit Küçükbezirci

Güneyik, acı marul; top yumurta, gök soğan

Güneyik, acı marul; top yumurta, gök soğan

Cemreler havaya, suya, toprağa düşeli çok oldu. Sabahları Konya stebine uygun bir ayaz; pare pare yağmur yüklü bulutlar; asıl baharın eli kulağında…

Siz, kesinlikle biliyorum ki; “- Alıvırdım, satıvırdım.. Gidivirdim, gelivirdim,. Didiydim didiydin” telâşelerinden çok sıkıldınız. Yorgun gibisiniz. hal­siz gibisiniz, bezgin gibisiniz..

Normal böyle oluşu… Bal yiyen baldan usanır…

Haberiniz var mı? Çoğunuzun haberi olduğunu, farkına vardığını hiç sanmıyorum ama, sözgelişi soruyorum…

Konya'ya “Güneyik, acı marul; top yumurta, gök soğan” zamanı geldi… Tuza basa basa yemeniz için…

Ağırlığınca paraya mal olmuş, övünç kaynağınız daireyi, villayı, tripleksi miripleksi hele bir bırakın. İçinizi daraltan şeylerin bir bölümü de onlar…

Size uygun bir gün; yoksa mutlaka gelecek pazar hazırlanın. Ev halkından kim varsa, herkes bir ekmek bıçağı, bir poşet tedarik etsin... Doluşun arabanı­za, çıkın şehrin dışına. Yayılın otluk alanlara. Allah ne verdiyse. Güneyik, acı marul, tekesakalı. Basın bıçağı köklerine, atın torbanıza... Saatlerce sürsün bu deşirme.. Göreceksiniz ruhunuz ve aklınız nasıl huzur bulacak…

Evde topladığınız güneyiği, acı marulu bol suda çırpa çırpa yıkasın kadın kar­deşlerim. Sofranın dört bir yanını doldursunlar. İsteyen çorbadan başlayıp giriş­sin; ama siz, güneyiği, acı marulu tuza basa basa doyuncaya kadar yiyin. Bir şey demeyi unuttum. Güneyiği, acı marulu bu yıl ilk kez yiyorsanız, ağzınıza alınca “Şifa niyetine” deyin… Biz Konyalılar, turfanda her bitkinin, her meyve­nin ilk ağıza alınışında “Şifa niyetine” denip yenilirse “şifa” olacağına inanı­rız. Niyet önemlidir; içinde gizemli bir güç taşır…

***

Ben, böyle “Ala bahar”larda; börtü böcek, ot çöp ısınmaya başlayınca “Top yumurta, gök soğan” sayıklamaya başlarım... Soğan kabuğu ile kaynatılan, kahverengi­nin en hoşuna bürünen top yumurtalar… Derenin, Meram’ın, Çayırbağı'nın beyaz bal­dırlı, gevrek, sulu sulu gök soğanları…

Bizim çocukluğumuzda, bahar gelince her okul ya tümden, ya da sınıf sınıf kırlara götürülürdü. O zamanlar naylon poşet yok, beslenme çantası yok... Gezinin gecesi anneler “kara kızlar”ın ördüğü küçük söğüt sepetleri hazırlar; yumurtalar soğan kabuğu ile kaynatılarak boyanır; ev ekmeği, nadiren de olsa, Fenni Fırın'ın “has ekmeği” çıkılanır... O gezileri, gönlümüzün pır pır sevinçten kanatlandığı o kırları hala hatırlarız…

Hatırlıyor musunuz? Yoksa unuttunuz mu? Eski Konya’nın mart, nisan, mayısı; “Hıdırellez” dahil bahardır.. Top yumurta, gök soğan aylarıdır.

Ev halkının sayısını üçle çarpın... O kadar yumurtayı evde hanım kardeşime verin; soğan kabuğu ile boyasın… İnsanın içini ısıtan en güzel kahverengi ile süslenmiş top yumurtaları bir sana, bir bana hakkaniyetle paylaşın… Beyaz bal­dırlı gök soğanları sofranın tüm kenarlarına doldurun. Kekik, kırmızıbiber, tuz… Bolca döksün herkes önüne… Top yumurtalarınızı, gök soğanınızı tuza basa basa yiyin… Bu ziyafet, kesinlikle kahvaltı değil, ana öğün.. Öğle yemeği olursa daha makbule geçer…

***

Size bir gerçeği söylemek gerekiyor…

Bu “güneyik” , bu “acı marul” , bu “tekesakalı” bu “sirken otu” öyle müba­rek ki… Öyle mübarek ki…

Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı içinde ve sonrasında, Konya’nın kadim mahallelerinde “Gara dakım” Konya kadınları çocuklarını bu otlarla doyurdu. Kah­valtı olarak bu otlar, tuz eşliğinde; yemek diye salata olarak sofralara kondu. Otuzlu, kırklı, ellili yılların Konya’sının büyük kısmı yoksul, dar gelirli, acın yatıp gücün kalkan insanlardı… Yaz/bahar aylarında “Allah'ın otu” onların bir besin güvencesiydi.

Konya, bugünkü Konya öyle kolay meydana gelmedi. Öyle hahaha, hihi hihi ile meydana gelmedi… O, “sabır taşı” mübarek kadınların, otla çöple doyurduğu çocuk­lar sanat öğrendi, okudu, esnaf oldu, sanatkâr oldu; taş üstü taş koydu.

O “sabır taşı” mübarek kadınlar “dişinin etini sordu” yetim ve yoksul çocuklarını “el içine çıkarttı”

***

Güneyiği, acı marulu; top yumurtayı, gök soğanı yazarken benim ağzım sulandı. Eminim siz de ben gibi olmuşsunuzdur… Can bu her şeye çeker…

Çıkın kırlara, elinizde ekmek bıçağı; gözünüz güneyik avında bir gün yaşayın teklifinde bulunmuştum... Sonra, aklıma geldi; belki en azından bir pazar kırlara kendinizi atmanız için mazeretiniz olabilir…

O zaman bir kolaylık sunayım. Belki siz “alıvırdım, satıvırdım” telâşında unutmuşunuzdur… Semtinizde kurulan pazarlarda, bu günlerde yığın yığın güneyik, acı marul, gök soğan var. Evdeki hanımlar bilir… Bi zahmet, sizin için bir iyilik yapsınlar; her Konya otlarından toplayıp getirsinler.

Allah’ım ne kadar büyük… Fakiri için, üstünde kimsenin hakkı olmayan “Hüda-i

nabit” otları yaratmış... Onları, “Aziz Şehir” Konya’nın topraklarına saçmış, Güneyik, acı marul, tekesakalı, sirken hem öylesine iştah açıcı, hem öylesine doyurucu… Bu otların akıl durduracak şifaları da içlerinde gizli.

Bir göz atın şu satırlara lütfen…

-Güneyik: Doğal demir, çinko, potasyumca zengin. Besleyici değeri yüksek. Karaciğe­ri güçlendirir, idrar söktürür şeker hastalığına iyi gelir. Güçsüz ve bitkin ki­şilere güç kazandırır. Bitkinin tümü şifalıdır.

-Acı marul: Potasyum ve fosfor bakımından zengindir. Yağ metabolizmasını düzenler, felç riskine karşı korur.

-Teke sakalı: Süt arttırır, sinirleri rahatlatır. Şeker hastalığına çok etkilidir. Şekeri düşürür, idrar söktürür.

-Yemlik: A, C, E, B2, B6 vitaminleri içerir; demir ve kalsiyumca zengindir. Kansızlık, cilt bozukluklarına; sindirim ve sinir sistemi bozukluklarına şifadır.

-Sirken otu: Mineral ve vitaminler bakımından zengindir. Kanı ve bağırsakları temizler.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum