"Endoskopi, her reflü hastası için gerekli değil"

"Endoskopi, her reflü hastası için gerekli değil"

Uzmanlara göre, sindirim sistemi hastalığı reflünün incelenmesi için endoskopi, özellikle birinci derece akrabalarında "Barrett" veya mide-yemek borusu kanseri bulunanlar dışında yaptırılmamalı - Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bor:- "Endo

ANKARA (AA) - YEŞİM SERT KARAASLAN - Uzmanlar, Türkiye'de her dört erişkinden birinin yaşadığı sindirim sistemi hastalığı reflünün incelenmesinde kullanılan endoskopinin, özellikle birinci derece akrabalarında "Barrett" veya mide-yemek borusu kanseri öyküsü bulunan kişiler dışında yaptırılmasının gereksiz olduğu uyarısında bulundu.

Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sindirim sistemi hastalığı reflünün görülme sıklığının yüksekliğine dikkati çekti.

Reflünün teşhisi ve tedavi yöntemleri konusunda hazırlanan "Türkiye Reflü Uzlaşı Raporu"na değinen Bor, Türkiye'de her dört erişkinden birinin bu sorunu yaşadığını bildirdi. Prof. Dr. Bor, "Yaklaşık 13 milyon kişi reflü sorunu yaşıyor. Reflü en çok Marmara Bölgesi'nde, en az ise Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde görülüyor." dedi.

Batı ülkelerinde reflünün, yemek borusu boyunca yanma şikayeti ile ortaya çıktığını belirten Bor, Türkiye'de ise hastalarda yanmanın yarı yarıya az olduğunu ama ağza acı ve ekşi su ile yemek gelmesinin çok daha sık görüldüğünü söyledi.

Türkiye'de geçen yıl 64 milyon kutu "proton pompa inhibitörü" denilen reflü ilacı kullanıldığını ve Türk halkının yüzde 23'ünün reflü hastası olduğunu ifade eden Bor, her hastaya, sindirim sisteminin incelenmesinde kullanılan "endoskopi" yapılmasının uygun olmadığını vurguladı.

- "Takip endoskopileri çok az hastada gerekir"

Prof. Dr. Bor, şunları kaydetti:

"Yapılan bir ankette, 'Reflü yüzünden kanser olmaktan korkuyor musunuz?' sorusu üzerine, katılımcıların yüzde 59'u kanser olmaktan korktuğunu belirtmiştir. Bu hastalar çok kolay suistimal edilebilir. Türkiye'de bazı hastaların doktora gittiğinde ilk isteği, endoskopi yaptırarak kanser olup olmadığını teyit etmek şeklindedir fakat endoskopi, özellikle de takip endoskopileri çok az hastada gerekir.

Reflüde kanser başlaması, Barrett özofagusu hastalığından geçer. Eğer yeterli ellerde yapılmış iyi bir endoskopide Barrett yoksa, kanser gelişip gelişmediğini teyit etmek amacı ile endoskopi yapılması gibi bir bilimsel kriter yoktur.

Reflü Uzlaşı Raporu'na göre, endoskopi, birinci derece akrabalarında Barrett veya mide-yemek borusu kanseri öyküsü bulunan, yutma güçlüğü veya yutarken ağrı hisseden, istemsiz kilo kaybı, açıklanamayan kansızlık veya inatçı kusma gibi rahatsızlıkları olan hastalar için mutlaka gerekir. Ayrıca 50 yaşın üzerindeki, özellikle 5 yılın üzerinde reflü bulguları gösteren hastaların ve 8 hafta süresince kullanılan reflü ilaçlarıyla sonuç alamayan hastaların bir defa endoskopi yaptırmaları yeterlidir. Bu belirtilen rahatsızlıkların dışında yaptırılan endoskopilerin geneli kanser korkusuyla yapılmaktadır ve gereksizdir."

- "Anksiyete bozukluğu ve depresyon oranları çok yüksek"

Prof. Dr. Bor, psikiyatrik analizlere göre, reflü hastaları arasında anksiyete bozukluğu ve depresyon oranlarının da yüksek olduğuna işaret ederek, bu hastalar için en çok önerdikleri ilaçlar arasında, antidepresanlar bulunduğunu söyledi.

Problemin sadece psikiyatrik olmadığını bildiren Bor, bu kişilerin rutin tedavisinde antidepresanların yer almasının, sıklıkla görülen yemek borusu aşırı hassasiyetinin engellenmesi amacından kaynaklandığını belirtti.

Reflü hastalığında en çok kan testi yapıldığını fakat kan testi de dahil laboratuvar testlerinin hiçbirinin belirleyici özelliği olmadığını vurgulayan Bor, hastalara "boş yere bu tür testleri yaptırmamaları" uyarısında bulundu.

Prof. Dr. Bor, radyoloji tetkiklerinin reflü hastalarında faydalı olmadığını belirterek, "Erişkin ve çocuklarda radyolojik tetkikler, sadece yemek borusu kasılma bozukluğu veya yutma güçlüğü çeken hastalarda faydalıdır." diye konuştu.

- "Çikolota ve gazlı içeceklerden uzak durmalı"

Genel kanının aksine, "Reflü hastalığını belli başlı gıda maddelerinin tetiklediği veya semptomlarını artırdığına" dair verilerin kısıtlı olduğunu bildiren Bor, "Örneğin, genel görüş kahve tüketiminin reflüyü tetiklediği yönündedir ancak yapılmış geniş ölçekli çalışmalar, kahvenin reflü gelişimi ile ilişkisi olmadığını ortaya koymaktadır. Kahvenin aksine, sigara ve tuz tüketimi reflü ile ilişkili bulunmuştur. Bununla birlikte, çikolata, yağlı gıdalar ve gazlı içeceklerin tüketimi reflü ile ilişkilendirilebilmiştir." bilgisini verdi.

Reflü hastalığında, bölgelerdeki değişikliklerin yanı sıra kişisel yaşam biçiminin de önem taşıdığına değinen Bor, çok geç saatte özellikle kalori içeriği yüksek yağlı besinler tüketilip yatılması, östrojenler, bazı tansiyon ve kemik erimesinde kullanılan ilaçların reflüyü artırdığına dikkati çekti.

Reflü için en büyük riskin obezite olduğunu vurgulayan Bor, sakız çiğnemenin ise bu hastalığa iyi geldiğini söyledi.

Prof. Dr. Bor, reflüden korunmak için, çok sıcak içecekler içilmemesi, asitli içeceklerden uzak durulması, kilo kontrolünün sağlanması, gece yemelerinin bırakılması ve gece süt içilmemesi gerektiğini bildirdi.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :