Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

FUZÛLÎ’NİN BİR BAŞKA YÖNÜ

İslam düşünce tarihinde mütekellimlerin zihnî gelişimine katkı sağlayan ve rasyonel düşünmelerini kuvvetlendiren matematik ve mantık gibi ilimlerle uğraşanların yanında sanat ve düşünce duyarlığı yüksek, fikrî açıdan diyalektik güce ve yüksek zekâ kıvraklığına sahip olan kimseler de olmuştur.  İşte bunlardan birisi de şâir Fuzûlî lakabı ile meşhur olan Muhammed b. Süleyman el-Bağdâdî (ö. 963/1556)’dir. Bizde Fuzûlî, kelamcılığından daha çok edebiyatçılığıyla şöhret bulmuştur. Onun Kelam ilmine dair “Matlau’l-İ’tikâd” adlı güzel bir eseri vardır.

 “Matlau’l-İ’tikâd” adlı risâlesinin önsözünde eserini şâirâne ifadelerle okuyucusuna takdim eden mütekellim Fuzûlî, “ben eşyaya duygu ve akıl gözüyle baktım, onlar üzerinde tefekkür ve teemmül ayağıyla yürüdüm” demektedir. Müellifin bu ifadesinde duygu yönü şâirliğini, akıl yönü de mütekellimliğini açığa çıkarmaktadır. Büyük şâir ve mütekellim Fuzûlî, eserine “Matlau’l-İ’tikâd fî Ma’rifeti’l-Mebde’i ve’l-Meâd” (varlığın başlangıç ve sonunun bilinmesi konusunda doğru inancın doğduğu yer) adını vermekle, nereden gelip nereye gittiğini bilen kimsenin doğru inanç alanında yolunu bulabileceğine inanmaktadır.

Bu eserinde Fuzulî, müellif kelami görüşlerini gayet muhtasar bir üslûp içerisinde ve veciz bir tarzda ele almıştır.  Fuzûlî, kelami görüşlerini aktarırken sadece kelâmî bir zâviyeden konulara bakmamış, geniş bir ufuk çizerek yerine göre felsefe ve yerine göre tasavvuf birikiminden de yararlanarak bir gönül kelamı yapmak suretiyle İslam düşüncesi sahasındaki değerli konumunu ortaya koymuştur.

Bununla birlikte o, Matlau’l-İ’tikâd adlı eserinde, bir terkip ve tefekkür ustası olduğunu da göstermiştir.  Her ne kadar Fuzûlî,  kelami görüşlerini dile getirirken, doğrudan okura terkipçi bir metot izlenimi vermiş olsa da, zaman zaman kendi tercihlerini öne çıkarmaktan da çekinmemiştir. Hiç kuşkusuz bütün bu özellikler, gerçek bir ilim ve irfan adamı olmanın temel vasıflarıdır. Biz bu niteliklerin hepsini, aynen onda bulabiliriz.

Bilindiği gibi, tarihi süreçte büyük değişimler geçirmiş olan müellifin yaşadığı Irak bölgesi, her türlü düşüncenin üretildiği bir coğrafyanın adıdır.  Onun kelami görüşlerini ihtiva eden  “Matlau’l-İ’tikâd” adlı bu eser,  böyle bir mezhepler coğrafyasında sağduyunun gürleyen bir sesi durumundadır.  Fuzulî’nin bu eseri, hem dinin doğru bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olmakta ve hem de kendi döneminde tevhid çizgisinden inhiraf etmiş veya bu çizginin dışında kalmış olan dini ve felsefî cereyanların görüşlerine etkili ve köktenci eleştiriler getirmiştir.

İtikâdî görüşlerini Ehl-i sünnet çerçevesinin sınırlarının dışına taşırmayan Fuzûlî’de Mâtürîdî ekolün izleri belirginlik kazanır. Bunu, bir bilgi vâsıtası olan akıl anlayışından öğrenmek mümkündür. Fuzûlî, kendi yaşadığı yüzyılda akıldışlığı savunan zümrelere ve mekteplere karşı, kusurun bizzat aklın kendisinde olmadığını, eğer kusur aranmak gerekiyorsa, aklı, doğru kullanmaktan âciz olan kimselerde aramak gerektiğine işaret etmesinde, ayrıca, Allah’ı ve nübüvveti, husn ve kubuh gibi konuları bilmenin aklî olduğunu ileri sürmesinde görebiliriz.  Özetle, Fuzuli’nin kelam sahasında yaptığı iş,  yüce hakikate giden yolun taşlarını döşemekten ibarettir.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum