Emniyetteki paralel yapı operasyonu

Emniyetteki paralel yapı operasyonu

Eski Cumhuriyet Başsavcısı Petek:

ANKARA (AA) - Eski Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu için 1-3 yıl arasında hapis cezası öngörülürken, casusluk suçunun tespiti halinde cezanın 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezasına yükseldiğini belirtti.

Eski Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, emniyetteki paralel yapı operasyonuyla ilgili, AA'ya yaptığı değerlendirmede, soruşturmanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütüldüğünü, bu nedenle Başsavcılığın açıklaması doğrultusunda hareket edilmesi gerektiğini söyledi.

Petek, Başsavcılığın açıklamasına göre, "Emniyet kayıtlarında bulunmadığı halde, Tevhid Selam örgütü adıyla bir soruşturma bahane edilerek, hukuka aykırı biçimde çok sayıda kişinin dinlendiği, bu dinlemelerin başbakan, bakanlara kadar ulaştığı, bu nedenle olayın casusluk suçu kapsamında değerlendirildiğini" aktardı.

Gözaltına alınanların bugün avukatları huzurunda emniyette savunmalarının alınmasının ardından soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda serbest bırakılması gerekenlerin savcılık sorgusunun ardından bırakılacağını belirten Petek, "Yeni yürürlüğe giren 6545 sayılı yasayla Sulh Ceza Mahkemeleri kaldırıldı, Sulh Ceza Hakimlikleri oluşturuldu. Sulh Ceza Hakimleri bu konuda tutuklama olur mu, olmaz mı konusundaki savcının taleplerine karar verecek olan makam. Bu kapsamda serbest bırakılmasına karar verilmeyenler tutuklama talebiyle yeni kurulan Sulh Ceza Hakimliklerine gönderilebilir" dedi.

Petek, "Bu safhada dosya tamamen cumhuriyet savcısında. Deliller toplanıp kamu davası açılacak kadar delil elde edilmişse, savcının iddianamesinde bu iddialar varsa Ağır Ceza Mahkemesine dava açılmasıyla yargılama safhasına geçilmiş olur. Hem kişilerin özel hayatının ihlali var hem de bunun örgütsel olarak yapıldığından tümden bir kalkışma, hükümeti devirmeye teşebbüs olarak nitlenebileceği iddiası da var ama bu iddianameye dönüşmeyince daha şu anda net bir şey söylenemez" değerlendirmesinde bulundu.

-"İddia edilen eylem, siyasal casusluk kapsamında"

Casusluk suçunun, yasada "Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar ve casusluk" başlığıyla ayrıca düzenlendiğini, siyasal ve askeri casusluk diye ayrıldığını belirten Petek, iddia edilen eylemin siyasal casusluk kapsamında değerlendirilebileceğini söyledi.

Petek, şu bilgileri verdi:

"Yasa, devletin güvenliği, iç ve dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri siyasal amaçla, casusluk maksadıyla temin eden kişiye 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Oldukça ağır bir ceza. Yasada ayrıca ağırlaştırıcı hükümler de var. Oradaki görevliyse görevinden kaynaklanıyorsa ceza ağırlaşıyor. Ama casusluk dışında kişiler arası haberleşmenin, özel hayatın gizliliğini ihlal için 1-3 yıl arasında hapis öngörülüyor. Konuşmalar kayda alınırsa ceza 5 yıla kadar çıkıyor."

Özel yetkili mahkemeler ve Terörle Mücadele Kanunu 10. maddesiyle yetkili mahkemelerle birlikte savcıların özel yetkilerinin kaldırıldığını hatırlatan Petek, "Şu anda bütün mahkemeler, suç yerine göre görevli ve yetkili olduğu davalara bakan, eşdeğer yetkilere sahip mahkemeler. Bir savcının diğerine, bir mahkemenin bir başka mahkemeye karşı bölgesel yetkisi yok, daha fazla yetkisi yok" diye konuştu.

Artık bütün savcıların aynı yetkilere sahip olduğunu belirten Petek, "Özel yetkililerin bölgesel yetkileri ve soruşturma usulünde ayrıcalıkları vardı. Her ikisi de yeni yasada kaldırıldığı için savcılar soruşturma metodu açısından aynı usullere tabiler. Hiçbirinin gözetim süresi bakımından, sorgulama bakımından fevkalade yetkileri yok. Özel yetkili savcıların soruşturma izni gereken konularda izni atlayıp doğrudan soruşturma yapma yetkileri vardı, bunlar da şu anda kalkmış durumda. Soruşturma usulü bakımından özel yetkiler kaldırıldıktan sonra soruşturma tamamen Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki genel hükümlere tabi. Onun için genel hükümler çerçevesinde yapılıyor" ifadelerini kullandı.

Başsavcılığın detaylı bir açıklama yaptığına da işaret eden Petek, "Normalde bu kadar detaylı açıklama yapılmaz soruşturmanın gizliliği bakımından. Demek ki deliller toplandı, delilden sanığa gitme yöntemiyle gözaltı ve yakalama kararları verme aşamasına geldiği kanaatine savcılık varıyor ki operasyonu öyle başlatıyor" dedi.

-"İlk gözaltı süresi 24 saat"

İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durmuş Tezcan da Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli savcılık ve mahkemelerin, dolayısıyla özel soruşturma usullerinin bulunmadığını hatırlatarak, şunları söyledi: 

"Aynı soruşturma, bu savcılık ve mahkemeler kapatılmadan önce yapılsaydı, bir kere ilk gözaltı süresi 48 saat olacak ve birer gün uzatmak koşuluyla 4 günü geçmeyecekti. Şimdi de gözaltı süresi 4 gün, ancak savcının ilk gözaltı süresi 24 saat. Bu, birer günlük uzatmalarla 4 güne kadar uzatılabiliyor. 4 ve daha fazla şüphelinin bulunduğu soruşturmalarda savcı, kolluğun somut ihtiyaçlarına göre her gün gözaltı süresini 24 saat uzatabiliyor. Artık, CMK'nın 153. maddesine göre soruşturmada gizlilik kararı alınamıyor ve müdafiler, tüm belge ve bilgileri inceleyebiliyor. 

Daha önce ihtisas savcılıkları ve mahkemeleri vardı. Bugün başsavcılar, belli işleri belli savcılara verebilir. Ancak, ihtisaslaşmış bir mahkeme yok. Dolayısıyla dava açılması durumunda suçlama konusu olaya uzmanlaşmış bir mahkeme değil, herhangi bir mahkeme bakacaktır. Uzmanlaşmadıkları için mahkemelerin işleri biraz daha zorlaşacaktır. Ama elbette, hakimlerin bunu bilmemesi söz konusu olamaz, durumu değerlendireceklerdir."

Son değişikliklerle arama, tutuklama, gözaltı kararına itirazların soruşturma evresinde "özgürlükler hakimliği" benzeri sulh ceza hakimlerine verdiğini belirten Tezcan, sulh ceza hakiminin kararlarına itiraz yolunun bulunduğuna işaret etti.

"Casusluğun, çok ağır bir suçlama olduğunu" söyleyen Tezcan, "Savcılık, somut olgulara, atılı eylemlerin ceza kanunundaki ilgili suçun unsurlarını taşıyıp taşımadığına bakacak" diye konuştu.

-Polislerin kelepçelenmesi

Tezcan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturmaya ilişkin ayrıntılı bilgisi olmadığını bildirerek, "CMK'nın 93. maddesine göre, gözaltına alınanlara, ancak kaçma tehlikelerinin bulunması ve başka türlü çözüm olmaması halinde kelepçe takılabilir. Somut sebepler olmadan kişilere kelepçe vurmak, başlı başına CMK'nın ihlali anlamına gelir. Bu da tazminata konu olabilir. Basının, bu kişilerin fotoğraflarını çekmeleri için özel bir durum olmuşsa, bu da suçluluk karinesinin ihlali anlamına gelir. Ama gazeteciler kendileri, şüpheliler getirilip götürülürken görüntü almışsa, bunda bir şey olmaz" değerlendirmesinde bulundu.

 

Kaynak:Haber Kaynağı