Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

Güle güle en büyük şampiyon imanlı siyah adam

Vururken Allah için vururdu. ABD’ de adam yerine dâhi konmayan Müslüman zencilerin yıllarca çektikleri sıkıntı, eziyet ve işkencelerin karşılığında, onların gür sesi olarak vururdu. Sadece ezilmiş siyahilerin değil, tüm mazlumların sömürgeci güçlerden intikamlarını almak için vururdu.  Adını aldığı Efendimizin, İslâm düşmanlarına karşı dik ve onurlu olunması tavsiyesini yerine getirmek için vururdu.

Vietnam savaşına, “Bana Vietnamlılar bir kötülük yapmadılar ki” diyerek gitmediği, böylece sadece rakiplerini değil, emperyalistleri de yere serdiği için masa başında elinden aldıkları dünya şampiyonluğunu azimle, inançla, vura vura, eze eze hem de Müslümanlığını ilan ederek ve  “En büyük Allah’tır” diye haykırarak bir kere daha elde etti. Sonra bir kere daha… Tam 3 sefer dünya şampiyonu olan başka biri yok. O tüm zamanların en büyük boksörü, en büyük sporcusu…

O ABD’de İslâm’ın yumruğu olup vururken, tüm dünya Müslümanları, O’nun zaferi için dualar ediyor ve sabahlara kadar bekledikleri TV başında sevinç çığlıkları atıyordu. O tüm dünya Müslümanlarının ve tüm mazlumların sesi olmuştu. Dünyada ne kadar zulüm gören Müslüman varsa O’nun zaferi ile teselli buluyor, O’nun, rakiplerini bir bir yere sermesi ile İslâm’ın zaferini ilan ediyordu adeta…

Biz de, evlerde TV olmadığı o günlerde, bir kahvehanede akşamdan yerimizi alıyor, sabaha kadar uykusuz olarak O’nu bekliyorduk. Maça başlamadan önce köşesinde ettiği duaya biz de iştirak ediyor ve O’nun zaferi için en kalbi dualarımızı gönderiyorduk. O vurdukça, biz binlerce km. uzakta sevinç naraları atıyor, Onun her galibiyetini coşkuyla kutluyor, günümüzü bayrama dönüştürüyorduk. Zira vuran, O’nun şahsında ezilmişler, yere serilen de zalimlerdi adeta…

O, merhum Erbakan hocamızın davetlisi olarak İstanbul’a geldiği zaman, hocamızın kucaklamasıyla gözyaşları sel olmuş ve “bana sarılan ilk beyaz lider Erbakan oldu” demişti. Bu kucaklama, yıllarca adam yerine konmayan bir zenci için çok şey ifade ediyordu.

O, “Ben Allah’tan zenginlik istedim, bana İslâm’ı verdi. Anladım ki en büyük zenginlik Müslüman olmakmış” diyecek kadar İslâm’ı benimsemiş, Hollywood Bulvarı kaldırımına yıldızı konulmak istendiğinde, “Ben üzerimde taşıdığım Peygamberimin ismini yere koydurtmam” diyerek reddedecek kadar İslâmi şuura ulaşmıştı. Bu tavrından sonra ismi duvara yazıldı. Şimdi o bulvarda, bütün ünlülerin ismi yerde, sadece Muhammed Ali ismi ve yıldızı duvarda…

Boksu şampiyon olarak tamamladı, daha sonra kendini İslâmi faaliyetlere adadı. ABD’ de Müslümanların hamisi oldu ve Müslüman nüfusun artması için gayret gösterdi. Filistin Müslümanlarının davasına sahip çıktı. Afrika’da ezilmiş Müslümanları gündemine aldı. Kabe’de ihramı ile tüm dünya Müslümanlarının zaferi için dualar etti. Malcolm X’den aldığı İslâmi değerleri hayatının sonuna kadar yaşadı ve yaşatmak için çaba sarf etti. Müslüman zencilerin, “emperyalistlere karşı, Malcolm X gibi konuşan, Muhammed Ali gibi dövüşen biri olmalıyız” şeklinde telaffuz ettikleri hayallerinde yer edindi.

O, 11 Eylül saldırıları üzerine başında New York İtfaiye Müdürlüğü şapkası ile sıfır noktasına giderek şöyle demişti: “Beni asıl inciten, İslâm adının, Müslüman adının terörle anılması ve sorun çıkartılıp nefret ve şiddete yol açılmasıdır. İslâm terör dini değildir. İslâm barış demektir. Evde öylece oturup, insanların sorunun kaynağı olarak Müslümanları yaftalamalarına seyirci kalamazdım.”

Son yıllarda kendisine, “koruman var mı?” diye soran TV muhabirine, “Evet bizim gibi gözleri olmadığı halde her şeyi gören, bizim gibi kulakları olmadığı halde her şeyi duyan, gönlümüzden geçenleri bilen ve ol deyince her şeyi yoktan var eden biri benim koruyucumdur. Bildin mi O kimdir? O benim Rabbim Allah’tır” diye cevap vermişti. 

O şimdi ahirete irtihal eyledi, Hak’ka yürüdü. Allah gani gani rahmet eylesin. Yarın defnedileceği mekânı cennet olsun. Güle güle en büyük şampiyon imanlı siyah adam… Cennette beraber olalım İnşaallah…

***   ***   ***

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olan mübarek Ramazan-ı Şerife bir kere daha kavuşmuş bulunuyoruz. Oruç, sadece aç kalmak değil, Allah’ın rahmet, bereket ve mağfiretine kavuşmaktır. Orucu sadece midemize değil, her tür günaha karşı bütün vücut azalarımıza tutturmamız gerekir. Oruç, mü’minin nuru, Allah’a yaklaşmanın anahtarıdır. Efendimizin söylemiyle, oruçlu için iki sevinçten biri iftar ettiği zaman, diğeri de Rabbine kavuşup mükâfata ulaştığı zamandır. Allah, hepimize Ramazan’ın faziletlerinden yararlanmayı nasip eylesin. Hayırlı Ramazanlar, sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

NOT: Kanal 42 TV’de yayınlanan programımda, Cuma günü saat 23.00 de Meram Müftüsü Sabri Kütükçü hocamla HASBİHALİMİZ vardır. Davetlisiniz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar