''Gazetecilik, tarihin akışına not düşmektir''

''Gazetecilik, tarihin akışına not düşmektir''

AA İstanbul Haberleri Editörü Altınalan:- ''Medyanın güçlü ve etkin olması, medya mensuplarının yani gazetecilerin oynadığı rolle mümkündür. Dolayısıyla gazetecilik, tarihin akışına not düşmektir. Bazen de tarihin ve olayların seyrini değiştirmektir"

İSTANBUL (AA) - Anadolu Ajansı (AA) İstanbul Haberleri Editörü Hüseyin Altınalan, ''Medyanın güçlü ve etkin olması, medya mensuplarının yani gazetecilerin oynadığı rolle mümkündür. Dolayısıyla gazetecilik, tarihin akışına not düşmektir. Bazen de tarihin ve olayların seyrini değiştirmektir.'' dedi.

Altınalan, Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezinin (BİLGESAM) düzenlediği Medya ve Siyaset Okulu kapsamında ''Darbe Girişimi Öncesi Medyada Algı Operasyonu: Türkiye ve Mısır Örneklerinin Araştırılması" başlıklı konuşmasında, medyanın toplum üzerindeki etkisinin yüksek olduğunu söyledi.

Medyanın; yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç olarak kabul edildiğini anımsatan Altınalan, ''Medyanın güçlü ve etkin olması, medya mensuplarının yani gazetecilerin oynadığı rolle mümkündür. Dolayısıyla gazetecilik, tarihin akışına not düşmektir. Bazen de tarihin ve olayların seyrini değiştirmektir.'' diye konuştu.

Altınalan, gazetecilerin yaptığı bazı haberlerin, devletlerin politikalarının değişmesine ya da bazı konularda adım atmaları için üzerlerinde baskı oluşmasına sebep olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

''Mesela Aylan bebek olayı. Aylan Kurdi ölene kadar yüzlerce, binlerce kişi ölmesine rağmen Batı, '10 kişi mi, 20 kişi mi, 50 kişi mi alalım? Aldıklarımız mühendis mi olsun, dil bilen mi olsun, kalifiye mi olsun?' tartışmaları yapıyordu. Oysa 2011'den sonra Suriye'den Türkiye'ye, Türkiye üzerinden de Avrupa'ya başlayan kaçış, 2014'ten itibaren drama dönüşmüştü. Avrupa’ya kaçış serüveni sırasında soğuk sularda cesetler karaya vuruyordu. Ancak bütün bu yaşananlara rağmen Batı'da duyarlılık oluşmadı, Ege'de insanlık trajedisi hız kesmedi. Ta ki Aylan bebeğin cansız bedeni sahile vurunca, istemeye istemeye 2 yıldır duyarsız oldukları sığınmacı trajedisi onların gündemine oturdu. Aylan bebeğin fotoğrafı DHA muhabiri tarafından çekilmemiş olsaydı, o hanım foto muhabiri o sahile değil de başka bir yere gitmiş olsaydı, Avrupa yine de bu trajediyi gündemine almayacaktı.''

15 Temmuz darbe girişimine de değinen Altınalan, eğer medya olmasaydı darbecilerin başarılı olabileceğini vurgulayarak, ''Halkı o gün organize eden, 'darbeye karşı durabilirsiniz, darbecileri durdurabilirsiniz' diye mesaj veren, onları teşvik eden medyaydı.'' değerlendirmesinde bulundu.

- ''27 Nisan e-muhtırasında Türkiye'nin gündemi yalan haberlerden oluşturuldu''

Altınalan, 2007'de Genelkurmay Başkanlığı tarafından kaleme alınan ve siyasete müdahale olarak tarihe geçen "e-muhtıra" konusunda ise şunları kaydetti:

"27 Nisan e-muhtırasında Türkiye'nin gündemi yalan haberlerden oluşturuldu. Bu haberler de Mısır’da olduğu gibi daha çok ahlaki ve dini hassasiyetleri hedef alan türden dezenformasyonlar, yalan haberlerdi. Muhtırada 'laiklik karşıtı eylem' olarak iddia edilen törenler dezenformasyonlardan ibaretti. Bunlar, gerçekler ortaya çıkmasına rağmen hala bir kesimin baktığı pencereden dezenformasyonlardı.''

Altınalan, Mısır'da yapılan darbe ile Türkiye'deki darbe girişimini karşılaştırarak, Mısırlıların darbeci askerlere yönelik pasif eylem yaptığını, Türkiye'de ise halkın silahsız ancak fiili bir eylemde bulunduğunu belirtti.

Mısır’da kışkırtmalar ve ekonomik durum dolayısıyla halkın önemli kesiminin ordunun yapmış olduğu darbeye destek verdiğini ifade eden Altınalan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türkiye’deki darbe girişimi, toplumsal zeminden ve halkın desteğinden yoksun kaldı. Mısır'da medya darbecilerin yanında yer alırken, Türk medyası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümete destek verdi. Demokratik rejimin korunması yönünde çaba sarf ederek, darbecilere tepki gösteren yayınlar yaptı. Uluslararası medya, Mısır’da darbecilerden yana tavır alarak manipülatif haberler yaptı, askerlerin şiddetini görmezden gelmeye çalıştı. Türkiye’de ise AA, darbe girişiminin ilk anlarından itibaren gelişmeleri 11 dilde yaptığı yayınla hem ulusal hem de uluslararası kamuoyuna duyurdu ve böylece dezenformasyonun önüne geçti. Mısır’da muhalefet ve Hristiyan din adamları darbeden yana tavır alırken, Türkiye’de muhalif liderler darbecilere sert tepki gösterdi. Mısır’da emniyet teşkilatı ile ordu uyum içinde hareket ederken, Türk polisi darbecilere canla başla karşı koydu.''

Altınalan, Ezher Şeyhliğinin askeri darbeye meşruiyet kazandırmak amaçlı destek verdiğini ancak Diyanet İşleri Başkanlığının darbe girişimine karşı durduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:

''Mısır’da ordu ve emniyet güçlerinin yanı sıra iş dünyası da darbecilerin yanında yer alırken, Türkiye’de darbe girişimine iş dünyası destek vermedi. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi görevde bulunduğu süre içinde ekonomik ve siyasi destekten mahrumdu. Mursi, darbeden aylar önce birçok alanda kendisine karşı kampanyalara maruz kaldı. Türkiye’de toplumun hemen her kesimi darbenin karşısında yer alırken, Mısır’da ise toplumun sınırlı bir kesimi darbeye karşı çıktı. Mısır'daki darbe toplumda keskin bir ayrışmaya neden oldu. Türkiye'deki kalkışma ise farklı siyasi yönelimlere sahip halkı bir araya getirdi.''




AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :