Fatıma Nur Mücevher

Fatıma Nur Mücevher

Dünü Özlemek…

Çocukken güneş daha bir parlak doğardı sanki.

Yada bakışlarımız mı parlaktı bilemiyorum...

***

Bahar geldi mi memlekete dağ taş yeşile bürünür, kahverengi dallara çiçekler konardı. Çiçekler yani şimdilerde kokusunu duyumsayamadığımız. Ya da burnumuz plastik kokular sayesinde hassasiyetini mi kaybetti?

***

Her mevsimi iple çekerdik. Her mevsimde oynadığımız oyunlarımız vardı. Nisan aylarında ip atlar, yaz aylarında 7 taş oynar, sonbaharda çer çöp toplardık. Kış geldiğinde cebimizdeki 5 taşları dökerdik.

Şimdi ki çocuklara bakınca üzülüyorum. Vücutlarını dinginleştirecek, dinlendirecek oyunlardan bi haber tablet/telefon kırbaçlarıyla büyüyor. Bilmiyor ortamı paylaşmayı, değerler toplamayı, ekmek bölüşmeyi. Bencilleşen ve gitgide putlaşan bir nesil ardımız sıra geliyor.

Çocukken biz; büyük gönüller taşırdık.


 

***

Yaz hem zor, hem tefekkürlü idi. Mesela halen yaz deyince ekin gelir aklıma. Sarı sarı başaklar. Biçme makinesini bilmezdik orakla biçilir, ipe toplanır, sırta sarılır yola çıkarılırdı. Annem başaktan yere dökülen taneleri toplamamı ister ve eklerdi; bu tanelerde bereket toplu boşa gitmesin.

- Eee anne kuşlar, karıncalar ne yiyecek?

- Ekini patosa atalım onların yiyeceği oradan çıkacak.

Hakikaten sapla saman, buğdayla başak ayrılınca toprakta kalan tanelerde karıncalara ve kuşlara kalıyordu. Öyle ki; kuşlar yere seriliyordu. Hatta bazen bir sürü buğdayı bir karınca yuvasının başında görünce hayretle incelemeye koyulurdum. Benim çocuk adımlarımla 50-100 adımdan tek tek buğdayları yuvaya taşıyan karıncalar. Bazı zamanlar bir avuç toplar yuvanın yakınına koyardık ki yorulmasın karıncalar. Fakat onlar bizim onlara kolaylık olsun diye getirdiğimizi değil 'zahmette rahmet vardır' hakikatiyle uzaklardan taşımaya devam ederlerdi...

Ahh çocukluğum.

Bir de eriklerimiz vardı. Karadutlardan sonra, ekinle beraber eren. Ne ekşi ne tatlı. Sıcağı bastırır lezzette. Bilmezdik meyve suyu nedir, kola nedir.. Her mevsim yenilecek meyvelerimiz, sebzelerimiz vardı. Azdı ama yeterdi. Yoktu derin dondurucular. Elimizdekiler çoğalır, azımız çok olurdu. Şimdi çokluğun içinde yokluk çekiyoruz. Yetinme yokluğu, sabır yokluğu...

***

Sonbahar gelince bir hüzün kaplamazdı içimizi. Sonbahar bizde yenilenme idi, arınma idi, eskiden sıyrılma bahara kavuşma idi...

***

Her mevsimi kucaklayan oyunlarımız vardı. Her mevsimde kucakladığımız oyunlarımız.

Her mevsimi kucaklayan sevinçlerimiz, sevdiklerimiz...

Şimdi mevsim rengini, duygular kıymetini kaybetti.

Sahii kaybettiğimiz ne çok şey var değil mi?
 


 

Selam ve hasretle.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum