“Eğitimde başrolde aile olmalı”

“Eğitimde başrolde aile olmalı”

HİSDER’de insanın dünyayı nasıl algıladığını ve anladığını anlatan ve değer yargılarının ancak ailede öğretilebileceğini belirten Prof. Dr. Abdullah Topçuoğlu, “Değer yargıları ve zihniyet inşası ailede başlar. Burada başrol oyuncu ailedir” dedi

Hikmet İlim ve Sanat Derneği’nde “Dünyayı Anlamak ve Algılamak” konusu gündeme getiren

Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Topçuoğlu, “Biz kimiz?” sorusundan hareketle insan, aile deizm ile ilgili önemli açıklamalar yaptı.

Ahmet Keleşoğlu Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen sohbette Prof. Dr. Abdullah Topçuoğlu, Allah insanı yaratırken içine İD denilen ve Türkçe karşılığı “nefs” olan bir mekanizmayı koyarak yeryüzüne gönderdiğini belirterek “Nefsin özelliği insana eylem yaptırır, iş yaptırır, hareket sağlar, hiç durmadan bedenin haz aldığı şeyleri yapmaya zorlar. Nefs hiçbir ahlâk kuralıyla sınırlı değildir. Rasyonel olmadığı için akılla da hareket etmez, hiç durmadan devamlı ister ve bunu yok etmemiz de mümkün değildir. Çünkü Allah yaratmış ve insanın içine yerleştirerek göndermiş. Bunu öldüremez, yok edemezsiniz ve ancak kontrol edebilir, denetleyebilir ve sınırlayabilirsiniz” dedi. İnsanın içine konulan ikinci mekanizmanın ise süper ego (vicdan) olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Topçuoğlu, nefs gibi programının oluşturulmadığını ve boş olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Vicdan neyle doluyor? Değer yargıları süper egonun programıdır.  Süper egoyu değer yargıları oluşturur. Vicdanın, nefsin tam tersine işi gücü nefse fren tutmaktır.; dur yapma günah olur, dur yapma yazık olur, dur yapma ayıp olur diye sürekli onu söylerler. Vicdan da tamamen duygularıyla, hisleriyle, duyumlarıyla hareket eder. Bu ikisinin üstünde yine mekanizması olan ama hayatın, özellikle çocukluk evresinden delikanlılığa kadar olan süreçte aile tarafından inşa edilen bir mekanizma daha var. Adı ego. Ben, benlik, kişiliktir. Benin ve benliğin inşası uzun bir süreçtir. Bu süreçte eğer doğru inşa edilmezse yine birtakım psiyatrik rahatsızlıklar kategorisinde yer alan kişilik bozukluklarına yol açar. Ego insanı adam gibi adam yapan, dengede tutan mekanizmadır ve akılla işler. Yâni akıl nimetini ego kullanır. Kullanırsa tabi. Aklımızı birilerine emanet etmediysek...”

resim534.JPG

egitimde-basrolde-aile-olmali”-(3).jpg

DEĞER YARGILARI AİLEDE ÖĞRETİLİR

İnsanın dünyaya geldiği andan itibaren iki yaşına kadar gözün gördüğü, kulağın işittiği, burnunun kokladığı, dilin tattığı, elinin dokunduğu herşeyi beyne kaydettiğini söyleyen Topçuoğlu, “Akıllı bir anne çocuğuyla yalnız başına kaldığında ikişer-üçer cümleden ibaret kısa cümleler kurar, toplamda 20-30 kelimeyi geçmez bunları hiç durmadan tekrar eder durursa çocuk biraz erken konuşur, ama esas özelliği çok düzgün konuşur. İki yaşına geldiğinde ise eşyayı farkedip tanımaya başlıyor. Bu beş yaşına kadar devam eder, eğer çocuğa eskiyi hatırlatırsanız onun zekâsını kullanma kapasitesini de ciddi şekilde artırırsınız.” dedi.

Yedi yaşına geldiklerinde erkek ve kız çocuklarının cinsiyetlerini fark ettiklerine işaret eden Topçuoğlu, bir erkek çocuğunun anne ve babasına ne kadar diklenirse ileride kaliteli ve karakterli olacağını ve adam gibi adam olacağına dair bir işaret olduğunu da dile getirdikten sonra insan evrelerini anlattı. Konuyu değer yargılarına getiren, değer yargılarının kaynağının da ahlâk olduğunu ve ahlâkın da menşeinin din olduğunu söyleyen Topçuoğlu, “Değer yargıları okulda öğretilemez. Değer yargıları bizim belediyelerimizin yaptığı gibi KOMEK kurslarında da öğretilemez. Değer yargılarının öğretilebileceği bir tek yer var. O da aile. Değer yargıları eylem ve davranış biçimiyle öğretilir. Zihniyet inşası ailede olur. Burada başrolde aile vardır” dedi.

BATININ EN BÜYÜK PROBLEMİ BENCİLLİKTİR

Kâdir-i Mutlak olan Allah’a inanıyorsanız o dinin ahlâk sistemine uymak zorunda olduğumuzu da hatırlatan Topçuoğlu, Müslüman insanımızın cumhuriyetle birlikte modern bir hayat sistemiyle birlikte çatışmaya başladığını, bu çatışmanın modern dünya (ideolojik kapitalizm) ile birlikte günümüzde de artarak devam ettiğine dikkati çekti. İdeolojilerin dünyevî olmasından dolayı insanın inşasında yanlış malzemenin kullanılmasıyla birlikte dünyanın da anlamsızlaşmaya başladığını ve ortaya bencil bir insan tipi çıktığını ifade eden Topçuoğlu, cennetten arza indirilen Âdemoğlu, aynı anda hem hayat-ı dünyayı hem de hayat-ı ukba’yı eş zamanlı olarak inşa etmeye başladığını, İslâmi hayat sistemiyle modern hayat sistemleri arasındaki çatışmanın giderilmesi için de devletlere ve idarecilere büyük görevler düştüğünü söyledi.

Ünlü sosyolog İbni Haldun’un devlet teorisinden örnekler veren Topçuoğlu, “liyakatlı” ve “sadık” kavramları üzerinde durarak asıl olanın “liyakatlı (ehil) insan” tipi olduğunu Kur’an’da geçen Musa ve Yunus kıssalarından örnekler vererek sohbetine “Bizler doğruyu yapmakla mükellefiz” diyerek son verdi.

Prof. Dr. Abdullah Topçuoğlu’na teşekkür ve katılım plaketini ise, HİSDER Genel Başkanı Prof. Dr. Önder Kutlu takdim etti.

egitimde-basrolde-aile-olmali”-(4).jpg