Doğu ve Güneydoğu STK il temsilcileri Çankaya Köşkü'nde

Doğu ve Güneydoğu STK il temsilcileri Çankaya Köşkü'nde

Başbakan Davutoğlu: (2)- "7 Haziran'dan beri eş başkanların, Sayın Demirtaş'ın, Yüksekdağ'ın yaptığı her açıklama yukarıdan bir yerlerden tekzip edildi, şu denmeye çalışıldı: 'Sen siyaset oyunu oynayabilirsin ama aklı ben üretirim, senin söz söyleme hakkı

ANKARA (AA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, "7 Haziran'dan beri eş başkanların, Sayın Demirtaş'ın, Yüksekdağ'ın yaptığı her açıklama yukarıdan bir yerlerden tekzip edildi, şu denmeye çalışıldı: 'Sen siyaset oyunu oynayabilirsin ama aklı ben üretirim, senin söz söyleme hakkın yok.' Her açıklama ertesi gün Kandil'den tekzip edildi" dedi.

Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nde düzenlenen kahvaltılı toplantıda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölge illerinden bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi.

STK temsilcilerine hitabında, "Biz 13 yıl içinde Cumartesi annelerini dinleyip Diyarbakır annelerini unutanları gördük" ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Suruç'taki katliamı yapanları lanetleyip Ceylanpınar'da gece yarısı uykusunda şehit edilen polisleri göz ardı edenleri gördük. Suriye'den gelenler Türkmense onlara sahip çıkıp Kürtleri unutanları gördüğümüz gibi, Suriye'den gelenler Arap ve Türkmense onlara bakmayıp, onların acısına gözünü kapatıp, Kobani'den gelenlere ağıt yakanları gördük. Allah aşkına, herkes elini vicdanına koysun, bizim hükümetlerimiz döneminde acıların ayrıştırıldığı, şu veya bu acının diğerine göre daha fazla saygı gördüğü, şu veya bu katilin diğerine göre daha az lanetlendiği herhangi bir olayı hatırlayan varsa işte meydan burası. Biz Suruç'ta katliam yapan DEAŞ'a karşı en sert lanetlemeyi yaptığımız gibi, orada belki siyasi görüş olarak bize karşı olmuş olsa bile, 'Her vatandaşımızın gözünden dökülen yaş, her vatandaşımızın vücudundan damlayan tek bir damla kan dahi bizim gözyaşımız, bizim kanımızdır' diyerek, Suruç'taki bütün vatandaşlarımıza taziye diledik, olur olmaz ben, arkadaşlarım hastanelere giderek acılarını paylaştık."

- "Mesele ortak vicdanın katledilmesiydi"

Davutoğlu, seçimler öncesi veya sonrasında AK Parti'ye veya hükümete karşı tavır almış ya da almamış herkese ve bütün acılara aynı ortak vicdan gereği aynı ölçüde ve aynı prensiple yaklaştıklarını söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ama hep herkes gördü ve şahit oldu barıştan bahsedenler, demokrasiden bahsedenler, teröre karşı mücadeleden bahsedenler Ceylanpınar’da iki polisimiz ensesinden şehit edilmişken onu yapanlara dönüp herhangi bir kınamada dahi bulunamadılar ve o kadar acı ki yıllarca vicdanı temsil ettiğini söyleyen bazı aydınlar ‘iki polis için böyle bir operasyona değer miydi’ diyerek iki polisin katlini küçük görmeye, o iki polisin annesinin, bacısının, eşinin, çocuklarının acısına vicdanlarını kapatmaya çalıştılar. Mesele sadece bir olay meselesi değildi bizim için, bizim için mesele ortak vicdanın katledilmesiydi. İşte burada bir kez daha sizlerle bugün istişare ederken şunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. 78 milyona biz ortak vicdanı temsil etmek zorundayız. Hükümetler olarak, sivil toplum kuruluşları olarak, her bir fert olarak eğer ortak vicdanı savunmaktan imtina edersek, cumartesi annelerinin yaşadığı kayıpların, kayıp vatandaşlar şeyine günlerce, yıllarca gözünü kapatanlar ne kadar suçluysa açık söylüyorum, Ankara’ya gelip gözyaşlarıyla ‘oğlumu kurtarın, kızımı kurtarın’ diyen Diyarbakır annelerinin acısına gözlerini kapatanlar da o derece suçludur.

Şimdi ortak vicdanı temsil eden herkese sesleniyorum, Diyarbakır annelerinin gözyaşlarına sebebiyet veren çocuklarının dağa kaldırılması ki Çözüm Süreci içinde oldu, o dağa kaldırmalara karşı da seslerini yükseltebilecekler mi? DEAŞ’ın zulmüne karşı bizim yükselttiğimiz ses kadar bir sesi Esad’ın zulmüne karşı yükseltebilecekler mi? Zalim bizim dilimizce, kültürümüzce, örfümüzce, inancımızca hangi mezhepten, hangi dinden, hangi etnik kökenden gelirse gelsin zalimdir. Mazlum da aynı şekilde hangi etnik ve mezhebi, dini kökenden gelirse gelsin mazlumdur. Üçüncü ortak değer itibarıyla ortak akıl, yüreğimizin bir çarpması gibi, mayamızın bir olması gibi aklımızın aynı değerler etrafında bir ve aynı temellere dayanmaması halinde yüreklerimiz birleşir ama vatandaşlık kimliğimizin birleşmesinde sıkıntı yaşıyoruz."

Ortak aklın ve ortak siyasi bilincin vatandaşlığın temel uhdesi olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Değişik inançlara sahip olabiliriz ama bir araya geleceğiz ve diyeceğiz ki ortak aklımız bize şunu söylüyor; 'etrafta ateş çemberi varken, Türkiye’de silahlar bırakılmalıdır.' Ortak aklımız şunu söylüyor, '7 Haziranda seçim yapılmışken ve Türkiye’de ortak akıl için koalisyon süreçleri, hükümet kurulma süreçleri yürürken herkesin sükunetle beklemesi lazım'. Ortak akıl şunu söylüyor, bir terör saldırısı varsa omuz omuza vermemiz lazım, bir terör saldırısı olmuşsa o acıları istismar ederek başka bir terörü başlatmak yerine ortak bir coğrafyada ortak bir aklı harekete geçirmek lazım" diye konuştu.

"Ama böyle mi oldu?" diye soran Davutoğlu, "Ortak akıl bağlamında bakıldığında kendi aklını egemen kılmak isteyen, kendi düşüncesini egemen kılmak isteyen zihniyetler farklı köklerden gelseler de aynı özelliğe sahiptirler" dedi.

"Ortak akıl..."

Başbakan Davutoğlu, karşı karşıya kalınan adaletsizlik ve eşitsizliklerle terörün arkasında ortak aklı yok sayan Soğuk Savaş Dönemi'nin iki yaklaşımı bulunduğunu anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"12 Eylül'ün 'benim aklım herkesin aklından üstündür, demokrasiye ihtiyaç yok, seçime dahi ihtiyaç yok, 5 general ne derse ortak akıl odur diyen yaklaşımıyla Türkiye’nin o karanlık dönemlerinde ortaya çıkan ve Stalinist bir mantıkla, Marksist, Leninist bir mantıkla 'tek ideoloji vardır, tek akıl vardır, tek kimlik ve tek mücadele vardır' diye ortaya çıkan PKK anlayışı aynı mantığı temsil eder. Ortak akıl şu demek, herkesin farklı aklı olur, ama birlikte bir araya gelinir tartışılır konuşulur ve ortak bir yol bulunur. Ama bakınız nasıl 12 Eylül rejimi dindarına, solcusuna, sağcısına, ateistine hangisine bakarsanız bakın, Türk'üne, Kürt'üne, Alevi'sine, Sünni'sine ‘şöyle olacaksınız’ diye bir dörtgen içine insanların aklını hapsetmişse bugün Doğu’da, Güneydoğu’da PKK’nın ortaya çıkarmaya çalıştığı, bölücü terör örgütünün gerçekleştirmeye çalıştığı siyasi ortam da ‘bizim dışımızda hiçbir siyasi partinin burada hayat hakkı yoktur, bizim dışımızda hiçbir sivil toplum kuruluşunun hayat hakkı yoktur, neyin doğru olduğuna biz karar veririz’, hatta biz derken seçilmiş belediye başkanları, HDP’den belediye başkanları dahi değil, onlar dahi ortak akıl üretemezler. Oraya görevlendirdikleri paralel belediye başkanı ya da Kandil bilir, neyin, ne doğru olduğunu. Bakın 7 Haziran'dan beri eşbaşkanların, sayın Demirtaş’ın, Yüksekdağ’ın yaptığı her açıklama yukarıdan bir yerlerden tekzip edildi. Şu denmeye çalışıldı, ‘sen siyaset oyunu oynayabilirsin ama aklı ben üretirim, senin söz söyleme hakkın yok’. Her açıklama ertesi gün Kandil'den tekzip edildi." 

Önce akıllarına ve vicdanlarına saygı duyan HDP'lilerin buna isyan etmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Ha 12 Eylül rejimi partilere dönüp 'hizaya girin' demiş, ha Kandil'den birileri HDP'ye dönüp 'hizaya girin' demiş, aynı mantıktır, aynı zihniyettir, hiçbir farkı yok. Neden AK Parti binalarına saldırıldı, neden farklı düşünen bütün sivil toplum kuruluşları baskı altına alındı? Hani çok efsaneleştirilmesi anlamında söylüyorum, Suriye'de Rojava veya Kobani, Haseke bölgelerinde PKK'nın olduğu yerde farklı herhangi bir başka Kürt hareketinin olmasına dahi izin vermediler. Türkiye'ye Kobani'den, Haseke'den gelen ilk mülteciler DEAŞ’tan kaçarak gelmedi, oradaki baskılardan kaçarak geldi. Bunu da Irak Kürt Bölgesinin yöneticilerine gidiniz, sorunuz. Mesele Kürt meselesi değil, mesele 'Kürtler için ne doğruysa sadece ben bilirim' diyen ve aynen 12 Eylül'de 'Türkler için ne doğruysa sadece ben bilirim' diyen zihniyet paralelliğidir."

(Sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı