“Ermeni meselesi, şark  meselesinin devamıdır”

“Ermeni meselesi, şark meselesinin devamıdır”

Aydınlar Ocağı’nda Ermeni Sorununu anlatan Prof. Dr. Köstüklü, “Ermeni Meselesi, Şark Meselesinin bir parçasıdır. Ülkemizi parçalamaya, bölmeye ve Müslüman-Türk’ü Anadolu’dan atmaya matuftur” dedi.

Konya Aydınlar Ocağı'nın bu haftaki Salı Sohbetleri'nde, emperyalist devletler tarafından siyasi olarak Ermeni Diasporası'nın tezlerinin savunulduğu Osmanlı döneminde yaşanan tehcirin 100. Yılında “Ermeni Meselesi ve Tarihi Gerçekler” anlatıldı.

Konya İl Halk Kütüphanesi Salonu’nda gerçekleştirilen konferansta Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fak. Tarih Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuri Köstüklü, emperyalizmin Türkiye’yi parçalama planları veya yapay olarak bir Ermeni Meselesi’nin yaratılması üzerinde durarak konuyu, 1815 Şark Meselesi’nden itibaren ele alarak 1877 Türk-Rus Savaşı (93 harbi), 1912 Balkan Savaşı, 1914 1. Dünya Savaşı, 1919-22 İstiklâl Savaşı’ndan günümüze doğru tarihi gerçeklere dayanarak anlattı. Şark Meselesinin; “Anadolu’da Türk-İslâm siyasi hâkimiyetine ve medeniyetine tahammül edememek ve buna son vermek” gayesine matuf, Hristiyan Batı dünyasının bir projesi olduğu ifade eden Prof. Dr. Nuri Köstüklü, Hristiyan Batı’nın 1071 – 1683’e kadar olan projesinin beş aşamasını şöyle özetledi: “Türkleri Anadolu’ya sokmamak. Türkleri Anadolu’da durdurmak. Türkler’in Osmanlıların Balkanlara geçişini önlemek. İstanbul’un Türkler’in eline geçişini önlemek. Türkler’i Avrupa’nın ortalarında durdurmak.”

1863’den günümüze kadar olan aşamayı da; “Osmanlı’nın Avrupa topraklarındaki gayri Müslimleri kışkırtarak bağımsızlığa kavuşturmak. Osmanlı’yı Balkanlar’dan atmak. İstanbul’u almak ve Osmanlı’nın Asya topraklarındaki gayri Müslimleri (azınlıkları-Ermenileri) isyana teşvik ederek Anadolu’da Osmanlı Türk-Müslüman hâkimiyetine son vermek.”

 

OSMANLI’DA ERMENİLERİN DURUMU

Osmanlı döneminde Ermenilerin durumuna da göz atan Prof. Dr. Köstüklü, 1461’den itibaren Ermeniler’in tarihlerinde hiçbir zaman ulaşamadıkları refah ve huzurlu bir hayata Fatih döneminde kavuştuklarını belirterek Ermeni yazar Oscanyan’ın 1857’de yazdığı kitaptan şunları aktardı: “Türkiye’deki Ermeniler en şanslı Ermeniler idi. Osmanlı toplumu içinde rahat ve huzur içinde ekonomik refah içinde yaşamışlardır.” Osmanlı döneminde Hariciye Nâzırı’nın Gabriyel Noradomkiyan Paşa, Nafia Nâzırı’nın Gabriel Artin Davut Paşa, Hazine-i Hassa Nazırı Agop Kazazyan Paşa olduğunu kaydeden Köstüklü, “Tanzimat’la birlikte Ermeni sivil toplumun lehine, ama kilisenin ve arstokratların aleyhine bazı gelişmeler oldu. 1844’de Cuhacıyan döneminde Ermeni Milli Konseyi’nin teşekkül tarzı değiştirildi. 1847’de konsey dini işler ve dünyevi işler olmak üzere iki şubeye ayrıldı. 1856 Islahat Fermanı’yla birlikte Ermeni Millet Nizamnâmesi hazırlandı. Asilerin yetkileri daraltıldı. 1859’da yapılan seçimlerde pekçok asil dünyevi işler şubesine giremedi” dedi.

Şark Meselesi’ni “Ermeni Meselesi, Ermeni Kilisesi ve kilisenin yetkilerinin azalması ve Rusların İstanbul hedefi ve Akdeniz’e inmesi” şeklinde şematik olarak özetleyen Prof. Köstüklü, “Bir taraftan kilise, diğer taraftan emperyalist devletler başta İngiltere, Rusya ve Fransa olmak üzere Ermeni toplumunu iğfal etmeye, Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtmaya başladılar. Muhtar bir Ermenistan için Doğu Anadolu seçilmiştir. Sebepleri ise siyasi, coğrafi, jeopolitik, İngiliz ve Rus hesapları olarak sayılabilir” şeklinde konuştu. 1874’den itibaret Patrik Nerses dönemine de atıfta bulunan Prof. Köstüklü, Patrik Nerses’in Osmanlı ve Türkler aleyhine yaptıklarının üzerinde çok durarak 1875 Bosna Hersek isyanını fırsat bilerek Doğu’da muhtariyet emellerine hız verdiğini belirterek “Tophane Konferansı sırasında faaliyetlerde bulunarak Ayastefanos’ta Çar Nikola ile görüşmesi ve nihayet 1878 Ayastefanos Antlaşması ile Berlin Antlaşmasının ilgili maddelerine Ermeni Meselesiyle ilgili hükümler konuluyor” dedi.

VAN’DA İLK ERMENİ AYAKLANMASI

Bunun, sözde Ermeni Meselesinin ilk defa uluslararası hukuka sokulması anlamına geldiğini sözlerine ekleyen tarihçi Köstüklü, düğmeye 1880’li yıllarda basılarak “Ermeni Naşnak terörünün başladığını ve 1882’de Erzurum’da Silahlılar Cemiyeti, 1885’de Mıgırdıç Portakalyan, Marsilya ve Parista Ermenia Gazetesi çıkarılmaya başladı. 1885’de Van’da ilk ayaklanma denemesi. 1887’de İsviçre’de Hınçak Komitesi (Marksist, sosyalist, merkeziyetçi programa sahip). 1890 Taşnak Komitesi (ihtilalci), 1890 Erzurum olayı - Kumkapı gösterisi, 1892*93 Merzifon, Kayseri ve Yozgat’ta terör, 1894’de Sasun isyanı, 1895 Babıali gösterisi, Zeytun isyanı (45 gün sürdü ve pekçok Türk katledildi). Trabzon, Erzincan, Gümüşhane, Bayburt, Maraş, Urfa, Erzurum, Diyarbakır, Malatya, Sivas, Ayıntap, Muş, Kayseri, Yozgat isyanları ile 1896 Osmanlı Bankası baskını yaşandı” dedi.

1.Dünya Savaşı’nda Ermenilerin, Ruslarla işbirliği yaptıklarını ve terörle Türk ve Müslümanları katletme faaliyetlerine hız verdiklerini ve 1915’te Van’da isyan çıkaran Ermeniler’in kadın çoluk çocuk demeden Müslümanları katlettiklerini ve Doğu Anadolu’da 6 vilâyette terör ile katliamlar durmak bilmediğini tarihi kaynaklara dayanarak anlatan Prof. Dr. Köstüklü, Türk Ordusunun lojistik kaynakları kontrol altına alınmak istendiğini, ikmal yollarının tehlike altına girdiğini söyledi. 24 Nisan 1915’de Dahiliye Nezareti’nin Ermeni Komitelerinin kapanması ve elebaşılarının tutuklanması emrini verdiğini ve bunun neticesinde 2345 Ermeni Komitacının tutuklandığını, 30 Mayıs 1915’de de Sevk ve İskan Kanunu’nun kabul edildiğini sözlerine ekleyen Köstüklü, katılımcılara Ermeni terör faaliyetlerinden bazı resimler gösterdi.

TEHCİR İNSANLIK SUÇU DEĞİL

Tehcir, yâni göç esnasında yaşanan olaylara da değinen Köstüklü, Ermeni tehcirinin tamamen haklı gerçeklere dayalı, hukuk çerçevesinde, hatta nakledilenlerin de can güvenliğini sağlamaya yönelik bir nakil ile yapıldığına dikkati çekerek şu soruyu sordu: “Vakıa bu iken ‘Tehcir bir insanlık suçudur’ demek, tarihî ve vicdanî gerçeklerle bağdaşır mı?” Tehcirle ilgili dünyadan benzer örnekler veren Köstüklü, ABD’nin Japon asıllı vatandaşlarına karşı 2. Dünya Savaşı’nda, Fransız’ların 2. Dünya Savaşı sonrası Almanlarla iş birliği yaptığı iddiası ile Fransız vatandaşlarına yaptığı, İngilizlerin Sudan ve İrlanda ile Ruslar’ın Kırım Türklerine yaptığını ifade etti.

Kayıplarla ilgili rakamların gerçeği yansıtmadığını dile getiren Prof. Dr. Köstüklü, Osmanlı kayıtlarında ölenlerin toplamının 200 bin civarında olduğunu, Ermeni iddialarına göre 300 bin olduğunu ve günümüzde ise; 1,5-2 milyon rakamının telaffuz edildiğini belirterek “1914 resmi nüfus istatiğine göre; Ermeni nüfusu 1 milyon 234 bin 671. Ülke nüfusu ise 16 milyon 134 bin 746. Ermeni terörü sırasında ve 1. Dünya Savaşı sırasında Ermeni katliamlarında ölen Türklerin sayısı ise 1 milyonu aşkındır. En son araştırmalarda 523 bin 955 Türk’ün öldürüldüğü ad, yer ve tarihle tek tek tesbit edilmiştir. Sevke tabi olanlar Osmanlı kayıtlarında 438.758’dir” dedi.

 

TÜRK VE ERMENİ KAYIPLARI

Prof. Dr. Köstüklü, konuşmasının sonlarına doğru sevk sırasında 40 bin kayıp, Osmanlı Devleti’ne karşı İtilaf devletleri safında savaşırken ölen Ermeniler’le birlikte toplam rakamın 200 bin, 1910-1922 tarihleri arasında savaş ve Ermeni terörü sonucunda hayatını kaybeden Müslüman-Türk’ün ise 1 milyon olduğunu ve bu rakamın 523.955’inin yer, tarih ve isim olarak tesbit edildiğini sözlerine ekledi.

Köstüklü ayrıca, Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözünü hatırlatarak tarihi gerçeklerin bilime ve bilim adamına verilecek değerle sağlanabileceğini ifade ederek “Ermeni Meselesi, Şark Meselesinin bir parçasıdır. Ülkemizi parçalamaya, bölmeye ve Müslüman-Türk’ü Anadolu’dan atmaya matuftur” dedi.